Paylaş
Dile kolay, 500 yıldır varlığını sürdürüyor. Yapının en dikkat çekici yanı çatısı. Kocaman çatı yüzyıllık ağaçlardan, karışık ve ilginç ustalıkla yapılmış.
*
Bu çatının altında eski yıllarda çarşı kurulurmuş. Bildiğiniz AVM gibi… Giyimden tarım araçlarına, incik boncuktan yeme içmeye kadar, onlarca esnaf tezgah açarmış.
Civar köylerin ve bölge insanlarının bir nevi buluşma noktasıymış.
TARİH KOKULU PAZAR
Zaman değişmiş. Değişince de burada her hafta kurulan hayvan pazarında sadece kavurma ve güveçler yapılmaya başlanmış.
Yöre halkı Cuma namazından çıktıktan sonra çarşıyı dolduruyor. Bursa’dan ve kent dışından bu lezzeti tatmaya gelenler de gün geçtikçe artıyor. Buranın müptelaları oluşmuş.
Ancak saat üçten sonra da Cuma pazarı sessizliğe bürünüyor.
Bu saate kadar gelinmeli.
*
Göz göz işletmeler, hepsinin önündeki kancalara koyunlar, kuzular asılmış, ocaklar alev alev...
Beğendiğiniz yerden size hemencecik kesip hazırlanıyor. Saçta kavrulan etlerin kokusu etrafa saçılıyor.
Ortam doğal.
Makul ölçüde salaş.
Ustalar mahir.
Et ve lezzet müthiş.
*
Oğlum Romanya’da okuyor, tatile geldi. ‘Baba canım et çekti!’ deyince dağlara doğru yol aldık. Sürpriz yapacağız.
Yol uzadıkça uzadı, “Oğlum, Bursa’nın dağ ilçeleri yörük - Türkmen yurdudur. Osmanlı devletinin beşiği buralarda sallanmıştır.” falan diyerek oyalıyorum ama nafile, adam fena acıkmış…
Neyse 80 kilometre sonra vardık Cuma pazarına.
Önce bir şeye benzetemedi ama içeri girince vay dedi, buraya daha önce niçin gelmedik!
Nasip.
Verip siparişi beklemeye başladık.
ET, LEZZET, MAHARET
Kalabalık mı kalabalık…
Çarşıya girerken uzun bir masa etrafında tanıdıklar vardı, Büyükorhan Belediye Başkanı Sayın Ahmet Korkmaz, bir dönem önceki Orhaneli Belediye Başkanı Sayın İrfan Tatlıoğlu, Tedaş ve Uedaş’ın sevilen çalışanı Recep Koçdemir ile 5 - 6 arkadaş daha…
Selam verdik, hoşbeş, masalarına davet ettiler; ama müsaade istedik. “Birazdan belediyeye geçeceğiz, bekleriz Doktor Bey” dediler.
*
On, on beş esnaf günde 20 civarında koyun, kuzu pişirip servis ediyor.
Sağa sola bakarken siparişlerimiz geldi.
Yol uzundu, kavurma çok lezzetliydi…
İkinci porsiyonların ardından çayları yudumlarken Ersin Usta’ya işin sırrını sorduk, ‘Hayvanlar bu yaylalarda doğal besleniyor. Suyun, çiçeğin, kekiğin ve ustanın mahareti’ dedi ve ekledi ‘Artık cuma günleri dışında da açığız, müşteri kabul ediyoruz.’
Eski çalışma arkadaşlarımızdan, Büyükorhan Sağlık Ocağı’nda görev yapan Kenan Tasus’u da gördük, ateşin başında ‘eski usta’ olarak kavurmalarımızı hazırladı. Cuma pazarının geçmişini, yapılan ve doktorlar bekleyen hastaneyi, eskileri, yenileri konuştuk.
*
Et, lezzet ve maharet var burada.
Otantik bir yerde, saçta leziz bir kavurma ya da güveç yemek için buraya gelmeye değer dostlar.
Gidecekseniz, Cuma günü gidin derim.
*
Keles, Orhaneli, Büyükorhan ve Harmancık Bursa’nın ilgi bekleyen ilçeleri. Sürekli nüfus kaybediyorlar. Niçin mi?
Çünkü; dağ öksüz, dağ yetim, dağlı işsiz ve sahipsiz.
BÜYÜKORHAN BELEDİYESİ’NDE KUTSAL TÖREN
Başkan Ahmet Korkmaz Bey’in makamındayız.
Oda bir hayli kalabalık, omuzlarda yörük keyfiyesi… “Bir şey var; ama hayırlısı” dedik.
*
Bu dağların insanları önyargısız, samimi. Sohbetleri de sıcacık.
Çaylar içilirken Başkan da çalışmalarından, yaptığı hizmetlerden, yapacaklarından bahsetti.
İki dönem Orhaneli Belediye Başkanlığı yapan, Bursa Uludağ Yörük Türkmen Dernekleri Federasyon Başkanlığı görevini sürdüren İrfan Tatlıoğlu, Kovid-9 pandemisinden dolayı geciken hayırlı olsun ziyareti yaparak Başkan Korkmaz’a günün anısına Yörük keyfiyesi, Kur’an-ı Kerim, Türk Bayrağı, konak tahtası ile Heybe hediye ederek, “Bunlar bizim mukaddes emanetlerimizdir. Atalarımız bunları asırlar boyu korudu, bizim çalışmalarımızın amacı da kutsallarımızı, kültürümüzü gelecek kuşaklara emanet etmektir” dedi.
*
Heyetiyle birlikte Büyükorhan Belediyesi’ni ziyaret eden Tatlıoğlu, Yörük Türkmenlerin özel günlerde omuzlarında taşıdıkları keyfiyenin renklerinin anlamlarını da izah etti. Keyfiyedeki renklerin Türk tarihi boyunca kurulan devletlerin bayraklarında yer aldığını, “Kırmızı; al bayrağımızı ve Türk ırkını, beyaz; ruh ve beden temizliğini, yeşil; imanımızı ve muradımızı, sarı; buğday başağı, bolluk ve bereketi, mor; hoşgörüyü, affediciliği ve sevgiyi temsil etmektedir. Renkler adeta bir gökkuşağı oluşturmaktadır. Keyfiyede mavi yoktur, çünkü o gökbayraktır“ açıklamasıyla ifade eden başkan Tatlıoğlu, “Türkistan’dan Anadolu’ya ulaşmış kültür mirasımızı koruyacağız” dedi.
*
Güzel ve anlamlı bir törenin üstüne geldik.
Türk kültürünün yaşatılması önemli.
Kutsal emanetleri, al yıldızlı bayrağımızı ve Kur’an-ı Kerim’i öperek başına koyan, öylece teslim alan Büyükorhan Belediye Başkanı Ahmet Korkmaz da “Ziyaretten mutlu olduğunu, bölge insanının gelenek ve göreneklerini, kültürünü yaşatması için Belediye olarak gereken gayreti göstereceğiz” dedi.
*
Böyle mütevazı ama anlamlı bir törende keyfiyemizle bulunmak ve değerli dostlarla birlikte anı fotoğrafında yer almak baba-oğul olarak, bizim için de keyifli oldu.
KARIŞIKLIĞI ÖNLEYEN KEYFİYE
Keyfiye niçin ve nasıl sembol oldu dersiniz?
Aslında bir ihtiyaçtan doğmuş.
Asya’dan, Türkistan’dan Anadolu’ya akıp gelen kalabalık Türk göçlerinde Oğuz atanın çocukları Yörük Türkmen’lerin birbirlerini tanıması, düşman sanarak kendi aralarında savaşma ihtimalinin önüne geçilmesi için özel bir işaret arandı. *
Mesele ‘bizden’ olup olmadığının anlaşılması…
Ne olmalı, nasıl olmalı araştırması, tartışması sürerken bir hatunun omuzundaki, güneşte parlayan bu rengarenk dokuma bezi dikkatleri çekmiş.
Tezgahlar çalışmış, dokumalar kolbaşı ve kervanbaşların omuzlarına atılmış.
Çözüm bulunmuş…
*
İşte o günden bu yana keyfiye, Yörük Türkmenlere keyif veriyor.
Keyif veriyor ama Anadolu’da, Balkanlarda, Rumeli’nde, Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da hep sıkıntıyla yaşıyorlar. Ahh… bu topraklarda keyifle, keyfiyemizle bir sefa süremedik gitti!..
Paylaş