Paylaş
Damdaki vali
Aşağıdaki hikayeleri Erdoğan Kahya anlattı. Kahya, bizim gazeteciler cemiyetinin başkanı... Gazeteci olarak, Antalya'da görev yapan çok sayıda vali ile dostluğu oldu. Bahattin Güney ile ağabey-kardeş gibi oldukları söylenir.
Söylenir diyorum, çünkü, ben o sıralar Ankara'daydım. Bahattin Güney adını da, gazetelere yansıyan, ‘‘Damdaki vali’’ haberiyle ilk kez duymuştum. O zamanlar, ‘‘Damdaki kemancı’’ filmi gündemdeydi... Gazeteciler de, haber olsun, torba dolsun misali, valiyi dama çıkarıp fotoğrafını çekmişler. Çok geçmeden, vali beyin domates, patlıcan, biberli haberleri çıktı gazetelerde...
İLGİNÇ HİKAYE
İşte, bu sebzeli vali fotoğrafı o dönemde günlerce konuşuldu... Benim de çok ilgimi çekmişti. Ceketinin mendil cebindeki patlıcan, hakiki kemer patlıcandı... Koltuk altındaki karpuzun Diyarbakır veya Adana menşeili olduğu konusunda arkadaşlarla iddiaya bile girmiştik. Ama, başının üzerindeki bal kabağının Antalya mahsulü olduğunda kuşkumuz yoktu. Kulaklarına astığı kirazların turfanda olduğu ise her halinden belliydi.
Efendim, şimdi gelelim sadede... Daha doğrusu, Kahya başkanımızın anlattıklarına...
FIRSAT ARIYOR
Bahattin Güney'in eşi Selma Hanım, o zamanlar İngilizce öğrenmeye karar vermiş. Kurslara gitmiş, öğrenmişte... Bir gün, makam arabasında giderken, aracın ön koltuğunda oturan protokol müdürü rahmetli Doğan Ünsal gözüne takılmış. Müdür beyi, vali kocasına şikayet edecekmiş ama epeydir fırsat bulamıyormuş. Tam zamanı deyip başlamış İngilizce konuşarak şikayete... Lafın bir yerinde takılmış... ‘‘Bu adamı kov’’ diyecek ama, bu kelimenin ‘‘İşten çıkarmak, kovmak’’ anlamındaki ingilizce karşılığı, ‘‘Dismiss’’ aklına bir türlü gelmemiş. Derken, ön koltukta oturan Doğan Ünsal dayanamamış; ‘‘Dismiss hanımefendi, Dismiss diyeceksiniz...’’
Selma Hanım, nereden bilsin şikayet ettiği protokol müdürünün sular seller gibi İngilizce bildiğini... Vali bey de dalgın olunca, böylesine komik bir durum ortaya çıkıvermiş işte...
Kahya'nın ikinci hikayesi yine vali eşiyle ilgili... Ama, o başka bir valinin eşi... Sonradan siyasete soyunan Erol Tezcan'ın profesör eşi Sabahat Tezcan..
ZOOLOG KESİLDİ
Yine valiliğin makam arabası... Önde yine Doğan Ünsal oturuyor. Bu kez arka koltuğun müdavimleri değişik... Güney değil, Tezcan Ailesi... Vali bey ve eşi Kumluca taraflarına giderken, yolun kenarından bir mahlukat aheste aheste geçiyor. Derken arka koltuktan Sabahat Hanım'ın sesi yükseliyor; ‘‘Aaaa, Erol gördün mü, Caretta Caretta’’... Doğan Ünsal, devreye giriyor; ‘‘Hanımefendi, o Caretta Caretta değil, bildiğimiz kara kamlumbağası’’... Uzun bir sessizlik yaşanıyor. Arka koltuktakilerin suratları beş karış. Bu kez, bir maklukat daha görüyor hanımefendi... Ve, eşini dürterek sessizliği bozuyor; ‘‘Aaaa, Bukelamun’’... Doğan Ünsal yine dayanamıyor; ‘‘Hanımefendi, Buukelamun değil o, bildiğimiz kertenkele’’...
Sabahat Hanım, profesörlük kariyerinin sarsılmasını gururuna yediremiyor. Eşine dönüyor; ‘‘Şuna birşey söyle Erol, başımıza zoolog kesildi’’...
Siz olsanız
Bir arkadaş sordu;
‘‘Diyelim ki, akraban olan hasta bir çocuk, senin vereceğin kanla hayata dönecek. Hemşire, AIDS testi yapmaya zamanları olmadığını söyleyip, eşinizin dışında herhangi bir kişiyle cinsel ilişkiye girip girmediğinizi yekten sorsa, ne yaparsın?’’
Ben, daha kem, küm ederken, arkadaş, ‘‘Bir dakika, sorum daha bitmedi’’ dedi, ekledi;
‘‘Unutma, hemşire bunu sorarken, yanında eşin var. O da, merakla yüzüne bakıyor.’’
Düşünsenize, aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali bir durum. Bir tarafta, eğer eşini aldattıysan, milyonda bir de olsa masum bir çocuğa AIDS bulaştırma ihtimalin var. Diğer tarafta, gözünün içine bakıp vereceğim cevaba göre evliliğini gözden geçirecek bir eş...
Evet, ne cevap verirsiniz?..
Arkadaşa, bunu bana anlatmasının nedenini sordum, Antalya'da tanıdığı birinin başına geldiğini söyledi. ‘‘Peki, ne demiş?’’ dedim. Tek kelime etmemiş adam... Sadece, arkasını dönüp kan vermeden odadan çıkıp gitmiş.
Sonrası mı, onu, bu olayı bana anlatan arkadaş da bilmiyor.
Timsah yedin mi?
Bu köşede size, ‘‘Küba'ya bir iki’’ demiş ve şöyle yazmıştım, ‘‘Öger Tours öyle muhteşem bir program hazırlamış ki, timsah çiftliğinde timsah yemeği bile düşünülmüş...’’
Küba'dan döner dönmez, Antalya Havalimanı'nda bizi karşılayan Öger Tours'un Kemer Temsilcisi Celal Uysal'ın ilk sorduğu da o oldu; ‘‘Timsah yediniz mi?’’... Gazeteye geldim aynı soru, dışarıya çıktım yine aynı soru... ‘‘Timsah yedin mi?..’’, ‘‘Lezzetli miydi?..’’
Timsah Çiftliği'ni gezdim, minik bir timsahı elime alıp sevdim ama, ne timsah çorbası içtim, ne de timsah yemeği yedim. Gerçekten timsah yemeği var mıydı, diye sorarsanız, bizi gezdiren Kübalı rehber Tanya'ya göre vardı... Fakat, Öger Tours Genel Koordinatörü Hüseyin Baraner, bu konuda çok hassastı. Bırakın timsahın etini, budunu yemeyi, mini mini timsahların içini boşaltıp değişik maddelerle doldurarak bize satmaya kalkanlara bile kızdı. Hatta ve hatta birini almaya kalkışan bizlere bile...
dgundogdu@hurriyet.com.tr
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş