Dün akşam altı buçuk sularında, Maslak’tan Taksim’e doğru gıdım gıdım ilerliyoruz. Baktık, belediyenin, yolu hem delip hem kepçeleyen makinelerinin adı neyse artık, osu, Maslak’ta, yolun kenarında yine tatlı tatlı çalışmaya başlamış.
İstanbul’un yabancıları için küçük bir bilgi notu: Taksim-Maslak güzergáhı, şehrin trafikten yana en çıldırtıcı hatlarından biridir.
Ve efendiler, asfaltı kaşımak için, yine süper bir akılla, iş ve okulların paydos saatini denk düşürmeyi becermiş. Ki bu da maalesef kanıksanmış bir hadise.
Arabada üç kişiyiz... "Bence" dedim; "Bunlar, bütün üstgeçitlerdeki -ve bütün derken, hakikaten BÜTÜN üstgeçitlerden bahsediyorum- ’Sayın Başbakanımız’ın katılımıyla bilmem kaç yol, bilmem kaç kavşak açtık’ tabelalarını, ’Topunuzu delirtmeden şurdan şuraya bırakmayacağız, sonra da memleketimize kazandıracağımız 40 tımarhanenin temel atma törenini Başbakanımızın değerli katkılarıyla, açılışını da yine Sayın Başbakanımızın kurdele kesmesiyle gerçekleştireceğiz’ yazanlarıyla değiştirsinler."
"Ben anlamıyorum" dedi direksiyondaki şoför arkadaş; "İnsan zaten yapması gereken işi yaptığı için niye bu kadar kampana çalar ki zaten? Biz yolda giderken pencereyi açıp; ’Bakın arabayı bu trafiğe rağmen trafik kurallarını ihlal etmeden ne biçim kullanıyorum’ diye bağırıyor muyuz? Belediye dediğin zaten ne yapar ki? İşi bu değil mi?"
Arkada oturan arkadaş; "Bu belediye için ne yapamaz ki diye sormak lázım" dedi.
Çarşamba gününün Milliyet’inde bir haber vardı. Denizli DHA’dan Ramazan Çetin’in haberine göre: Başbakan Erdoğan tarafından dört ay önce açılışı yapılan ve 9 büyüklüğündeki depreme dayanıklı olduğu iddia edilen Denizli’deki Sevindik köprülü kavşağında çatlaklar oluştu, zemininde de çökme meydana geldi. Yine Erdoğan tarafından bir ay önce açılan Aydın Çine’deki duble yol da çöktü.
Haberin yayınlandığı gün, malûmunuz, tam güneş tutulmasının yaşandığı tarih. Herkesin dilinde deprem geyiği... Her muhabbet, böyle bir şey olur mu, gerçekten böyle bir bilgi olsa, uzmanlar bunu açıklar mı açıklamaz mı geyiğine bağlanıyor.
Hayır, güneş tutulunca deprem olacak diye bir tabiat kanunu yok. Varsa da insanoğlu kanıtlayabilmiş değil henüz. Fakat bir gün depremin olacağı, illá ki olacağı, kesin olarak biliniyor.
Evet, ona göre işler yapmak lazım. Hayır, bunun sorgulanabilir bir tarafı yok.
Gelin görün ki depreme ne hacet yahu? Dört ay önce açılışı yapılan bir köprülü kavşak, bir ay önce açılışı yapılmış bir duble yol, şuncacık zamanın sonunda üzerinden geçen yükü kaldıramamışsa, zaten potansiyel, kaza da değil cinayet mahali demektir.
Kurdele kesmekle iş, maalesef bitmiyor. Böylesi, hiç de şaka kaldırmaz işler, göstere göstere insan hayatına maloluyor. Ama boşverelim yine de di mi... Eşeğimizi sağlam kazığa bağlamıyorsak da, çayıra saldıysak da Allah’a emanetiz. Çatır çatır oluyor olmasına ya, olsun varsın, bize bişi olmaz abi...
Olunca, kendi başımıza gelince, aaa, oluyormuş demek ki deriz... Bize idrak, kötü şeyler hep kendi başımıza gelince gelir, biliriz... Gelince de bari o zaman ders alır mıyız, almayız, mukadderat der, geçeriz...