Paylaş
‘SKAL’DAL
Antalya'da, ‘Skal’ adında uluslararası bir kulüp var. Başkanı da Günaç Gürkaynak. Talya Otel'de genel müdürlük yaptı uzun yıllar... Sonra, Türkiz Otel'e gitti. Şimdi, Skal dışında ne yapıyor bilmiyorum.
Geçenlerde Vali Ertuğrul Dokuzoğlu'na bir mektup göndermiş beyefendi... Sonunu da şöyle bağlamış; ‘‘Basın mensuplarının uyarılması gerekliliğini bilgilerinize arzederim.’’
Peki, bunu neden demiş?.. Gazeteciler, turizm haberlerini yeterli bilgi ve verilere sahip olmayan turizm mensuplarından alıyormuş da ondan... İyi de kardeşim, bunun vali ile ilgisi ne?.. Vali, gazeteciler için, ‘‘Görüşülmesi uygun turizmci’’ listesi mi hazırlayacak... Bu valinin işi mi?..
Ben, ‘Skal’ diye bir kulübün varlığını duyardım ama valiye böyle, ‘Skal’dal yaratacak bir mektup göndereceğini ummazdım.
Günaç efendi... Sizin ağzınız, diliniz yok mu?.. Varsa bir yanlışlık, gazetelere açar telefonu söylersin. Yazar bir bildiri, tepkini dile getirirsin. Madem basını şikayet edeceksin, bunun muhatabı valilik değil, gazetecilerin yöneticileri veya mesleki örgütleridir.
Ey gazeteci tayfası dikkatli olun...
Eğer, vali bey o dilekçeyi, ‘‘Gereği için’’ polise havale ettiyse yandık ki, ne yandık...
Maganda ayağı
Magandalar karışmış... Antalya'nın anlı şanlı, zengin mi zengin magandaları, sonunda başkanlarını düşürmenin bir yolunu bulmuş. Geçenlerde aldım haberi...
Belki, bu gizli planı deşifre ediyorum ama ne yapayım başkanı sever, sayarım. Sayın başkan, benden duymuş olma ama, bir dahaki toplantıda seni oyuna getirecekler. Sen ki, ayaklarının büyüklüğü ile övünüyorsun. Ve, ‘‘Grupta en büyük ayak’’ benim diye böbürleniyorsun. Oysa, grupta öyle biri varmış ki, ayakkabı numarası 46 imiş... Hem de hiç ummadığın biri bu...
Eğer, ‘‘En büyük ayak kimdeyse başkan o olsun’’ önerisi gelirse, sakın tongaya düşme...
Benden dost tavsiyesi...
Usta kalem diyor ki...
Fikret Otyam yazmış... Aydınlık'taki köşesinde... Önce şöyle bir giriş yapmış;
‘‘Elbette sizler okuyamadınız o yazıyı, zira Hürriyet Gazetesi'nin Akdeniz ekinde çıktı. Valla içime sinmedi, yazıma olduğu gibi alayım dedim dostum Dursun Gündoğdu'nun, ‘Bir İnat Hikayesi' başlıklı yazısını... Teşekküre neyim gerek yok efendim, bu bendenizin görevidir. AB Komiseri Hortum Verheugen istediği kadar, hayır bunu yapamazsın, Kopenhag kriterlerine uymaz, yoksa fena yaparız falan diyedursun, Dursun'un yazısını buraya aynen alıyorum, komisere de, sevgili Üç Hilal en büyük milliyetçi Sağlık Bakanımızın tavrıyla, ‘‘Çık ulan dışarı terbiyesiz’’ diyorum!.. Her neyse, işte size, BİR İNAT HİKAYESİ.’’
Bundan sonrası aynen benim yazı... Hani, Burdur’un geri kalmışlığını, Isparta'nın onu sollama nedenlerini anlattığım yazı var ya, işte o... Daha açıkçası Demirel'in Burdur'a gitmeme inadı... Burdur Belediye Başkanı Nejdet İlgün, bu inadı neye bağlamıştı bir hatırlayalım;
‘‘Burdurlular olarak yıllarca oturup düşündük, taşındık. Demirel niçin Burdur'a gelmez, nedir bu inadı diye... Sonra öğrendik ki, Isparta'da bir tek yerde inadı ile meşhur deve kesilir, eti yenirmiş. O da İslamköy... Hala öyledir. İnanmayan araştırsın.’’
YAZININ SONU
Fikret baba, yazısının sonunu, yaza yaza kaleminde mürekkep bırakmadığı, söyleye söyleye dilinde tüy bitirdiği bir meseye getirmiş. Birlikte Adıyaman'a gittiğimizde gözlerimizle görmüş, kulaklarımızla duymuştuk. Oradaki insanların katı atık karışık suyu içmek zorunda kaldıklarını... Öyle çok üzülmüştü ki... Derdini anlattığı Çankaya'daki ‘‘Baba’’, devlet sanatçısı ödülü ayağa düştüğü için reddetti diye duymamazlıktan geldi, Gazipaşa'daki babanın feryadını... İnada bindirmişti işi çünkü...
Aydınlık'taki yazısını, bu inadı anlatan bir cümleyle bağlamış Fikret Otyam;
‘‘Vah benim kimyasal atıklı boklu su içip ölen bebelerim, vah benim bu suyu hala içen yurttaşlarım, meğer bunlar bir deve yüzünden başınıza gelmiş!
İnatçı olmayan tüm develere selamım tabidir.’’
Ünlü sözler
‘‘Size genç göründüğünüzü söyleyenler, yaşlanmış olduğunuzu ima ederler.’’
Gary Grant
dgundogdu@hurriyet.com.tr
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş