Paylaş
Doğal ekosistemleri tehdit eden, zarar veren sorunların üzerine gidilmeli, önerilen çözüm ve uygulamalar disiplin içerisinde yerine getirilmeli.
Gelecek nesillerin sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşaması için çevrenin ve doğanın korunmasını basit bir insanlık görevi olarak görmeliyiz.
*
Geleceğimiz, dünyanın geleceği için basit ama kararlı adımlar atılmalı.
Örneğin;
- Daha az atık üretmeli.
- Kaynakları daha az tüketmeli.
- Elektrik, su ile tüm yer altı ve yer üstü kaynakları bu kapsamda değerlendirilmeli.
- Yaşamın her alanında, her sektörde, her noktada atıkları azaltmalı.
*
Sürdürülebilirlik politikaları altında şekillenen kalkınma ve gelişme faaliyetleriyle doğal kaynaklar hoyratça tüketilmemeli.
‘Yeni bir yokoluş’a doğru hızla giden dünyayı durdurmak, yavaşlatmak gerekiyor!
İklim değişikliği, kuraklık, suya erişim, biyolojik çeşitlilik, hava, su ve toprak kirliliği, buzullar, karalar ve okyanusların ekosistemlerini etkileyecek faaliyetler, göçler, savaşlar, salgın hastalıklar, ormanların ve tarım alanlarının azalması, hızla artan nüfus, gıda ve iklim krizi gibi pek çok konuda dünya, 21. yüzyılın eşiğinde yeni bir varoluşun kapısını aralamalı.
Hükümetler, koruma politikaları ve programlarına ağırlık vermeli.
Herkes basit önlemler almalı.
Çevreye, doğaya dolayısıyla kendine, geleceğine yatırım yapmalı.
DEPREM STRESİ
Deprem korkusunun, depremin fiziki tahribatından daha fazla zarar verdiğini, insanın sağlığını bozduğunu, yıllarca etkilediğini biliyoruz.
Şubat ayından beri deprem acısı çekiyoruz.
Bir yandan yaraları sarmak, geride kalanların hayatlarını daha yaşanabilir kılmak için çabalıyoruz.
Bir yandan da kapıya dayanan depremler için hazırlıklar yapıyor, çalışmalar yürütüyoruz.
*
Çalışmalar yürütüyoruz derken, bunların hepsi ‘Türk tipi çalışma sistemi’ ile gerçekleşiyor. Yaptığımız işlerin özeti;
Gerçek şu ki bugüne kadar reklam kokan hareketlerden doğru ve yararlı sonuçlar alamadık.
Bu şekilde; beklenen yararı sağlayamayız.
Halkın geleceğini garanti altına alamayız.
İnsanları ve diğer canlıları koruyamayız.
Maddi kayıpların önüne geçemeyiz.
Yıkımları önleyemeyiz.
Acı ama gerçek bu.
YASALAR UYGULANMALI
Yasalar ve yönetmelikler herkese eşit ve adil bir şekilde uygulanırsa, ayırımcılık yapılmazsa yıkımların, can ve mal kayıplarının önüne geçilebilir.
Doğaya ve çevreye zarar veren uygulamalar önlendiğinde deprem, sel, taşkın, toprak kayması gibi olaylarla zarar görmeyiz.
Riskleri ortadan kaldırılırsa ziyanlar da oluşmaz.
Ama gel de, ‘tehlikeyi severiz’ diyen insanoğluna anlat bunu!
*
Bir hafta boyunca devletimizin, hükümetin, bakanlıkların, belediyelerin, özel ve kamu sektörü şirketlerinin çevre ve doğaya verdikleri katkılara, ne kadar ‘çevreci’ olduklarına yönelik anlatımlarını dinledik.
İkna olduk mu?
Bir gün hepimiz çevreci, hepimiz doğasever olacağız…
Gerçek; dünyayı bu şekilde kirletmeye devam edersek sonumuz yakın!
Paylaş