12 Temmuz 2001
<B> V.İskit İstanbul<br><br></B>Uzun zamandan beri gerek böbreklerinizde ve gerekse mesanede taşlar bulunması, böbreklerinizin etkilenmiş olduğunu düşündürür. Tansiyonuzun yüksek olması böbreklerin hasta olması ihtimalini kuvvetlendirir. Yapılan tahlillerde üre ve kreatinin değerlerinin yüksek olması da, böbreklerin zarar görmüş olduğunu kanıtlar. Bu hasarın nedeni, taşların idrar kanalını tıkayarak böbreğin süzme görevini engellemesi kadar, taşların varlığının böbreklerde iltihaplanma yaratmasına da bağlı olabilir. Böbreklerdeki her iltihaplanma atağı, böbreğin süzme yeteneğinin bir miktar da olsa azalmasına neden olabilir.
Şu anda yapılması gereken şey, her iki böbreğin çalışmasıyla ilgili tetkikler yapmaktır. Eğer ameliyat edilmeyen böbreğinizdeki taş, bu böbreğin çalışmasını zorlaştırıyorsa, bundan kurtulmanız gerekiyor. Bu taş, litotripsi denilen yöntemle kırılabilecek durumdaysa ameliyata gerek kalmadan bundan kurtulabilirsiniz. Böbreklerin çalışmasıyla ilgili tetkiklerde muhtemelen, ameliyat olduğunuz böbreğin de kısıtlı çalıştığı görülecek. Bu durumda bol su içerek idrar miktarını bollaştırmak ve et gibi protein kaynaklarını daha az yiyerek vücudun üre üretimini azaltmak gerekecek. Önemli olan, böbreklerdeki hasarı arttıracak başka etkenler varsa bunların ortadan kaldırılmasıdır. Bu konudaki tetkik ve tedavileri iç hastalıkları ya da tercihan nefroloji uzmanları yapar.
Prostat olduğunuzu sanmıyorum
A.Kuruçay/Ankara
Şikayetleriniz, doktorunuzun koyduğu böbrek taşı teşhisini doğruluyor. Prostat konulu yazımı dikkatli okuduysanız, oradaki tablonun size uymadığını görmüş olmalısınız. İdrarınızın zaman zaman bulanık çıkması, genellikle halk arasında ‘kum dökme’ olarak adlandırılan tabloyu düşündürür. İdrarın bulanık çıkmasında iltihap ihtimali de hatıra gelir. Ancak idrar yolu iltihaplarında sık ve ağrılı idrarla, yüksek ateş görülme ihtimali de olabilir. Bol su içmek ve doktorunuzun size önerdiği diyeti uygulamakta yarar var. Böbreklerinizdeki taşların böbreğin neresinde ve hangi büyüklükte olduğunu bilmiyorum, bu nedenle taşların kendiliğinden düşmesi ihtimali ya da litotripsi yöntemiyle kırılma olanakları konusunda birşey söyleyemiyorum.
Yazının Devamını Oku 11 Temmuz 2001
<B> Murat H. İstanbul <br><br></B>Üzerinde, öncelikle durmak istediğim konu sigara içmeniz... Buna öncelik vermemin nedeni, çevremdeki gençler arasında sigara içenlerin çok sayıda olduğunu görmem. Batı ülkelerine bakıldığında, gençliğin sigara karşıtı olduğunu görüyoruz. Bunda, gençliğin eğitim ve kültür düzeyinin eski kuşaklara göre daha yüksek olması rol oynuyor. Sigaranın ne denli büyük bir sağlık sorunu olduğunun tartışılmaz bir biçimde ortaya konulmuş olması, bilinçli kişilerin sigaradan uzaklaşmasını sağlıyor.
Ülkemize baktığımda, birçok olay gençliğin kültürlü ve bilinçli olduğunu gösteriyor, bunu gururla karşılıyoruz ama sigara örneğine baktığımızda da, zaaflarına yenik düşmesi, umutsuzluğa düşmemize neden oluyor. Ben yine de, gençlere, sigaranın zararlarını iyi anlatamadığımızı düşünerek teselli bulmak istiyorum. Bu konuda medyaya da büyük görevler düştüğü inancındayım. Temiz toplum yaratmak için harcanan çabaların hiç olmazsa yarısını, sağlıklı bir toplum yaratmak için de harcamalarını bekliyorum.
Sizin sorununuza gelince; şikayetlerinizin, tıp dilinde kronik farinjit olarak adlandırılan boğaz iltihaplanmasına bağlı olduğu anlaşılıyor. Bunun oluşmasında, sigara içmeniz de bir etken olmuş. Ancak temelinde yatan sorun, burundan nefes alma zorluğunuzdur. Kulaklarınızın da tıkanması ve ağrıması, burundan nefes almanızın güç olduğunu düşündürüyor. Bu sorun çözülmeden, ne farinjitten ne de kulak ağrısından tam olarak kurtulamazsınız. Orta kulağınızı burun arkasına bağlayan kanal tıkandığı için, kulakta basınç değişikliğine bağlı olarak ağrılar belirirken, ağızdan nefes aldığınız için ısıtılamamış, nemlendirilmemiş ve tozlarından arındırılmamış hava boğazınızdaki iltihaplanmanın iyileşmemesine neden oluyor. Hele sigara içmeye devam ederseniz, tahriş daha artacaktır.
Kulak boğaz ve burun hastalıkları uzmanı bir doktorun denetimine girmeniz ve belirli aralıklarla kontrole gitmeniz yararlı olacaktır.
Yazının Devamını Oku 10 Temmuz 2001
Bende kronik farenjit var. Geçen kış bu şikayetlerim azdı. Yoğun tedavi ile bu durum düzeldi. Fakat sonrasında boğazımda sürekli sorunlar arttı.Sanki boğazımda hafif bir kasılma oluyor. Yemek yerken aklıma gelirse takılma hissi oluyor. Bir çok doktora gitti, çeşitli ilaçlar kullanıldı, doktorun biri, mide asidinden olabileceğini söyledi. Kanser gibi bir şey yokmuş, çok titiz incelediler. Bu konudaki görüşünüzü açıklar mısınız?
G.Bosbağ/İstanbul
Farenjit, yutak kısmının iltihaplanması demektir. Bu kısım, solunum ve sindirim sisteminin başlangıcında yer aldığı için çeşitli etkenlerden çok kolay etkilenip hastalanabilir. En basitinden, burundan nefes almayı engelleyen durumlarda. ağızdan nefes alma zorunda kalınması bile burada tahriş yaratabilir. Sigara içenler, çok sıcak ya da çok soğuk yiyip içenler de genellikle farenjitten şikayet ederler.
Kronik yani sürekli farenjitin nedenlerinden biri de mide asididir. Normal koşullarda midede durması, yemek borusuna geçmemesi gereken mide asidi, yemek borusu ile mide arasındaki kapağın yeterli görev yapmaması nedeniyle geri kaçabilir. Eğer bu asit iyice yukarılara kadar geri kaçarsa, yutak kımını da tahriş edebilir. Asidin geri kaçması en çok yatarken görülebilir. Özellikle, yağlı yemekleri sevenler, kilo fazlası olanlar ve yemekten kısa bir süre sonra yatanlarda bu durum sık görülür. Mide asidi nedeniyle yemek borusu ya da yutak tahrişi olanlar, bu nedenleri ortadan kaldırırlar ve mide asidini azaltıcı ilaçlar kullanırlarsa, şikayetleri büyük ölçüde azalacaktır.
Doktorlarınız sizde de böyle bir durum belirlediğine göre yukarıdaki önerilerim sizin için de geçerlidir. Ayrıca sizin şikayetlerinizin bir kısmının da psikolojik olduğunu düşünüyorum. Gırtlağınızda ciddi bir sorun olduğu kaygısı, bu belirtileri daha abartılı olarak algılamanıza neden oluyor. Yapılan tüm tetkiklerde başkaca bir sorun bulunmamış olduğunu hatırınızdan çıkartmayın. Bunu hatırlamak bile psikolojik açıdan sizi rahatlatacaktır. Bilmeniz gereken bir gerçek de kronik farenjitin hiçbir zaman tehlikli bir sorun yaratmayacağı, ama tamamen ortadan kalkmasının da hemen hemen imkansız olduğu.
Yazının Devamını Oku 9 Temmuz 2001
Çağımızın önemli sağlık sorunlarından biri ve belki de en önemlisi olan kanser her geçen gün köşeye sıkışıyor. Geçtiğimiz günlerde Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından kullanımına izin verilerek piyasaya sunulmuş olan bir ilaç kanser tedavisi alanında yeni bir çağ açılmasına yol açtı. Bu ilaçla ilgili olarak yazdığım yazı bir çok okurumun gözünden kaçmış. Gelen yoğun sorular üzerine yazımı tekrar yayınlıyorum. Novartis firması tarafından geliştirilerek piyasaya verilmiş olan Glivec isimli ilaç, sadece kanser hücresine etki etmesi nedeniyle çok önem taşıyor.
Bilindiği gibi, şimdiye kadar kanserin tedavisinde kullanılan ilaçlar (kemoterapi), üreme hızı yüksek olan tüm hücreleri etkiliyordu. Kanser hücreleri aşırı üreme yeteneği nedeniyle kanser ilacından daha çok etkileniyor ama, sindirim sistemi iç zarı, kan, saç gibi dokulara ait hücreler de hızlı üreme potansiyeli olduğu için kemoterapiden olumsuz etkileniyorlardı. Geçici de olsa bu etkilenme nedeniyle kanser tedavisi gören hastalar zor günler geçiriyorlardı.
Son yıllarda gelişen gen bilimi, sağlıklı hücrelere etki etmeyip sadece kanser hücresi üzerinde etki yaratan ilaçların geliştirilmesi çığırını açıyor.
Glivec ya da Amerika'daki markasıyla Gleevec bu ilaçlardan biri. Şu anda Kronik Myleloid Lösemi (KML) tedavisi için izin verilen ilaç, löseminin bu türünde lökositlerin (akyuvar) 9. ve 22. kromozomlarındaki gen değişimleri sonucu oluşan Philadelphia kromozomu ve Bcr-Abl adlı anormal protein üzerinde etkili. Bunlar akyuvarlarda kontrolsuz bir üreme ve dejenerasyona, dolayısıyla da lösemi hastalığının oluşmasına yol açıyor, Glivec bunların etkisini bloke ediyor. Böylece sağlam hücreleri etkilemeyip sadece lösemi hücresine etki ediyor.
Glivec şu anda KML tedavisi için ruhsat almış durumda. Oysa bunun dışında da iki ayrı proteini de bloke ederek, sindirim sisteminin stromal tümörlerinde, akciğerin küçük hücreli kanserlerinde beyindeki glioblastoma, yumuşak doku sarkoması ve prostat kanserlerinde de etkili olabiliyor. Bu etkileri üzerinde yoğun çalışmalar yapılıyor. Tıptaki bu gelişmeler sayesinde, kanserin de zatürre gibi kolayca tedavi edilebilen bir hastalık haline gelmesi pek uzak değil gibi gözüküyor.
Yazının Devamını Oku