Kaçırmış olanlar için: Liza Minelli yataktan düşmüş ve hastaneye kaldırılmış efen’im...
People dergisinin haberine göre, 58 yaşındaki Minelli, Manhattan’daki dairesinde, koruması tarafından yaralı hálde yerde bulunmuş. Bir polis sözcüsü, dergiye verdiği demeçte ayrıntıya girmeden, ‘Uyurken yataktan düşmüş, başını çarpmış’ demiş.
O yatak kaç rakımlık bir yere konuşlanmışsa, o nasıl bir düşmekse artık?..
Haberin satır aralarında ‘Bizim Liza zaten pek tekin hatun değildir’ tonundan bir; ‘Kesin, olayda başka bir numara var’ iması seziliyor.
Ki burada, yoğun bir empati duygusuyla, böyle bir şeyin, yani kafa göz yarmacasına yataktan düşebilmenin pekálá mümkün olabileceğini belirtir, hiç üzerime vazife olmadığı hálde kadıncağızın hakkını cansiperane savunmayı iş edinirim.
Gecenin kel saatlerinde televizyon karşısında sızmayı, sonra kanepeden düşüp yatağa gitmeyi, sonra yataktan da düşüldüğü için sabah yerde uyanmayı rutine dönüştürmüş biri olarak söylüyorum.
Düşme konusunda haklı bir şöhretim olduğunu söylesem?..
Hani meşhur hikáyedir: (Ki fıkra filan da değildir. Anlatılan ayniyle vakidir!) Altan Erbulak, Charlie Chaplin’in huzuruna çıkmış. Kendini beğendirmeye çalışıyor.
‘Ne yapabilirsin?’ diye sormuş Chaplin.
Erbulak; ‘Ben’ demiş, ‘Çok güzel düşerim.’
‘Nasıl yani?’
‘Böyle yani...’
Ve düşmüş Altan Erbulak. ‘Ben düştüm, adam da gülmekten koltuktan düştü’ diye anlatırmış bu anektodu rahmetli.
Geçenlerde bir kısım medya, Turkcell’in yeni yıl kokteyline katıldık.
Ortada dolanıp duran bir kamera...
Ben Pakize’nin (Suda) yanına çektiğim pufun üzerinde oturuyorum. Kendisi şöhretli bir insan olduğu için, kameraların özel bir ilgisi var.
‘Ben’ dedim, ‘kamera buhranı geçene kadar, kıyı kıyı, yan tarafa uzayayım.’
Bizim tayfanın etrafında toplaştığı yan masaya doğru, oturduğum pufla birlikte geri geri gitmeye başladım. Kıçımı tabureden kaldırmadan, tembel işi kaçıyorum güya. Ve tabii ki gözümü Kanat’ın ayaklarının dibinde açtım. Sırt üstü...
Turkcell’in destek verdiği Çağdaş Kızları Destekleme Yönderlik programında yer alıyorum ya... Onun için iki gün eğitim aldığımız yerde de bir temiz düşmüştüm.
Baktım oradan tanıdığım biri başımda dikilyor: ‘Sizi ne zaman görsem yerdesiniz Ebru Hanım.’
Bu olayı anlattığım Emel haini, yemedi içmedi, bu hikáyeyi bizim hayvan tayfasına (Mahşerin dört hıyarı) anlattı.
Onlar da eksik olmasınlar, sırayla teker teker benim düşme anılarımı andı. Şaşırdık mı?!
Ki bunlar -kimilerinin öyle olduğunu itiraf ederim- sarhoşluk anıları filan değil yani. Kimileri gayet mákul sabah saatlerinde ya da gayet nezih ortamlarda yaşanan şeyler.
Biz sanki gökdelen tepesinden düşüp yerinde zıplayıp omuzlarındaki tozu temizleyen çizgifilm kahramanıyız; düşene -ki o ben oluyorum- kahkahalarla tekme sallıyorlar.
Beyin soğancığımda ya da ortakulağımda bir sorun mu var ne? Diyorum ki bari bu işten nemalanalım abi.
Altan Erbulak güzel düşen bir aktör -de- olduğu için Altan Erbulak olabilmişse, belki ben de her düşüşümde hadiseye şahit olanlara bilet kesebilirim.
Sokakta düz yolda yürürken salakça düşerim, sonra hiç istifimi bozmadan kalkar, gösteri için para toplar ve gururla şöyle derim: ‘Hani benim diye söylemiyorum ama ayıptır söylemesi çok güzel düşerim.’