Paylaş
Kupayı getiren uğur
TARİHİ maça üç saat var. Emniyet Müdürü Natık Canca ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin 7'nci Kuruluş Yıldönümü kokteylinde karşılaştım.
Dekan Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu'nun davetlisiydik o akşam... Konu, hemen Galatasaray'ın Arsenal ile oynayacağı maça geldi. Canca'ya maçı nerede izleyeceğini sordum. Emniyet müdürlüğü lokalinde dedi... Bu maçı lokalde izleyecek olmasının ilginç öyküsünü de anlattı.
Galatasaray, Canca'nın lokalde izlediği son 5 maçı da kazanmış... Bunun uğuruna inandığı için de, finali lokalde izleyecekmiş. Ancaaaak, Canca, maçları herkes gibi normal bir oturma şekliyle izlemiyormuş. O ve 4 arkadaşı, birbirinden uzak ayrı ayrı yerlere oturup, el ve ayaklarını ilginç şekillere soktuktan sonra ekran karşısında pür dikkat kesiliyorlarmış. Mesala, Canca zaman zaman parmaklarını, ‘‘Küs’’ işareti yapar gibi üst üste getirip, bacaklarına ve ayaklarına da acayip şekiller veriyormuş. Maç boyunca, kimse yerinden kalkmıyormuş.
CANCA'NIN UĞURU
O akşam, bizim polis muhabiri Şükrü Ağırman, Natık Canca ile birlikte lokalde izledi maçı... Şükrü'ye izlenimini sordum, şaşkın bir vaziyette anlattı;
‘‘Daha lokalden içeri girer girmez, Natık bey bana, ‘Şükrü, klimanın yanında dur' dedi. Önce anlam veremedim. Şaşırdığımı görünce, o klimanın yanında durmanın uğur getirdiğini söyledi. Penaltıdan ilk golü atınca bana, ‘Hemen klimaya vur. Hem de tüm gücünle' dedi. İkinci golde de aynısını yaptırdı.
Klimayı yumruklamaktan ellerim acıdı’’
Sonra... Sonrası daha ilginç...
Canca, maçın ardından elinde Galatasaray bayrağı, arabasıyla tur atmış Antalya caddelerinde...
Tabii, bizim Şükrü de peşinde...
MÜTHİŞ KEYİF
Ama, şaşkın mı, şaşkın...
Çok geçmeden Antalya Valisi Ertuğrul Dokuzoğlu katılmış kalabalığın arasına... Valilik önü ana baba günü... Sabah fotoğrafları gördüm, vali ve emniyet müdürümüzün içtenliği, halkla iç içeliği, senli, benli hali müthiş keyif verdi bana...
Saat 02.00 gibi Canca'yı aradım cep telefonundan... Kutlamak için... Klakson sesleri, Cimbom seslerine karıştığı Cumhuriyet Meydanı'ndaymış... Uğurunu hatırlattım ve, ‘‘Devam’’ dedim.
Güldü, gülüştük...
O gece, tüm Akdeniz yine Cimbomlu olduk.
Kargacık
Televizyon kargalarından biri, ekranı bırakmış, bu kez köşesinde şakıyıp duruyor. Nedenine gelince... ‘‘Herkes, her şey kötü değildir. Haksız eleştirilerle yöneticileri küstürmenin zararı, en çok bu kentte yaşayanlara’’ dediğim için...
BENLİĞİ VE KİMLİĞİ
Vay, sen misin bunu yazan?.. Kargaya bile yakıştıramayacağım lafları sıralamış hakkımda...
Ayıp...
Anlaşılan, taktığı at gözlükleri o kargacığa pek yakışıyor. Benliğini, kimliğini, o at gözlüklerinde buluyor.
KENDİ BİLİR
Ben, o ve onun gibilerden, pembe gözlük takmalarını istemiyorum. İnanın beklemiyorum da... Ama, en azından, olaylara çıplak gözle bakıp, gerçeği görmelerini arzuluyorum.
Benimki sadece bir arzu...
Gerisini kendisi bilir...
Film gibi...
Talya Otel'deki dev ekranda Galatasaray-Arseal maçını izliyorum. Daha doğrusu, tek yürek olmuş 11 altın adamı... Sahadaki mücadele, nesilden nesile anlatılacak kadar tarihi estantanelerle dolu... Hagi'nin kırmızı kart gördükten sonra yıktığı hayallerimiz, kaptan Bülent'in kolu bandajlı oynamaktaki ısrarı ile yeşeren umutlarımız hala gözümün önünde...
YER YERİNDEN OYNADI
Eyvah, gitti, gidiyor denilen maçın, eksik adam ve sakatlara rağmen alınışı... Ve, yeri yerinden oynatan müthiş son...
İşte, bu tarihi maçı izlerken, hafızam beni bir filmin karelerine götürüyor. O filmin bazı kareleri, bu maçtaki bazi görüntülerle birebir örtüşüyor. Hatırladığım film, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu Pele'nin bir filmi... Hatırlar mısınız bilmem...
MAHKUMLARIN MAÇI
Kendi aralarında bir takım kuran mahkumların, koskoca bir ülkeye karşı yaptıkları dev bir maçı konu ediyordu film... Sanırım, o ülke de Hitler'in nazi Almanyası idi... Ya da Mussoli'nin İtalyası... İnanç ve hırsın, arkadaş dayanışmasının futbolla yoğrulduğu, duygu yüklü bu filmde, bir inanılmaz gerçekleşmişti. 11 inançlı adam, attıkları gollerle bir ülkeyi dize getirmişti.
Ve, filmin finalinde kalabalığın arasına karışıp özgürlüklerine kavuşmuşlardı.
Hanım, hanım...
Göz Doktoru Kemal Sağnak, gözyaşının sıcaktan buharlaştığını söyleyip, ‘‘Yazın az ağlayın’’ dedi ya...
Bizim sevgili Pınar Bıyıklı'dan bir laf;
‘‘O zaman söyleyeyim de kocam beni kışın dövsün.’’
EŞYALARINIZ ESKİ
Pınar, espriyi seven biri... Ama, hizmetçisi ondan geri kalmıyormuş. Bir gün, antika eşyalarla dolu salonu temizlerken, Pınar'ın kulağına eğilip şöyle demiş;
‘‘Hanım, hanım... Yeni evlendiniz ama eşyalarınız da pek eskiymiş.’’
Ünlü sözler
‘‘Küçük insanların büyük gururları olur.’’
Voltaire
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş