Sabah, işe gelirken, bizim durakta araç olmadığı için yoldan çevirdiğim taksinin radyosu, geçtiğimiz cumartesi Tandoğan Meydanı’nda gerçekleşen Cumhuriyet mitingine "ters açıdan" bakan bir radyo kanalına ayarlı.
Şoför, her reklam arasında, bir başka frekansa zıplıyor... Gelin görün ki her frekansta bir radyocu meslektaş, aynı tondan çalıyor.
Belli ki AKP neferi bir taksiye denk düşmüşüz. Kimi gazetecilere ve bilirkişilere de telefonla bağlanan radyo moderatör-spikeri, memleket ahvalini irdelemeleri için "uzman"lara soru yöneltirken hep aynı teşbihten gidiyor:
"Efendim, biliyorsunuz, merkez sağda partilerin izdivacı da söz konusu. DYP ile ANAVATAN’ın durumu bir yana, şimdilerde bir de ülkenin iki ayrı kutupta, AKP ile CHP arasında bölünmüş olduğu da gündemde. Sizce bu iki kesimi mutlu bir izdivaçla birleştirmek mümkün olabilir mi?"
Bir izdivaç muhabbetidir ki bitmeler bilmiyor.
Nitekim, salı günü, Vatan gazetesinin manşeti de DYP ile ANAVATAN’ın birleşme hesaplarına ayrılmış. Manşet haberi şu başlıkla ifade ediyor: "Yakında nikah var!"
Valla, ben size söyleyeyim, bu ihtimaller, bu söylem çerçevesinde ele alınmaya devam edilirse, hadise, bırakın boşanmak üzere mahkeme kapılarına taşınmayı, Alişan-Sezin Erbil modeli son dakkada nişan atmakla sonuçlanır; o olur...
Zira siyaset bu ülkede, bir errrkekler ligiyse ve ben de bizim errrkek liderleri biraz olsun tanıyorsam, "Kim karıdır, kim kocadır" meselesinde, çözümün yolları gemici düğümüyle bağlanır. Hatta, "Sen şimdi bana gelinlik kız mı dedin" hesabına, güya uzlaşma yollarında, mevzudan kan bile çıkabilir.
Şöyle ilerliyor: "Size az önce atv ana haberde tanık olduğumuz ilginç bir olayı aktaracağım. Korcan Karar’ın konuğu, Yunanistan’ın bu seneki Eurovision temsilcisiydi. Korcan Karar önce bu kardeşin ne biçim bir Türk hayranı olduğunu üstüne basa basa söyleyerek Türk halkını müthiş gururlandırdı. Daha sonra yarışma şarkısının Kenan Doğulu’nun şarkısıyla benzerliği hakkındaki yorumunu sordu. Yunan şarkıcı ’Shake it Up Şekerim’in çok güzel bir şarkı olduğunu fakat kendi şarkısıyla hiçbir benzerliğinin olmadığını söyledikten sonra ekledi: ’Our countries are sister and brother’ (kız kardeş / oğlan kardeş), elbette ki benzerlikler olacaktır.’ İşte ne olduysa o zaman oldu ve bizim co-anchorman’imiz, mağrur, hatta hafiften diklenir bir ifade ile, ’Tabii biz erkek kardeşiz her zaman için, öyle değil mi’ demez miii! İnanamadıııkkk! Tam olarak ne demek istedi diye bakakaldık birbirimizin yüzüne. Türk milletinin gönlünde bir taht kurabilmek için erkekliğimizi ve milli duygularımızı okşamaktan daha yaratıcı bir yöntem yok mudur háli hazırda?
Sınıfın her daim aferin bekleyen çocuğu sendromu mu desek? (Televizyoncuların çoğunda ziyadesiyle var. ’Recognition disorder’ olabilir mi adı acaba, zira çok yakıştı.) İşin en traji-gülünç tarafı da arada Türk ulusuna nasıl görünüyorum acaba şeklinde kameraya göz süzerek bakışlar atmasıydı. Kısmetin nereden geleceği belli olmaz biçiminde komşu teyzelere her daim sevimli görünmeye çalışıp hababam lip service (kahve servisi gibi) yapan gelinlik kız misáli. Bizim sorma şansımız yok, siz bizim adımıza tam olarak ne demek istediğini sorabilir misiniz?"
Füsun Hanım, ben esas size başka bir şey sorabilir miyim?
Ben de sizden ricacı olsam; böylesi fokurdayan, karmançorman bir dönemde, sağda ittifak, yok iki kutup uzlaşır mı çözüm arayışlarının, niçin böyle bir "gerdek bekliyoruz, kim kime ’varacak’, azzz sonra" geyiği çerçevesinde dile getirildiğini, varsa tanıdığınız bir filozof/antropolog/linguistik uzmanı/toplum bilimcisi/antropolog kırması, ona benim hatırıma sorabilir misiniz?..