Paylaş
CUMA günkü yazımda kanserin nedenlerine değinmiştim. Bugün alınabilecek önlemlerden söz edeceğim.
Kanserin nedenleri bilindiğine göre bunlara yönelik olarak alınacak önlemler, korunmada önemli etkiler gösterecektir. Tehlikeli alışkanlıklardan uzaklaşmanın ne denli önemli olduğu yolunda çok geniş çalışmalar yapılmıştır. Sonuçlar sık sık yayınlanıyor. Ancak son yıllarda korunma önlemlerine önemli biri daha eklendi. Kimyasal korunma denilen bu yolun en önemli silahları arasında, vitaminlerle kalsiyum ve selenyum gibi minerallerden oluşmuş gıda takviyeleri ve bazı ilaçlar yer alıyor,
Primer ya da birincil korunma denilen yolda, beslenmenin düzenlenmesi, sigarayı bırakma, aşırı alkolden kaçınma, güneş altında kalınan süreyi azaltmak ya da koruyucu faktörü yüksek olan güneş sütleri kullanmak, düzenli eksersiz yapmak, cinsel virüslerin neden olduğu kanserlerden korunmak için cinsel eş seçiminde titiz olmak ve prezarvatif gibi korunma önlemlerini kullanmak önemlidir.
Yukarıda anlattığım kansere neden olan etkenlerden (karsinojen) uzaklaşmanın yanısıra koruyucu etkisi olan maddeleri kullanılmasının da mümkün olduğundan bahsetmiştim. Vitaminlerin yanısıra kalsiyum ve selenyum gibi mineraller gibi gıda takviyeleri ve bazı kimyasal maddeler bu amaçla kullanılmaktadır.
Aspirin de koruyor
Kanserden korunmada etkili olduğu kanıtlanmış bazı kimyasallar mevcut. Tamoxifen ve bu gruptan ilaçların meme kanseri üzerinde koruyucu etkisi biliniyor. Kanser oluşumuna karşı koruyucu etkisi bilinen bir diğer madde de aspirin. Avustralya'da Melbourne Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof.Dr.Gabriel A.Kune, aspirinin kanserden koruyucu etkisi üzerinde en yoğun çalışmalar yapan uzmanlardan biri. Düzenli aspirin kullanımı ile en büyük korunma, kalınbağırsak (kolon) ve makat (rektum) kanserleri ve selim tümörleri olan adenomlara karşı kendini gösteriyor. Aspirinin koruyucu etkisi, yemek borusu ve mide gibi sindirim kanalının diğer organlarıyla, meme kanseri oluşumunda da kendini kanıtlıyor.
Kalınbağırsak ve makat (kolorektal) kanserlerinden koruyucu etki üzerine Melbourne Üniversitesi tarafından yapılan çalışmada, düzenli Aspirin kullanımının kanser oluşumunu yüzde 40 oranında önlediği ortaya konulmuş.
Aspirin bu etkisini, hücrenin kontrolsuz çoğalmasını önlemek (antiproliferatif etki), programlanmış hücre yaşam süresini düzenlemek (apoptosis etki) ve karsinojenlerin neden olduğu bağışıklık azalmasını engellemek (immün etki) yoluyla gösteriyor.
Aspirin'in kanser oluşumuna karşı koruyucu etkisi ilk olarak 1988 yılında ileri sürüldü. O zamandan bu yana bir dizi klinik, epidemiyolojik ve deneysel veriler ortaya çıkarak bu görüşün doğruluğu kanıtlandı.
Geriye çevirmek mümkün mü?
Kanserin oluşumunda, karsinojenler normal hücreyi etkileyerek genetik yapısını bozarlar. Bunun sonucunda prekanseröz (kanser öncesi) hücreler oluşur. Zaman geçtikçe bunlar da kanser hücresi haline dönüşür.
Şimdiye kadar anlattıklarım kanserin primer (birincil) korunmasıyla ilgiliydi. Yani bunlar, normal hücrenin prekanseröz hale dönmesini önleme çabalarıdır.
Prekanseröz hale gelmiş hücrelere karşı, kanser oluşmadan da yapılabilecek şeyler var. Bunlar arasında genetik testler, ve ayrıntılı sağlık kontrolları (check-up) sayılabilir. Rahim kanseri riskine karşı, benim de sık sık değindiğim Pap test ya da diğer söylenişiyle Smear test, kolorektal kanserlere karşı kolonoskopi denilen yöntemle kalınbağırsağın incelenmesi ve dışkıda gizli kan aranması, ciltteki benlerin ve güneş lekelerinin belirli aralıklarla kontrolu, mamografi denilen yöntemle meme dokusunun görüntülenmesi, kanserleşme riski yüksek oluşumların zamanında tesbit edilmesi imkanını yaratmakta ve bu dokuların cerrahi yöntemlerle çıkartılması hayat kurtarıcı olmaktadır.
Görüldüğü gibi yakın bir zamana kadar amansız bir hastalık olarak nitelendirilen kanser, artık önlenebilir bir sağlık sorunu haline dönüşüyor. Düşmanınızı iyi tanıdığınız ve silahlarınızı doğru olarak seçtiğiniz zaman her türlü savaşı kazanabilirsiniz, yeter ki gerektiği zaman aklınızı duygularınızın önünde tutmayı başarın.
Paylaş