Paylaş
102 yıl önce, egemenliğini yitiren Osmanlı devletine el koyan, işgal kuvvetlerinin yönetimindeki başkent İstanbul’dan bir vapur içerisinde; Mustafa Kemal Paşa, 22 subay, 25 er ve erbaş, 8 katip ve 21 gemi personeliyle yol alır ve 19 Mayıs 1919’da Samsun’a varır.
Hedef belliydi;
“İşgal edilen Osmanlı imparatorluğu içerisinden bir Türk devleti çıkartmak!”
Türk milletinin bağımsızlık hikayesinin tarihi bile estetik; 19 Mayıs 1919…
ONA BORÇLUYUZ
İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan başta olmak üzere istilacı devletlerin heveslerini kursaklarında bırakan, hayallerini yıkan Mustafa Kemal Atatürk, az sayıda ki arkadaşıyla; Libya, Mısır, Filistin, Suriye, Yemen, Arabistan, Balkan, Rumeli, Kırım, Kafkas ile öz yurdumuz Anadolu coğrafyalarında Çanakkale’den Kars’, İzmir’den Gaziantep’e kadar onlarca kentimizde yıllarca süren savaşlarla adeta nüfusu kırılıp, yok olmaya giden, hasta ve yorgun garip Türk insanını ‘ya istiklal, ya ölüm’ parolasıyla ayağa kaldırmayı başardı.
*
Ona çok şey borçluyuz.
O’na;
Bir devlet,
Savaşlarda muzafferiyet,
Vatandaş bilinciyle hürriyet,
Yaşam tarzıyla serbestiyet,
Ülkü olarak aidiyet,
Ve cumhuriyet borcumuz var.
Bu borç nasıl ödenebilir ki?!
*
Kendisini diğer millet fertleri gibi eşit, egemen, bağımsız ve hür olarak gören her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ona minnettar olması gerekir.
‘Vatan, Millet, Bayrak’ değerlerini kutsal görenlerin; 19 Mayıs 1919 ruhunu, mücadele azim ve kararlığını, çilenin zafere dönüştüğü İstiklal Harbini kazanan yüce inancı, dökülen her damla kanı ve teri, kendi yurdunda sömürge olmamak için kadın erkek, çocuk yaşlı demeden verilen var olma savaşını unutmaması gerekir.
O çileli yıllarda mücadeleden, askerden, cepheden, savaştan kaçanlar, Yunanla, İngilizle işbirliği yapanlar da vardı…
Sevgili gençlerimiz! Bunu da unutmayın…
KADİR KIYMET BİLMEK
Ulusal egemenlik mücadelemizin tüm kahramanlarına ve tabii ki ‘O olmasaydı zafer de olmazdı’ diye düşündüğümüz, cepheden cepheye koşup ölümüne savaşan, yaralanan, Başkomutan, Başöğretmen, devletimizin kurucusu ve banisi, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e minnet duymalı, teşekkür etmeli, adını dualarda zikretmeli…
Bu kadir kıymet bilmektir, bu erdemli insanların vefasıdır.
Devletimizin kurucusuna vefa göstermek güzel bir duygudur.
*
19 Mayıs 1919’un yıl dönümüydü.
Milletleri ve devletleri ayakta tutan, onları mutlu ve devamlı yapan önemli unsurlardan birisi tarihsel geçmişteki kritik eşikleri unutmamak, ortak değerleri canlı tutmak, zaferleri ve milli bayramları coşkuyla kutlamak, yad etmektir.
Milli bayramlar devlet erkanıyla, halkıyla anlamına uygun şekilde, mutlu ve neşeli olarak kutlanmalı.
Böyle yapamazsak; ulusal birlik ve dayanışmamız aşınır, başımıza gelen acı olaylar tekerrür eder.
Bizi bir arada tutan duyguları köreltmeden, değersizleştirmeden zamanın ruhuna uygun olarak ciddiyetle sürdürmeliyiz.
DEVLETİMİN ŞİFRELERİ
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.
Nisan ve mayıs. Peş peşe iki bayram, sanki devletimizin şifreleri…
Çocuklarını ve gençlerini değerli gören, cumhuriyet rejimini emanet eden o ‘ince ruh’a saygıda kusur etmemeli!..
BORCUMUZU NASIL ÖDEYEBİLİRİZ?
Dün bayramdı, düşündük mü acaba; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan borcumuzu nasıl ödeyebiliriz?
Milletin kurtarıcısı ve devletimizin kurucusunun;
Çalışmak ile muassır (medeni-çağdaş) ülkeler seviyesine ulaşılması,
Eğitimin yaygınlaştırılması, okulların yurt geneline yayılması.
Halk sağlığının devlet eliyle korunması.
İlimde, fende ileri gidilmesi.
Bilimsel üretimde yüksek aşamalara geçilmesi.
Sanat ve spora önem verilmesi.
Sanatçıların ve sporcuların desteklenmesi.
Hiçbir ülkeye muhtaç olunmaması.
Emperyalist devletlerin işbirlikçisi olunmaması.
Milli sermayenin oluşturulması.
Halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi, zenginleştirilmesi.
Fabrikaların kurulması.
Köylünün toprak sahibi yapılması.
Kooperatiflerin yaygınlaştırılması.
Demir yolu ağının geliştirilmesi.
Denizciliğin ve deniz taşımacılığının önemsenmesi.
Hukuk ve sosyal adaletin tesis edilmesi.
Yurttaşların eşit, özgür düşünceli ve bilinçli hale getirilmesi.
Kadınların da erkeklerle aynı haklara sahip olması, hakların kullandırılması.
Varlığına, ulusal kimliğine, topraklarına kast ve müdahale dışında, savaşın cinayet olarak görülmesi.
Tüm milletlerle iyi ilişkiler içerisinde olunması.
Türklük bilincinin canlı tutulması.
Türkiye dışında ki Türkler ve devletleriyle kültürel işbirliği olmak üzere yakın münasebetler kurulması.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin etkin olması.
Saltanat ve sultan yönetimine geçilmemesi.
Tarikat, cemaat, şeyh, şıh, molla gibi bireyin ve halkın iradesini, yok eden, onu biat etmeye zorlayan yapıların bir daha tesis edilmemesi.
Cumhuriyetin korunması, korumanın Cumhuriyet Savcıları eliyle yapılması, emanete vatandaşlar ama öncelikle gençler tarafından sahip çıkılması öğütlerini yerine getirebilirsek borcumuzu belki ödeyebiliriz…
Öğütleri içselleştirirsek bir daha devletimiz badireler atlatmaz. Halkımız huzurlu, rahat ve mutlu olarak bu güzel ülkede yaşamanın zevkine varır.
GEL DE PAŞA’NIN ÖĞÜTLERİNE HAK VERME!
Bugünü yüz yıl önceden görüp, söylemiş sanki…
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ilk Dışişleri Bakanı sayın Yaşar Yakış, 2012 yılında yaptığı bir konuşmasında Atatürk’ün 1934 yılında Dışişleri Müsteşarı Numan Menemencioğlu’na verdiği tavsiyeleri nakletmiş.
Öğütler doğrudan devlet adamlarına, devlete ve dış işlerine dış politikamızın mihenk taşları işaret edilerek yapılmış…
ATATÜRK’TEN DIŞ POLİTİKA DERSİ
“Atatürk’ün, dış politikada 5 tavsiyesi” bakalım nelermiş, okuyalım;
Birincisi, Rusya’yı kışkırtmayın.
İkincisi, komşularımızın iç işlerine karışmayın.
Üçüncüsü, Arap ülkelerindeki ihtilaflara taraf olmayın.
Dördüncüsü, Batı ile iyi geçinin ama bunların emperyalist şeylerine (emellerine) alet olmayın.
Beşincisi, sizden akıl sorulmadıkça kendinizden akıl veren olmayın.
*
Ne kadar gerçekçi…
Bu tavsiyelere uyulsaydı Irak, Mısır, Libya, Tunus, Suriye, Fransa, İngiltere, Almanya, Rusya ve ABD ile Atatürk sonrası her dönemde gündeme gelen sıkıntılar yaşanır mıydı mesela?
*
Gençler!
Yarınlarda bu ülke sizin sorumluluğunuzda var olacak. Bugüne kadar kimden, nerden ne işittiyseniz işitin, ne seyrettiyseniz seyredin ama Atatürk’ü anlamadıysanız, Nutuk’a göz atmadıysanız, sindire sindire okumadıysanız bunun ileride büyük eksiklik olduğunu görürsünüz.
En verimli çağınızda o eksikliği yaşamamak, yetersiz ve ‘cahil kalmamak’ için, bu ülkeyi sizlere emanet eden insanın öğütlerine kulak vermeli, mirasına saygı ve yaptıklarına da vefa göstermelisiniz…
Paylaş