Çukura hoşgeldin

Geçtiğimiz ay, Felluce Operasyonu sırasında, ağzında sigarası, en bi’ sert adam edasıyla çekilmiş fotoğrafı sayesinde Irak Savaşı’nın "kahramanlık" sembollerinden biri háline gelmiş olan Marlboro Man lákaplı James Miller ile ilgili bir haber yayımlandı.

Ülkesi ABD’ne, "eve" döndükten sonraki ahvaline dair bir haber daha doğrusu...

Haber, operasyon sırasında "kaya gibi sert" bir imaj veren Marlboro Man’in ülkesine döner dönmez bunalımın dibine vurduğunu duyuruyordu.

Sert çocuk-mert çocuk... Neticede hepi topu 21 yaşında bir ÇOCUK olan James Miller, psikolojik tedavi altına alınmış. Günde beş paket sigara içiyor, geceleri uyuyamıyor ve sürekli ağlıyormuş.

"Her yer ceset doluydu. Kediler ölülerin bağırsaklarını yiyordu. Felluce’de yaşanan vahşeti unutamıyorum. Pişmanım..." Hálet-i ruhiyesini bu cümlelerle ifade ediyormuş...

Bu günlerde ne durumdadır bilemiyoruz ama üç günlük psikolojik tedaviyle omurgayı doğrulttuğunu da pek zannetmiyoruz hani...

Uzunca bir süre doğrultabileceğini de keza...

Geçtiğimiz Cuma vizyona giren Oscar adayı filmleri kalabalığının ve !f’te gösterilen filmler arasında ne kadar aláka gördü bilemiyorum ama yemeyiniz içmeyiniz, Jarhead’i görünüz derim.

Eski deniz piyadesi keskin nişancılarından (sniper) Anthony Swoffords’ın, Kuveyt çöllerinde yaşadığı tecrübelerinden yola çıkarak kaleme aldığı 2003 tarihli bestseller’dan William Broyles Jr.’ın uyarladığı senaryo, "American Beauty / Amerikan Güzeli" ile Oscar kazanmış olan Sam Mendes’in yönetiminde çekildi malûmunuz.

Ve Irak meselesinin harından da gaz almış olabilirim, zaman ne gösterir bilinmez ama neredeyse Stanley Kubrick klásiği Full Metal Jacket kalibresinde bir film...

Ailesinde üçüncü kuşak asker olan, Anthony Swofford’un, Birinci Körfez Savaşı’nda, kime karşı, ne uğruna savaştığını bilmeden ve zaten savaşmak da ’nasip olmadan’ çölün zorlu şartlarındaki uzun bekleyişinin öyküsü anlatılıyor Jarhead’de.

Ki savaşa hazırlık süreci, başlı başına bir savaş addedilecek derecede vahşi, yıpratıcı ve bir insanın ruhsal sağlığını, kişiliğini sıfırlamak yolunda "idel" bir süreç...

Jake Gyllenhaal’ın canlandırdığı "Swoff", kendilerine, yani deniz piyadelerine, saç kesiminden dolayı Jarhead / Kavanozkafa dense de bu, kafalarının içi boş bir hazne olduğunu işaret etmesi açısından da manidar olduğunu söylüyor.

Ve James Miller’ın örneğinde, gerçek hayatta da, Jarhead’de de görüyoruz ki cepheden dönmek mümkün olsa bile, boş bir kavanoz kafa ile savaştığını zannetmenin bedeli, sivil hayata dönüşte o kafanın o kadar da boş olmadığı, cehennemin kızgın kumlarıyla, türlü çeşit travmayla dolup taştığının fark edilmesiyle ödeniyor.

Swoff’un sözleri, bir kez savaşa girdiniz mi, o savaştan çıkmanın mümkün olmadığını tescilliyor:

"Bir adamın eline bir tüfek verirsiniz. Sonra görevi biter ve silahını geri alırsınız. Fakat ne olursa olsun, hayatının geri kalanında, bir kadını okşarken, bir ev inşa ederken, bir çocuğun bezini değiştirirken, o silah elinde olacaktır."

Yine Swoff’ın dediği gibi: Hepimiz hálá çöldeyiz.

Biz çölden çıksak bile, çöl içimizde kalacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları