"Bir yazardan (kişiden) çaldınız mı ona intihal denir. İki yazardan (kişiden) çalarsanız, onun adı araştırma olur." Wilson Minzer; vakt-i zamanında böyle buyurmuştur...
Sanırım, iki ayrı klip yönetmeninden apartıp, onu da başka türden bir forma adapte ettiniz mi, bunun adına da yaratıcılık deniyor.
Rahşan Gülşan, salı günü; Nil Karaibrahimgil’in son klibinden sitayişle bahsetmiş: "Nil Karaibrahimgil’in Bu Mudur şarkısına çektiği videoklip mükemmel. Çok yaratıcı. Çok çarpıcı ve çok eğlenceli. Şarkı da süper!"
Katıldığım noktalar olduğu gibi, maalesef itiraz edesim de var. Evet, şarkı da klip de gayet eğlenceli. Ayrıca Nil Karaibrahimgil’in yaratıcılığına da genel itibarıyla en ufak bir itirazım olmaz. Gelin görün ki, Bu Mudur’un klibinden yaratıcı şeklinde bahsetmek söz konusu olduğunda, orda şöyle bir durmak gerekir kanaatindeyim, naçizane...
Bu Mudur’un klibinde, Nil Karaibrahimgil, şarkısını eski Yeşilçam yıldızlarıyla birlikte söylüyor. Nil’in göründüğü karelerin arasına serpiştirilmiş, Türk sineması kareleri izliyoruz. Sinema tarihinin benim diyen yıldızlarının ağızları, animasyon marifetiyle şarkı sözlerine adapte edilmeye çalışılmış.
Emre Özbay tarafından, -yine bültene bakacak olursak- "ilk kez" uygulanan bir teknikle hazırlanan klibin tamamlanması yaklaşık bir ayı bulmuş. Bununla birlikte, ağız-şarkı sözü koordinasyonu, en hafif tabirle, Ajda Pekkan’ın dans figürlerinin müzikle örtüştüğü kadar örtüşmecesine başarılı...
Apartma ve adaptasyon bölümüne gelince...
Bilen bilir; U2’nun Window in the Sky’ının klibinde, Batı müzik tarihinin bilumum elemanı, şarkıyı U2’nun "yerine" söyler. Klipte U2’ya rastlamayız bile. Fakat şarkının tüm bölümleri, muhtelif yıldızların eski görüntülerinden kesilmiş bölümlerle örtüştürülür. Ben diyeyim Billy Holliday, siz deyin Beatles, ben diyeyim Rolling Stone, siz deyin Elvis... Tüm bu yıldızların dudağından, U2’nun şarkısını ’okursunuz.’ Şahane ötesi bir kliptir. Alanis Morisette’in bu konuda daha da aşmış, tabiri caizse, kendini aşmış klibini de eksik olmasın Dream TV’nin yakışıklı olduğu kadar zeki büyük şefi Şafak Ongan hatırlattı: Morisette’in Eight Easy Steps adlı şarkısının klibinde de Alanis, montaj marifetiyle, Eight Easy Steps’i, eski meşhur kliplerine suratı ekleştirilmiş bir şekilde söyler: Ironic’den tutun da You Aughta Know’a, Hand in my Pocket’dan, Thank You’ya... Yanisi, Alanis Morisette, kendinden bir Yeşilçam arşivi çıkarıp, kendini ona adapte eder.
Tahminim odur ki, yönetmen Emre Özbay, bu kliplerden haberdardır. E kendilerinin bu iki klibin fikrinden, şarkıcı değil de Yeşilçam yıldızlarına "uyarlamak" suretiyle ’esinlendiğini’ iddia etmek herhálde kötücüllük olarak addedilemez, değil mi?
Işın Karaca’nın Kalp Tanrı’ya Emanet şarkısının karavanlı, uçuşan insanlı klibinin yönetmeni Kubilay Kasap, Radiohead’in Street Spirit’inden öyyyle bir ’esinlenmişti’ ki, iki klibin arasında karbon káğıdı arıyordu seyredenin gözü...
Özcan Deniz, bildiğiniz üzre, kliplerinin birebir (ç)alıntı olduğunun ortaya çıkması üzerine, artık pes edip kliplerini kendi yönetmeye kadar ilerletmişti işi...
Bu konuda el artırmanın şahikasına ulaşmış insan Ömer Faruk Sorak’tır fakat. Sorak’ın yönettiği ve Emre Altuğ’un seslendirdiği Aşk-ı Kıyamet’in klibinde, hadise kopmuştu hatırlarsanız.
Klip; resmen bir kısa filmin, daha doğrusu, küçük parçalardan oluşan uzun metrajlı bir filmin bir bölümünün birebir taklidiydi.
’11’09"01-September 11’ adlı, 2002 yılı yapımı filmde, Sean Penn’in yönettiği, Ernest Borgnine’ın, eşi öldükten sonra her akşam onun geceliğiyle uyumaya, onunla birlikte yaşamaya devam ettiği, yürek dağlayan hikáyeden tıpıtıpına apartmaydı.
Geçtiğimiz salı Cengiz Semercioğlu’nun yazısına da konu olan, Şebnem Ferah’ın Hoşçakal’ı ile Ferhat Göçer’in Cennet’ine birebir aynı klibi çeken, kendinden çalan yönetmen hadisesine değinmiyorum bile.