Bakanı gelse tanımam

Papermoon’un yöneticilerine málûm atasözünü iyice belletmek gerek: ‘Parayla imanın kimde olduğu hiç belli olmaz.’ Hatta kendilerine, iktidar ve titri de ekledikten sonra bu cümleyi alt alta 100 kere yazmalarını öneririz.

Ahir ömrümde Papermoon’a iki kez gittim, üçüncüye tövbeliyim... Zira dişlerini mişlerini kontrol etmeden müşteri kabul etmeyen, magazin dergilerinin sayfalarında yer almayan kişileri adam yerine koymayan, sosyete ve şöhret meraklısı, dalkavuk politikalar güden müesseselerden pek hazzetmemekteyim.

Haberi gördünüz mü? Devlet Bakanı Ali Babacan ve türbanlı eşi Zeynep Babacan, Papermoon’a gidiyorlar. Akmerkez’in dibine konuşlanmış olan ‘beyaz Türk cenneti’ restorana vasıl olduklarında kendilerine yer olmadığı, beklemeleri gerektiği söyleniyor.

Dört kişilik grup, bir süre meraklı gözlerin bakışları nezaretinde ayakta bekliyor. Neden sonra Bakan Babacan’ın tüzel kimliğine uyanılıyor ve boş bir masa ‘yaratmak’ adına seferberlik başlıyor. O sırada restoranda bulunan bir medya mensubu, telefonla çalıştığı TV kanalına bağlanıyor ve olanları dakika dakika aktarıyor. Televizyondaki yayını izleyen bazı yakınları, Babacanlar’ı arayıp onları durumdan haberdar ediyor. Grubun yemek boyunca sohbet konusu; ‘Papermoon’dakiler beyaz Türk de biz neyiz?’ oluyor.

Papermoon’da adam gibi muamele görmek için hámili kartın bizzat kendisi olmak bile yetmiyor. Bakınız: Bakanın durumu... Bakan olsanız bile eğer ‘o camia’da tanınmıyorsanız, size bakılmayabiliyor...

Atıyosuuuun TurcoMan Bey!

Ben şimdi bu yazıya ‘Aháli sahtekár çıktı’ diye başlık atacağım ama maalesef benim başlık ‘haber değeri’ taşımayacak. Zira málûmu ilan olacak. Sibel Kekilli’nin porno oyuncusu ‘çıkması’ kadar enteresan bir durum değil yani. Hele ki Savaş Ay’ın, kızının ölüm fermanını imzalayan Mehmet Kekilli’ye; ‘Kızınızın filmlerini hiç izlediniz mi?’ tipi sorular sorduğu, pornodan beter ‘haber programı’ kadar ilginç, hiç değil.

Haftalık Dergisi’nin son sayısının kapak başlığı, ‘Porno! Lanetli tutku’, üstbaşlık ise ‘Sibel Kekilli bahane, riyakárlık şahane...’ Dosyanın içinde yer alan Selin Mançer imzalı haberde, Almanya’dan gelen tepkilere yer verilmiş.

Okuyoruz: Almanlar’ın Sibel Kekilli’nin porno oyuncusu ‘çıkma’sından çok, baba Kekilli’nin tepkisine şaşırdıklarını öğreniyoruz; hiiiç şaşırmıyoruz. Bununla birlikte, TurcoMan rumuzlu Almancı bir vatandaşımız, Kekilli’nin durumunu da Almanlar’ın tutumunu da tasvip etmediğini dile getirme zorunluluğunu hissetmiş. Zira neymiş? ‘Bizim kültürümüzde teşhircilik yoktur’muş! ‘Atıyosuuuun!?!’ demek ister deli gönlümüz. TurcoMan Bey, Merih’te filan mı yaşıyormuş? Herkesin dikizlemek ve dikizlenmek uğruna varını yoğunu ortaya koyduğu, ekranda on dakika görünebilmek adına ters taklalar attığı bir ülkenin (pop)kültüründe teşhircilik ha? Nası’ yani; a-a? Duymamış olalım... Biz yine devekuşu misali başımızı kuma gömüp, kıçımızı bayıra açıp, allım güllüm, aymaz ve mesut yaşayalım.

Caner ile Tülin’i başgöz etmek için milli seferberliğin ilan edildiği, yaşını başını almış ev kadınlarının ikiliyi intihar tehditleriyle birleştirmeye çalıştığı cennet vatanımın paralı bir kanalında, evlenmeleri hálinde Caner ile Tülin’in zifaf gecesini naklen yayınlayın, Zekeriya Beyaz dahil herkes, ‘sosyolojik araştırma’ bábında izlemek için sıraya girmezse, ben de Rahibe Theresa’yım...

Hey güzel Allah’ım... Hasretle ‘Bizim kültürümüzde riya yoktur’ cümlesini duyacağımız ve bu cümlenin inandırıcılık taşıyacağı günleri bekliyoruz. Çoook uzak bir ihtimál ya, biz yine de eblehçe umuyoruz...

Bilimstar gururla sunar

Haber: İstanbul’dan 400 ilkokulun katıldığı ‘Hayalimdeki İstanbul’ projesinde elemeleri geçen 150 eser, Parkorman’da sergileniyor. Serginin ilgi çekici eserlerden biri, rengárenk boyanmış bir çöp konteynırı ki üzerinde; ‘Buraya çöp döken karizmatiktir! Buraya çöp döken popstar olabilir! Buraya çöp dökenin üç vakte kadar tüm dilekleri gerçekleştirilecektir.’ yazıyor. Eh be! Arslan parçaları, yürüyün be! Ben bu haberi okuyunca bi’ sevin, bi’ sevin... Yüzüm şöyle dursun, içim güldü, yemin ederim. Türkiye’de iyi şeyler de oluyor; gel de ümitlenme! Ve yine gel de burada meşhur ‘Zencefil’in mucidi, bilim eğitim merkezi DEKA’nın kurucusu Dean Kamen’ı anma... Bilenler bilmeyenlere anlatsın: Garajında iki helikopter bulunduğu hálde gömlek ve jean’den başka şey giymeyen, uyumadığı her an çalışan, 100’ün üzerinde icadın patentine sahip olan Kamen’ın en büyük hayali, gün gelip bilimadamlarının da popstar statüsüne ulaştığını, aynı derecede ilgi ve hayranlığa mazhar olduklarını görebilmek.

Gün gelir, o da olur. Şükür ki evrimin önünde durulamıyor ve popüler kültür, kültür yollarında bir aparat olarak hizmet sundu mu, tadından yenmiyor.
Yazarın Tüm Yazıları