Kıçımızda bez bağlı dönemlerimizden tanıştığımız, eskiii bir yárenle laflıyoruz geçenlerde.
"Kendimi bildim bileli canım sıkılırdı. Geçen yıllar içinde tek değişen, artık sadece hayattan değil, kendimden de sıkılmam oldu" dedim. "Mümkün olsa, elime kumandayı alıp kendimi zaplayacağım."
"Seni yine depresyon sularında pupa yelken mi görüyorum?" dedi; "Hemen çıkılsın o moddan. Zaten pek çekilir bir tip değilsin; depresyondayken, hiç çekilmiyorsun. Senin için bir şey istiyorsam namerdim; tamamen kendi selámetim açısından yani..."
"Hayır, nedir, anlamıyorum ki" dedim; "Çocukken gelecek bir an önce gelsin istiyorsun, gelecek geldiğinde de habire geçmişi özlüyorsun. 35 yaş, mütemadiyen böylesi küflü bir nostalji duygusuyla yaşamak için fazla genç bir yaş değil mi be abi? Nasip olur da o yaşları görürsek, 60’larımızda ne bok yiyeceğiz meçhul."
"Sallama, sallama" dedi bunun üzerine, basbayağı aşağılayıcı bir ifadeyle.
"Nasıl yani?"
"Sen bir kere, çocukken de geçmişi özlüyordun. Zamanla biraz hafifledin bile diyebilirim. Bu tempoda gidersen 70’ine geldiğinde neşeli bir genç olma ihtimalin yüksek."
Aklı sıra avutuyor dingil... Etrafımda bir tane insan evladı yok yemin ederim. Psikopat manyetosu muyum neyim?
KAHPEDİR DÜNYA NEFİS BİR ŞARKI
Bu aralar mütemadiyen Gripin’in grupla aynı adı taşıyan ikinci albümünü dinliyorum. En çok da müzik kanallarında klibi dönen Böyle Kahpedir Dünya’yı. Çok güzel, karanlık bir albüm. Ve nefis bir şarkı... Depresyon tetiklemeye birebir. Acı ilaç...
İlaç muhabbetine giresim var müsaadenizle. Geçen hafta Ayça, Radikal Cumartesi için grupla röportaj yapmaya gitti. Bugün iki ayrı gazetenin ekinde, konudan yana Ayça’yla piştiyiz yani. Bizimki elemanların hepsine bayılıp gelmiş. Nasıl tatlı olduklarını anlata anlata bitiremiyor. Kanka kontenjanından yazısını önceden okuma şerefine nail oldum. Şöyle bir muhabbet geçiyor:
Ayça: Sizin albüm için hep romantizmin ilacı, acılı kalpleri iyileştirir, bilmem ne gibi şeyler dendi. Bu sizin basın bülteninde mi var?
Birol: Hayır, ilaç gibi filan olması çok kötü. Böyle dendi mi bizle ne alákası var oluyoruz.
Murat: Müziğimizin öyle ağrı kesen bir tarafı filan yok.
İlker: Aksine, acıları körükler.
E iyi ya işte... Beton tedavi denen bir şey vardır; acı ilaç denen bir şey de vardır. Ayrıca grubun isminin Gripin olması da bir çağrışım yapıyordur herhálde? Yani, Optalidon, Apranax falan olsaydı isimleri, yine aynı şey düşünülecekti gayri ihtiyari...
Gerçi yine aynı röportajdan öğreniyoruz ki, Gripin ismini Evren ile Birol, Zincirlikuyu’dan geçerken bir binanın tepesindeki kocaman Gripin reklamını görüp, matrak olacağını düşünerek edinmişler. İsim dediğiniz lánet gibidir biliyorsunuz; kıçınıza eklenen yaftadır; kendi kaderi ve klişeleriyle birlikte gelir. Aranmışlar anlayacağınız...
Grupların kendi adlarını taşıyan albümleri genelde ilk albüm olur. Gripin, ilk albüme Hikayeler Anlatıldı adını vermişti. Bu albüme kendi isimlerini vermeleri "Bizim olayımız budur abi" dedikleri, çok içlerine sinen bir albüm olmasındanmış.
Hakikaten de taş gibi iş çıkartmışlar. Çıkış şarkısı Böyle Kahpedir Dünya’nın Gürcan Keltek yönetmenliğinde çekilen klibi de gayet başarılı.
ÜRKÜTÜCÜ BİR RÜYAYI ANLATIR GİBİ
Şehre gecenin çöktüğü saatlerde çekilmiş birçok sekans, bir an önce uyanmayı dileyeceğiniz, biraz ürkünç bir rüyayı anlatır gibi:
Yer yer, direksiyon sallayan, otoparkta tökezleyen grup elemanlarını görüyoruz. Birol Namoğlu, acıdan buruşmuş gibi bir ifade taşıyan yüzüyle şarkının sözlerini terennüm ediyor:
"Söyle kaç yaşındasın? Dertlerin başındasın / İstisnasız her an geçmişi özlüyorsan / Bilmem kaç yaşındasın / Gözleri yaşlardasın / İstisnasız her an yarını düşlüyorsan / Yolculuk nereye, neler uğruna ölmeye? / Dört yalnızlıkla bir doğruyu götürmeye / Hadi durma ağla, ağla / Yaşlar kurur zamanla, ağla / Böyle kahpedir dünya / Yüzünü ıslatmasan da ağla / Belki hepsi bir rüya / Son bulur kollarında..."
Gripin’in albümünde, üç şarkıda konuk müzisyenlerle paslaşılıyor. Sensiz İstanbul’a Düşmanım’da Emre Aydın, Baba Mesleği’nde maNga’nın solisti Ferman Akgül, Zor Geliyor’da da Pamela, Gripin’e eşlik ediyor.
Bir röportajlarında tüm bu isimlerle nasıl bir araya geldiklerini anlattıktan sonra, röportajı yapan kişi; "Son dönemlerde özellikle sizlerin arasında güzel bir dayanışma örneği de var. Müzik egoların çarpıştığı bir alandır ya, bunu yenmek de mümkünmüş demek ki" şeklinde bir soru yöneltiyor.
Yanıt şu şekil: "Dostluk var, bir de bu insanların kişilikleriyle de ilgili... Emre de egosu olmayan bir insan, maNga elemanları da... Bir grupta kaç kişinin egosu varsa, bu bir yerde çakışır ve o grup biter. Bizim de çok öyle egomuz önde değil. Daha çok hoşgörü ön planda. O yüzden bir sürtüşme olmuyor."
Canlarım benim ya... Tanımadan bu derece sempati besliyoruz; tanısak, çocukların dibinde mum yakıp tapınacağız yani. Ayça söylemişti zaten.
Gripin’in albümünden edinin arkadaşlar. Bu sene çıkmış en iyi işlerden biri. Hadi ilaç meselesine bir kez daha değinmeden, sessizce dağılalım şimdi.
İşim var. Gidip eski fotoğraflara bakacağım. Ve muhtemelen yine yüzümü ıslatmayı beceremeyerek, biraz ağlayacağım.