Vakt-i zamanında ödül almak için kürsüye çıktığında, Yeşilçam’ın gelmiş geçmiş en "kötü adam"ı ya, halk tarafından küfür yağmuruna ve taşa tutulmuş.
"Atınız, sağolunuz" yollu yanıtlamış bu tepkiyi Taş; "Bu attıklarınız taş değil, ekmeğimdir" diyerek...
Ne zaman ekranların lamba cini yapımcısı Birol Güven, oyuncuların imajı mimajı üzerine ağzını açsa, rahmetliyi anıyor, "Herhálde Birol Güven de çocukken Taş’ı taşlayanlar arasındaydı" diye düşünüyorum.
Ben bu kadar ezberi dağınık bir adam görmedim, yemin ederim.
Pınar Altuğ’nun ihanet türevleri ortalığa döküldükçe dökülüyor, memleket ve dünya yanıp dönedursun, her şeyin ötesinde mühim bir mevzu ve eh harlı gündem maddesi olarak manşetleri işgál ediyor ya bu aralar...
Ve yapımcı Fatih Aksoy, Pınar Altuğ’u bu sebeple "devrimci" ilan etti ya...
Bundan birkaç yıl önce, Tony’li ilk ihaneti "patlayınca", Pınar Altuğ’u, şahsi kanaatimce Türk televizyonculuğunun en bayık dizilerinden "Çocuklar Duymasın"daki ideal ana rolünden kovan Birol Güven’den büyük itiraz gelmiş: "Herhálde şaka yaptı. Aldatma devrim değildir. Seyirci dizide anne-oğul olarak izliyor, sonrasında sevgili olarak görüyor. Bu seyirciyi aldatmaktır!"
Ay ben, sırf Birol Güven’in bu saçmasapan imaj takıntısına olan gıcığımdan, oturup bir hayıflan bir hayıflan (!)... "Ah" diyorum "kaçan balığa bak be! Pınar Altuğ, Çocuklar Duymasın’ın sürdüğü dönemde kocasını Havuç’u canlandıran Furkan’la aldatsaydı eğlenmez miydik?!. Tüh!"
Şimdi, Fatih Aksoy, Allah için "biraz" abartmış. Erkekler aldatınca marifet sayılan, kadınlar aldatınca "vurun kahpeye" fazına geçilen yurdum topraklarında yaşanan çifte standart elbette can sıkıcıdır. Yine de kendini feminist olarak addeden bir kadın olarak ben bile MSN’den, çalıştığı setten, Lucca álemlerinden filan kıtır oğlan düşüren Pınar Altuğ’nun memlekette devrim yarattığını iddia etmenin zırvalıktan öte bir şey olmadığına kaniyim.
İhanet ihanettir. Aldatan insan, aldatılan insan ve ihanete vesile olan üçüncü insanı bağlayan bir hadisedir.
Magazinsel dedikodu haricinde başka da kimseyi ırgalamaz. Hatta dördüncüye bok yemek düşer diyeceğim ama Altuğ’nun özelinde dördüncü kişiler de mevzua bulamaç olduğu için ancak beşinciye diyebilirim. Ki, yarın bir gün altıncı çıkması ihtimalini göz ardında bulundurmayarak onu da temkinle telaffuz edebilirim.
Fakat, dizide ana-oğulu canlandırıyorlar diye 23 yaşında bir adamla, 30’una yakın bir kadının, rüştünü ispat etmiş iki bekár insanın ilişkiye girmiş olmasını izleyiciyi aldatmak olarak değerlendirmek de ancak Birol Güven’in bulanık zihnine mahsus bir şey olabilir.
Espri anlayışına hasta olduğumun hayatı...
Devrim mevrim fasarya...
Magazin camiamızın ihanet eden kadınları, Aliye’yi canlandıran Sanem Çelik olsun, hatta seneler, seneler önce, ta "Bizimkiler" dizisi döneminde, yıllar boyunca örnek anne Nazan’ı canlandıran ve o dönem yaşadığı ilişkiyi "Aşkımı kimseye karşı savunmak zorunda değilim" diyerek son derece haysiyetli bir şekilde taşıyan Ayşe Kökçü (O zamanlar Sarıkaya) olsun, ekseri püriten valide rolleri canlandıran aktrislerden çıkıyor ya...
Ben buna ironinin feriştahı derim, kikirdeyerek mevzudan ikilerim...
Ha bi’ de naçizane, Birol Güven’e gerçek hayat ile senaryo gereği hayatı birbirinden ayırt etme yetisini yitirmiş bir TV şahsiyeti rolü yazıp, bizzat kendisinin canlandırmasını öneririm. Bakın o zaman rahat birkaç uyku uyur belki. Ne de olsa o durumda izleyicinin "ihanete uğramayacağı" garanti...