Bu haftaki yerimiz dar olduğu için, düşünüp taşınıp, Kıraç’ın Oysa Bir Umuttu şarkısında karar kıldım. Fakat buncacık yere de ne yazılır?
Zira, klibin üzerine yazılacak pek bir şey olmamakla birlikte, konunun uzunluğu yeter de artar abi. Bana yetti en azından, hatta bünyeye fenalık geldi...
Evet efendim, Oysa Bir Umuttu, sittin senedir süren Aliye dizisinin soundtrack’inden bir Kıraç şarkısı. Ki, hayranlarını da kendilerini de rencide etmiş olmayayım ama malumunuz, herkes her şeyi beğenmek zorunda değil: Aliye dizisinin kendisi kadar bayık bir tonu var şarkının.
Klibin, Kıraç’ın gitarını çalıp içli içli şarkısını söylediği performans sahneleri, dizinin de bazı bölümlerinin çekildiği Tuzla Balıkçı Barınağı’nda çekilmiş. Geri kalanı da háliyle Aliye dizisinden sekanslardan oluşuyor.
Ki hayatımda bir kez bile izlemediğim hálde, ben bile diziye, gerek dizinin küçümen oyuncularının magazin programlarında verdiği antipatik beyanatlardan, gerek gazetelere ve magazin programlarına, hatta haber bültenlerine çarşaf çarşaf konu olmasından dolayı bu denli hakimsem, dizinin takipçileri kendi isimleri kadar ezberden biliyordur.
PLATONİK AŞK
Her an yeni uyanmış gibi bir ses tonuyla ve aynı değişmez bezgin tonla bir yandan çocuklarını kötü koca Şerafettin’den, pardon, Sinan’dan almaya çalışan bir yandan da Doktor Deniz Bey’le dünyanın en saftoron aşkını yaşayan Aliye Hanım’ın hikáyesi.
Bir keresinde arada bir diziye takılan bir arkadaşımla zap turunda Aliye’nin bir sahnesine denk düşmüştük. Deniz Bey, kanepeye kıvrılıyor, Aliye de odasına gidiyordu.
Bilmem kaç bininci bölüm yani. "Bunlar kavgalı da görünmüyorlar abi, niye birlikte yatmıyorlar?" diye sormuştum.
Platonik takılıyorlarmış. "Nasıl yani?" dedim; "Yatmıyor mu bunlar yani?"
Yatmıyorlarmış ve hatta öpüşmüyorlarmış. Yani öpüşüyorlarmış ama yanaktan; bir de bol bol sarılışıp birbirlerinin saçlarını okşuyorlarmış.
Çünküm efen’im, Aliye iffetli bir Türk anasıymış, Deniz de biraz kararsız ve basiretsiz olmakla birlikte dünyanın en efendi adamıymış. Aliye’ye anlayış gösteriyormuş, "Nedir yani, severken kardeş mi olduk?" diye sormazmış.
"Bence" dedim "Aliye’nin çocuklarına olağanüstü düşkün olması sadece tipik bir anne olmasından öte gayet normal. Herhálde, üremek için gerekli ve gayet de eğlenceli o faaliyeti de hatırlatıyordur elemanlar buna. Hayatında sadece iki kere çiftleşmiş, onda da döl tutmuş olabilir mi?"
Duyargaları nasır tutmuş iğrenç bir davar olduğumu söyledi. Yeni bir şey söylemedi.