Paylaş
Ancak günümüzde yaşlanmanın yarattığı etkileri azaltarak daha genç bir görünüme kavuşmak olası...
Yaşımızın ilerlemesi kadar, hayatımız boyunca karşılaştığımız çevresel faktörler de dış görünümümüzü etkiliyor. Bu etkenler arasında şunlar yer alıyor:
Tüm bu etkilerin ortak sonucu olarak da yüzde “yaşlanma” başlıyor. Yaşlanma sürecinde hem cilt ve yağ tabakası gibi yüzün yumuşak dokuları hem de iskelet yapısında şu değişiklikler görülüyor:
Cilt elastikiyetinde kayıp
Çizgi ve kırışıklıklarda artış
Cilt altı yağ dokusunda azalma
Gevşemeye bağlı cilt altı yağ dokusunda sarkma
Yüzün iskelet yapısında, orta ve alt kısımların yüksekliğinde azalma
Yüzün genişliğinde hafif bir artma
Çene ucunda belirginleşme
Elmacık kemiklerinde belirginleşme
Yüz derinliğinde artma
İLK BELİRTİLER 30’LU YAŞLARDA
Yaşlanmanın ilk belirtileri 30’lu yaşlarda kendilerini göstermeye başlar. Göz çevreleri ilk değişikliklerin izlendiği bölgelerdir. Üst göz kapağı cildinde bollaşma ve gözlerin dış kesimlerinde, kazayağı olarak adlandırılan çizgilerde belirginleşme olur.
40’lı yaşlarda, burun kenarlarından dudaklara uzanan çukurlukta artış, alın çizgilerinde belirginleşme ve kaşlar arasındaki çizgilerde derinleşme olur.
50’li yaşlarda, boyunda kırışıklıklar ortaya çıkar, çene çizgileri daha belirgin bir hal alır, gıdı oluşur ve burun ucu daha sarkık bir hal alır. ılerleyen yıllarda cilt ve cilt altı dokulardaki sarkma kendisini daha çok hissettirir.
BAŞLICA 4 YÖNTEM KULLANILIYOR
Yüzdeki yaşlanmanın etkilerini azaltmakta kullanılan farklı yöntemler vardır. Hangi tıbbi müdahaleye başvurulacağına karar vermeden önce, kişinin mevcut durumu ve hekimin yapabilecekleri bir arada değerlendirilip, en uygun yöntem seçilmelidir. Günümüzde en yaygın yöntemler şunlardır:
Botoks: Yüzde ilk belirginleşen çizgiler, daha çok mimik kaslarının kullanılması ile ortaya çıkan dinamik yüz çizgileridir. Kişiler uyuduklarında veya yüz kaslarını gevşettiklerinde bu çizgilerin derinliği önemli ölçüde azalır. Bu gruptaki çizgiler için “botoks” en fazla uygulanan yöntemdir. Botoksun etkisi ilk uygulamada kısa sürse de tekrarlayan uygulamalarda hem bu süre uzar, hem de çizgilerin kalıcı hale dönüşme süreci önemli ölçüde ertelenmiş olur.
Dolgu madde enjeksiyonu: Yüzdeki çizgilerin derinleşmesinin yanı sıra ortaya çıkan sarkma ve doku kaybı, hacim kaybının oluşmasına yol açar. Bunların giderilmesi ise dolgu maddelerinin enjeksiyonu ile sağlanabilir. Dolgu maddeleri ile kalıcı çizgilerin altı doldurulur ve böylece yüzün hacim kaybı gözlenen yerlerine yeniden hacim kazandırılarak daha genç bir görünüm sağlanır. Dolgu maddelerinin enjeksiyonu, yaygın olarak botoks uygulamaları ile birlikte yapılmaktadır.
Peeling: Güneş ışığı gibi dış etkenlerin ciltte yarattığı değişikliklerin ve ufak cilt kırışıklarının giderilmesi, gevşeyen cildin yeniden canlandırılıp sıkılığının artırılması için cildin üst tabakasının soyulması anlamına gelen “peeling” uygulamaları yapılabilir. Bu yöntemde cilt mekanik olarak soyulabileceği gibi kimyasal maddeler uygulanarak da soyulabilir. Ayrıca cilde kontrollü enerji verilmesini sağlayan “lazer” de cilt soyma amacıyla kullanılabilir.
Cerrahi müdahele: Daha ileri yaşlanma bulguları geliştiğinde ise düzelme sağlamak için artık cerrahi işlemler ile sarkan cildin gerginleştirilmesi ve fazla cildin alınması gerekir. Bu yöntemde, aşağıya doğru yer değiştiren yüzdeki yağ dokularının, kaşların ve boynun eski konumlarına getirilmesi için asma işlemleri yapılır. Göz kapaklarındaki değişikliklerin giderilmesini sağlayan göz kapağı ameliyatları da bu işlemle birlikte uygulanabilir.
Tüm bu işlemler neticesinde yaşlanma sürecinde ortaya çıkan deformasyonlar düzeltilebilir, ancak yaşlanma durdurulamaz. Bir başka deyişle bu işlemler sonrasında sağlanan düzelme ile 10 yıl önceki görünümünü kazanan kişinin, 10 yıl sonra ameliyat olduğu zamanki görünümüne dönmesi kaçınılmazdır.
Paylaş