Deniz kenarında iki kedinin birbirinin etrafında ateş dansı yaparcasına ‘cilveleşmesini’ izliyorum.
Şu kedilerin sevişme ayinleri, insanoğlunun savaşmasından daha vahşi bir görüntü arz ediyor.
Hele ki çıkardıkları o sesler; sanırsın yakınlarda bir yerlerde bir tenor gırtlaklanıyor...
Gelin görün ki terbiyesizce dikizlediğim bu erotik film, sonradan bir komedi-aksiyona dönüşüyor. Zira filmin kahramanı iki kedi, muhteşem eklem yapısı, sinir sistemi, müdanasız tabiatı, sağlam kişiliği ve ‘doğal’ zekásıyla, álemin en etkileyici türlerinden olan Felidae familyasının muhtemelen en salak iki elemanı...
Dişi olduğunu tahmin ettiğim sarman, ani bir hamleyle tekirden sıyırayım derken, dalgakırandan denize uçuyor. ‘Ammannnn!’ demeye kalmadan, diğeri, yani azgın tekir de peşi sıra!
Çok şükür ki ‘Denize kedi düştüüü!’ şeklindeki yardım çağrıları, yüzmekte olan kahraman bir delikanlının elemanları tuttuğu gibi gerisin geriye, kıyıya fırlatmasıyla yanıt buluyor.
Tahmin edersiniz ki ‘şöyle ağız tadıyla bir sevişeyim’ niyeti, sıçan gibi ıslanmakla nihayet bulan ikili, libidoları dibe vurmuş bir şekilde, birbirlerinin taban tabana zıt yönüne doğru fırlamak suretiyle gözden kayboluyor.
‘Çüş artık!’ diyorum; ‘Kediler de mi? Kediler bile mi!!!’
Ben hafiften tırsmaya başladım. Memleketin hayvanat áleminde acayip şeyler oluyor.
Küçük bir haberdi, belki kaçırmışsınızdır:
Geçen hafta, kendini uçurumdan atmak, nehir akıntısına katmak suretiyle telef eden yüzlerce koyuna özenmiş olsalar gerek, bu kez de Hakkari’nin Durankaya Beldesi’nin Biçenek Mahallesi kırsal alanında otlatılmaya götürülen yedi dana, peş peşe kayalıklardan atladı ve telef oldu.
Yusuf, Yakup, Ömer Çiftçi ile Salih Can’a ait danalar, çoban tarafından Kırmızı Mağara mevkiinde otlatılmaya götürülmüş. Çobanın bir süre yalnız bıraktığı yedi dana, kayalık kesime tırmanmış ve 15 metrelik yükseklikten aşağıya teker teker atlamış.
Hayvan sahipleri; ‘Van ve Bitlis’te koyunların toplu intiharını televizyonlardan seyredip gülüp geçmiştik. Şimdi bizim başımıza geldi. Ne oluyor bu hayvanlara anlamadık’ demişler.
Geçen gün Burak’la gece-gündüz, dur-durak bilmeden carlayan cırcır böcekleri üzerine laflıyoruz.
‘Abi bunların arasında ‘Biraz yavaş carlayın, çocuk uyuyor’ muhabbeti hiç dönmüyor mudur?’ diye sordum.
‘Bence’ dedi, ‘Ağaçlardan insanlara bakıp, ‘Yüzyıllardır beyinlerini üttük, hálá defolup bir yerlere gittikleri yok. Üstelik bir de bu asil çabamızı romantik buluyor dingiller’ diye bir muhabbet dönüyordur. Belki yakında onlar da topluca intihar ederler.’
Olabilir valla.
Bildiğiniz gibi, şimdilerde de AB’ye uyum amacıyla(!) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın hazırladığı yeni Gıda Kodeksi’ne göre, atın ‘kasaplık’ hayvan sınıfına alınması ve kasaplarda at etinin satışının serbest bırakılması söz konusu.
Allah korusun, yakınlarda Bakanlığın önünde birbirlerinin bacaklarını kıran ve ‘Vurun da kurtulalım nankör insanlar!’ şeklinde haykırarak kişneyen atların koyduğu bir toplu intihar eylemi görür müyüz dersiniz?