Paylaş
Fotoğraf: Mustafa ERCAN (DHA)
Bir adam düşünün hayatı dibine kadar yaşamış, okurken bulaşıkçılık yapmış ve hatta çobanlık bile yapmış. Ama şimdi çok iyi bir girişimci… Müthiş bir hikâyesi var. Adı Aşkın Tangiz…
Adanalı fakat Mersin’de yaşıyor. O bir mekân açıyor, patlatıyor sonra bırakıp başka mekân açıyor. “Sebep?” diyorum. “Mutlu olamıyorum” diyor. Yalnız kimse de onu yargılamıyor aksine onun açtığı mekânlara bayıla bayıla gidiyorlar.
Onun yanına giderken bir sürü başarı, planlama ve işletmecilik üzerine soru hazırladım fakat röportaj bambaşka bir hal aldı. Hayatını ikiye ayırmış. Tam da röportaj orada başlıyor. Mesela diyor ki “Para filan biriktirmem. Biriktirdiğimiz için zaten ekonomiyi canlandıramıyoruz” bambaşka pencerelerden bakıyor.
Şuanda Midpoint Mersin’in ortaklarından ki bir başarısı da işte buradan geliyor. Midpoint yönetimi franchising’e karşı ama yönetim kurulu ile bir araya geliyor sonra franchising vermeye karar veriyorlar. Hatta başka şubeleri ama için teklif bile veriyorlar.
Buyurun birlikte okuyalım.
Aşkın Tangiz kimdir biraz sizi tanıyalım?
1975 Adana doğumluyum. Liseye kadar Adana’da eğitimlerimi tamamladım, sonra Mersin Üniversitesi Spor Akademisi, Beden Eğitimi Öğretmenliğini kazandım ve devam ettim.
ilk iş hayatı nasıl başladı?
Bulaşıkçılık yaparak başladı.
Nasıl yani?
Okurken çalışmak zorundaydım. Yazları Marmaris’e gidip çalışırdım, barmenlik filan da yapardım. Daha sonra Mersin’de Antikhan diye bir mekânda çalışmaya başladım. Barmenlik yapıyordum orada da, 2 sene bu şekilde çalıştım 2 seneden sonra o mekânın işletmecisi oldum, aynı zamanda ortağı da oldum.
Başka kardeş var mı?
Ablam var, babam rahmetli oldu. Annem de çok şükür hayatta.
Peki onların sorumluluğu filan mı vardı?
Hayır. Okul bittikten sonra o sorumluluk başladı.
Hayatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İki bölümde değerlendiriyorum. 35 yaş öncesi ve 35 yaş sonrası. Bu süreç benim şimdiki hayatımı yönlendiriyor.
izin lakabınız “Çoban”mış neden peki?
Çok yakın arkadaşlarım bu lakabı bilir. Çobanlık yaptım çünkü oradan kalma.
Nasıl yani?
Adana’nın Büyükburhaniye Köyü’nde çocukluğum geçti. Üniversite bitti, askerlik bitti ki askerliğimi Yedek Subay olarak yaptım, kazandığım parayı da biriktirmiştim. Sonra “Artık bu sektöre dönmeyeceğim, hizmet sektöründe olmayacağım” dediğim evrede köye gidip çobanlık yaptım. Koyun aldım, dayımın koyunları da vardı. Yaklaşık 1 sene köyde yaşadım, koyun yaydım.
Peki o bir yıllık süreç ne öğretti?
Çok şey öğretti. Çobanlık deyip geçmemek lazım, bana göre müthiş bir meslek. O varlıkların içinde çok şey öğreniyorsunuz, dağda tek başınasın. Sabaha karşı saat 4’de çıkarıyorsun, aksamın bir saatinde yaymaya götürüyorsun. Seyrediyorsun, gözlem yapıyorsun.
Peki Beden Eğitimi öğretmenliğini neden okudunuz?
Çocukluğumuzdaki Amerikan filmlerinden kalma bir heves o. O filmlerde koçluk filan olurdu heveslenirdik.
Tom Cruise’un Top Gun filmi gibi mi? O dönem birçok erkek pilot olmaya heveslenmiş…
Belki de öyle bir şey de olabilir, filmler etkiliyordu. Lisede koçluk yapmayı hayal etmiştim. Şuanda yaşım 41, o zamanlar öyle bakıyordum şimdi bambaşka bakıyorum. Ve bakmayı öğreniyordum.
Hizmet sektörü sayesinde mi bu da?
Tabii ki, hizmet sektörü bana çok çok çok şey öğretti!!! Çok meşakkatli bir sektör fakat çok şey öğretir.
Bir mekân açıp onu coşturup sonra orada bırakıp başka bir yere geçmek nasıl bir şey?
Bakın ben bir iş adamı değilim. Ben kendime iyi bir oyuncuyum diyorum. Hayatı bir oyun gibi görüyorum, bu işi de öyle.
İşletmeci mi yoksa girişimci misiniz?
Girişimci diyebiliriz aslında. Bundan öncede iş gibi gördüğüm bir şey vardı. 5 sene önceki Aşkın ile 5 sene sonraki çok çok farklı. 5 sene önce hedefleri olan, her şeyi iş gibi, görev gibi gören bir Aşkın vardı. Her açtığı mekânda “Ben neden mutlu olamıyorum?”u sorgulayan biri vardı.
Felsefik bir yanınız mı var bana mı öyle geldi?
Evet var. Bakın o zamanlar zengin olmaya çalışan biriydim. Şimdi öyle değilim, şimdi daha farkında olarak yaşıyorum. Para biriktirmiyorum, plan yapmıyorum.
“Yarını düşünerek yaşa” derler, siz ne diyorsunuz?
O öğretilmiş bir şey. Yaşlanınca da onu o zaman düşünürüm. Bir saat sonramı bile düşünmüyorum. Ama tabii bununla ilgili çok eğitim aldım. Psikoloji masterı yaptım, BPS’ten (İngiliz Psikologlar Derneği) eğitimler aldım, aynı dernekten hipnoz eğitimi aldım. İran’dan Biyoenerji Ekonomisi eğitimleri aldım. Birçok hoca ile çalıştım. Onlara da minnettarım. Hayatıma giren herkese minnettarım ve hepsine teşekkür ediyorum.
Ee sonra?
Baktım ki varılacak bir hedef yok. Aklımızla sadece yön tayin edebileceğimizi anladım. Şuan her daim mutlu hayat yaşıyorum. Çünkü artık beni dışsal mutlu eden bir şey yok, içsel mutluluk var. Artık benim mutluluk kaynağım birileri değil.
Evli misiniz?
Hayır, evlenip ayrıldım bir kızım var 11 yaşında. Adı Elif…
Hayal de mi yok şimdi hayatınızda?
Hayır var, ben bir hayalciyim. Kurduğum hayal benim karşıma çıkar bana sadece karar vermek kalır. Ben kalbi yaşayan bir adamım. Aklımı küçük işlerde kullanıyorum.
Peki beklentiler mi insanı mutsuz eden?
Evet ama kendi beklentileri! Bu da koşullanmış zihinlerin beklentileri. İnsan kendi kendinin başına bela olmuş. İlişkiyi de, aşkı da yürütemiyor, işi de yürütemiyor. Aslında insanların sorun olarak gördükleri her şey kendilerinde. Bakın benim ne zerre kadar bir başkasından üstünlüğüm var ne de zerre kadar altında kalmışlığım. Hepimiz sıradan yaşıyor, eğleniyoruz işte. Burada 49 kişi çalışıyor hepsi benim çalışma arkadaşım. “Ben şunu yaptım, ben bunu başardım” diye oturup bunu da konuşabilirdim ama anlamsız. Umarım bir gün herkes kendine kavuşur.
Tamam siz direkt anlatmayın ben soracağım. Midpoint’i Marina’da açtınız. Bildiğim kadarıyla franchising vermeyen bir şirket ama siz bir şekilde almışsınız. Nasıl oldu?
Sanırım Antalya’da bir akrabaları açmış. Onun dışında evet ilk ben oluyorum. Ayhan Çarıkçılar ile görüştük, kendiliğinden oldu. Daha öncesinde franchising vermek istemeyen firma. Bundan önceki mekânlar kendi markalarımdı. Ben de ilk defa oluşmuş bir marka ile yol alacaktım. Sadece markayı alıp açmak yetmiyor, uyumlanmak da önemli.
Nasıl ikna oldular?
İlahi adalet diyorum ben. Ayhan Bey ve ortakları da demek ki inandılar ve oldu. Şuanda Midpoint’i kendi kurduğum marka gibi görüyorum, aynı zamanda emanet gibi de görüp sahip çıkıyorum, iyi bakıyorum. Geçmiş farkındalığım ve tecrübelerimle devam ediyoruz.
Adana’da açmanız için de teklif verildi sanırım?
Forum AVM’de açma hazırlığımız var. Adana için de sağolsun konuştuk. İlerleyen zamanda bakacağız. Ayhan Ağabeyle, abi kardeş gibi bir ilişkimiz var, sağolsunlar var olsunlar. Hani derler ya arayan belasını da bulur Mevla’sını da. Neyi aradığınla alakalıdır hayat.
Ortak var mı?
Evet. Gaziantepli bir ortağım var, Seyit Özananar. Sürekli buraya gelip gidemiyor ama kardeşi geliyor Murat Özananar.
Eğitim hayatı nasıldı?
Hiç öyle başarılı öğrenci olmadım ben 7 sene de mezun oldum.
Çukurova hem bereketlidir hem de başarılı insanlar çıkarmıştır. Sizce?
Kesinlikle. Bu coğrafyada var bir şeyler. (Gülüyor)
“Para biriktirdiğimiz için zaten ekonomi canlanmıyor…”
Para biriktirmiyorum diyorsunuz. Peki kazandığınızı ne yapıyorsunuz?
Harcıyorum! Ekonomiye can veriyorum. (Gülüyor) Para biriktirdiğimiz için zaten ekonomiye can veremiyoruz ya! Yolda giderken bakıyorum teyzenin biri biber, yaprak filan satıyor. Durup alıyorum, annem de “Oğlum evde var” diyor. “Tamam da onun da paraya ihtiyacı var alalım, sen de varsa komşuya hediye et sen de” diyorum. Bugün insanlara bakıyorum konforlu hayat yaşıyor olabilirler ama geneli depresyon ilaçlarıyla yaşıyorlar. Bu işte bir terslik yok mu sence? Bakın başarılı, iyi yerlere gelmiş insanlara hep BayPass’lı.
Mekânları açıp sonra orada bırakıp yeni mekân açtığınızda size kimse “İyi oturdu, para da dönüyor niye bırakıyorsun kardeşim” demiyorlar mı?
Diyorlar. Bana deli diyorlarsa ben doğru yoldayım zaten. Ben plan yapmıyorum tamam hadi yaptım. E bir de Allah’ında planı var orada ne yapacaksın? Ben her zaman bir şekilde kazanan oluyorum. Ya kazanıyorum ya da kaybetmişken öğrendim olarak ona bakıyorum.
Hangi mekanları siz açtınız?
Wo-Wo, Antikhan, Crista, Zeus, Lychee, Brothers ve Güneşhan.
“Çalışanlar benim patronum”
Çalışanlar şanslı mı?
Hiçbir çalışana çalışan gözüyle bakmam, onlar benim patronum. Müşteriler de benim patronum. En büyük patron da Allah tabii... Çalışanlar gtmek mi istiyor gidebilir, arkasından konuşmam. Burası bir oyun alanı ve oyundan çıkarıyorsun o kadar. Hayatımdaki her bir karşılaşmayı mucize gibi, oyun gibi görüyorum. Oyunda yorulur mu insan? Yorulmuyorum. Aradan aklımı kaldırdım, rahatladım.
Çocukluk nasıldı?
Çok da mutlu bir çocukluk değildi.
Son olarak eklemek istedikleriniz neler?
Her şey çok güzel ve her şey tam da olması gerektiği gibi. Ben kendimle 4 anlaşma yaptım. “Aşkın var sayımlarda bulunma, hiçbir olayı kişiselleştirme, herkese güzel söz söyle, yapabildiğinin en iyisini yap ve Allah’a bırak…”
Paylaş