Mazohist olsam gerek, bizimkiler yetmiyormuş gibi, bir de sık sık yabancı televizyon kanallarında yayınlanan acayip yarışmalara takılıyorum.
Başımıza geleceklere dair bir tür ön yoklama denilebilir.
MTV’de ‘Dismissed’ diye bir program var meselá; yakaladım mı asla gözlerimi alamıyorum.
Türkçe’ye ‘Çekilebilirsin (sefil yaratık)’ şeklinde devşirebileceğimiz programın iki ayrı bölümü var. İlkinde bir genç kız, iki genç erkek; ikincisinde bir genç erkek, iki genç arasından kendine manita beğeniyor.
İki aday, gün boyunca, seçici elemana, rakibi boklamayı da ihmal etmeyerek kendilerini beğendirmeye çalışıyorlar. Adayların esas kız-oğlanla 20 dakikalığına yalnız kalmalarına olanak tanıyan tek bir joker hakları var. Yalnız kalındığında, seçici olan oğlansa meselá, kıza, ‘Beni etkileyebilecek derecede iyi öpüşüyor musun bakalım?’ filan diyor.
Aaa, öpüşmez mi hiç? Gün batımına doğru dilli-bademcikli bir öpüşme izliyoruz.
Yanlış anlaşılmasın, iki saat önce tanıştığın biriyle pekálá öpüşürsün, niye öpüşmeyesin? Kimyadır, çeker...
Ama bu yani; bir yandan da romantik soslu bir kamera seyirliği ya; üstelik dönen muhabbet öylesine, öylesine Amerikalılar’a mahsus bir şekilde ahmakça ve kakofonik ki... Orada olmak için dayanılmaz bir istek duyuyor insan. Orada olmak ve o tatlı su yılışıklarının ağzına elinin tersiyle tokat saydırmak...
BBG muhabbetinden tek farkı şu ki, bütün hikáye bir tek güne sığıyor. Dolayısıyla daha daha sade suya tirit, daha salakça...
Neyse işte... Geçen gün, sanırım VH1’da yeni başlayacak bir programın anonsunu gördüğümde önce derin bir panik duygusu yaşadım.
Şöyle ki, Digiturk’ün Dizimax kanalında ve Bambaşka Biri adıyla pazar günleri atv’de gösterilen Extreme Makeover dizisi var ya... Hani fiziksel görünümünden memnun olmayan bir Amerikan insanı programa başvuruyor. Durumunun yeterince ‘vahim’ olduğu, otoritelerce çirkinliği tescillenen insanlar, programa kabul ediliyor.
Ve inek sokup sosis çıkarılan makineler gibi işleyen, sekiz haftalık bir süreç başlıyor. Dişçisinden estetik cerrahına, göz doktorundan egzersiz hocasına, diyetisyenden stiliste, kuaförden bilmem nesine bir uzmanlar takımı, o kişiyi alıp, bambaşka iki insana dönüştürüyor.
Geçenlerde evlenmek üzere olan bir çift kabul edildi meselá. Bu tezgáhtan geçtiler ve birbirlerinin ‘yeni’ suretini ilk kez rahibin karşısında gördüler.
Düşünün ki iki insan, karşısındaki kişinin ruh ikizi olduğunu söylüyor. Ve o ‘nihai yemini’ ederken, karşısında bambaşka birini buluyor. Ve saadetleri kulaklarına varan ağızlarındaki porselen dişlerinden ve lensli gözlerinden okunuyor.
Bu yeni bir program değil. Bir süredir, bize de ha geldi ha gelecek diye bekliyorum.
Beni paniğe sürükleyen, bunun bir ‘üst modeli...’ Modifiye Bambaşka Biri...
O da şöyle... Alelade biri gidip, fanı olduğu bir yıldıza benzemek için ameliyat masasına yatıyor: ‘Jennifer Lopez’e benzemek istiyorum’ diyor meselá. Yani ‘özgün’ háli gayet eli-yüzü düzgün olduğu hálde estetikçilere giden sosyetiklerimizin sipariş ettiği burunlar, göğüsler filan oluyor ya hani... O şekil...
Fakat burada, olası en yakın şekliyle karbon kopyalar üretiliyor.
Ben bunu duyduğum noktada kopmuşum. Düşünsenize, yüzlerce Petek Dinçöz, yüzlerce Çağla Şikel; sokaklarda...
Neden sonra salak mıyım neyim diye kendime kızdım. Zaten sokaklarda onları birebir kopya eden tipten geçilmiyor ki malûmunuz, söz konusu isimler de zaten tıpıtıpına birbirine benziyor.
Ezcümlesi, manzarada bir fark yaratmaz.
Mevcut durumu ‘makûl’ olarak değerlendirirsek, asayiş berkemál...