21 Kasım 2001
<B>BEYNİMİZDE </B>hücreler arasında bilgi alışverişini sağlayan bazı kimyasal haberciler bulunmaktadır. Bunlardan biri olan asetilkolin, hatırlama yeteneğinde önemli bir rol oynar. Henüz tam olarak bilinemeyen bir nedenle, asetilkolin miktarı azalırsa, hücreler arasında bilgi alışverişi bozulur ve bellek bozuklukları ortaya çıkar. Nedenler kesin olarak bilinmemekle birlikte, çevresel etkenlerin, kalıtsal faktörlerle birleşmesi sonucunda ortaya çıktığı düşünülmektedir.
NASIL İLERLER?
Alzheimer hastalığını, başlıca 3 evreye ayırmak mümkündür.
1. EVRE Belirtiler henüz fark edilir düzeyde değildir. Hastalar özellikle yakın zamana ait bilgileri hatırlamakta zorluk çeker. Zaman ve mekán tanımlamada zorluk çeker, zaman zaman kaybolur. İşinde verimliliği düşer. Bunların farkına varıp, sinirli, çekingen ve sıkıntılı bir ruh haline girebilir. Oysa yakınları, bütün bunların yaşlılıkta doğal olabileceğini düşünme yanılgısına düşerler.
2. EVRE Belirtiler artar, günlük yaşamı olumsuz şekilde etkilemeye başlar. Bellek kaybı arttığı için yakınlarının bile isimlerini unutur. Yıkanma, giyinme gibi günlük işleri kendi başına yapamaz. Para kullanmakta güçlük çeker, konuşması bozulur, hayaller görmeye, yanlış inançlara kapılmaya başlar.
3. EVRE Artık tümüyle bağımlı hale gelir, bedensel bozukluklar başlar. Kendi kendine yemek yiyemez, yürüyemez, hatta idrar ve dışkısını kontrol edemez. Ailesini tanıyamaz ve belirgin davranış bozuklukları baş gösterir.
Alzheimer hastalığı, yıllar içinde sinsice ilerleyerek hem hasta, hem de yakınları için ağır bir yük oluşturur. Eğer bir kişide anlattığım belirtiler ortaya çıkmışsa, vakit kaybetmeden, uzman bir hekim tarafından tetkik edilmelidir. Erken dönemde tanınması, hem tedavi hem de bazı pratik önlemlerle hastanın ve yakınlarının yaşam kalitesinin yüksek tutulmasını sağlayacaktır.
NASIL TANINIR?
Hastalığın tanınmasında özel bir test mevcut değildir. Sinsi başlayıp yavaş bir şekilde ilerlemekle beraber, erken dönemlerden itibaren bazı belirtiler gösterir. Bilgili ve deneyimli hekimlerin, zihinsel işlevleri ve günlük işleri yürütebilme yeteneğini araştırmaları, beynin görüntülenmesi, bazı laboratuvar testlerinin yapılmasının yanı sıra benzer belirtiler gösteren diğer hastalıkların araştırılarak elenmesi yöntemiyle Alzheimer hastalığı teşhis edilir. Hastalığın erken teşhisi konusunda hastanın sürekli hekiminin yardımı olabileceği gibi, nöroloji ve psikiyatri uzmanlarına da başvurulabilir.
Yazının Devamını Oku 20 Kasım 2001
<B>ALZHEIMER </B>hastalığının habercisi olabilecek başlıca 10 belirti bulunmaktadır. 1- Günlük yaşamı etkileyen unutkanlık: İsimleri, telefon numaralarını ve randevuları ara sıra unutup daha sonra hatırlamak normal bir durumdur. Bu hastalıkta ise hastalar yakın geçmişteki olayları, isimleri ve telefon numaralarını daha sık unuturlar ve bir daha hatırlamazlar, aynı soruları tekrar tekrar sorarlar.
2- Günlük yaşam işlevlerini yapmada zorluk: Telaşlı insanlar bazen yemeği fırında unutup yemek yandıktan sonra hatırlar. Alzheimer hastaları ise yemeği fırında unutmakla kalmaz, hazırladığını bile hatırlamayabilir. Kendilerine bakmakta, uygun elbiseler seçmekte güçlük çekerler.
3- Kelime bulmada güçlük: Hepimiz bazen kelime bulmakta zorluk çekeriz. Alzheimer hastaları çok basit bir kelimeyi bulamayabilir ya da yerine uygun olmayan kelimeler kullanabilir.
4- Zaman ve mekán karmaşası: Hangi günde olduğumuzu ve nereye gideceğimizi bir an için unutmak doğaldır. Alzheimer hastaları günü, ayı, yılı unutabilir. Her gün geçtikleri sokaklarda kaybolabilir. Nerede olduklarını, oraya nasıl geldiklerini ya da evlerine nasıl gideceklerini bilemeyebilir.
5- Yargı ve karara varmada güçlük: Alzheimer hastaları olayları doğru yargılayıp, doğru sonuçlara gitmede, geleceği planlamakta güçlük çekebilir.
6- Pratik düşünme becerisinde güçlük: Pratik yöntemlerle, günlük bazı karmaşık sorunların üstesinden gelinebilir. Alzheimer hastaları ise pratik çözümler üretmede güçlük çekerler.
7- Sık kullanılan eşyaları yanlış yere koyma: Cüzdan ya da anahtarımızı olağandışı bir yere koyup sonra da aradığımız olur. Alzheimer hastaları ise eşyalarını olmadık yerlere, örneğin gözlüğü buzdolabına, saatini şeker kavanozuna koyarlar.
8- Ruh hali ya da davranışlarda değişim: Hepimiz zaman zaman üzgün ya da kaygılı olabiliriz. Alzheimer hastaları ise çok çabuk ağlayabilir, alıngan ya da sinirli hale gelebilir, içine kapanabilir, yanlış inançlar gösterebilir ve suçlayıcı olabilirler.
9- Kişilik değişimleri: İnsanların kişilikleri yaşla birlikte bir miktar değişim gösterebilir. Alzheimer hastalarında bu değişim çok belirgindir. Şüpheci, inatçı, agresif (saldırgan) bir kişilik sergileyebilir.
10- Sorumluluktan kaçınma: Zaman zaman ev işlerinden, iş ve toplumsal sorumluluklardan bıkıp yorulabiliriz. Bununla beraber, bu sorumluluklarla mücadele gücünü tekrar kazanırız. Alzheimer hastaları ise iş ve toplum yaşamında çok pasif hale gelebilir ve bu kalıcı olabilir.
Yarın: Alzheimer neden olur nasıl ilerler?
Yazının Devamını Oku 19 Kasım 2001
Demans ya da halk arasındaki söylenişiyle bunama, günlük yaşam işlevlerinin sürdürülmesini engelleyen ilerleyici bir beyin hastalığıdır. Bellek kaybı, günlük yaşamın gereksinmeleriyle başa çıkabilme yeteneğinde azalma, algılamada, toplumsal davranışların düzenlenmesinde ve duygusal tepkilerin kontrolünde bozulma ve yanlış inançlar sık karşılaşılan belirtilerdir. Demans, genellikle geri dönüşümsüz, ilerleyici bir durumdur.
ALZHEIMER NEDİR?
Alzheimer hastalığı, en sık görülen demans tipidir. İkinci sıklıkla görülen demans tipi ise, beyin damarlarının tıkanmasına bağlı olan vasküler (damarsal) demanstır. Yaşlılarda, kalp hastalıkları, kanser ve inmeden sonra en sık görülen sağlık sorunudur. Kadınlarda biraz daha sık görülür. Alzheimer tanısı konulan hastaların büyük bir kısmı 65 yaşın üzerinde olmakla birlikte, kırklı ve ellili yaşlarda da görülebilir.
Hastalık bulaşıcı değildir. Yapılan çalışmalar, hastalığın oluşumunda birden fazla kalıtsal özelliğin rol oynadığını göstermiştir. Bu nedenle ailenizde Alzheimer hastası varsa, bu, sizin de ileride Alzheimer olacağınız ya da hastalığın çocuklarınıza geçeceği anlamına gelmez.
Bu hastalık ilk olarak Alman doktor Alois Alzheimer tarafından 1907 yılında tanımlanmıştır. O günden bu yana yapılan çalışmalarla hastalığın başkaca özellikleri ortaya konulmuştur. Özellikle gelişmiş ülkelerde yaşam kalitesinin yükselmesi ve sağlık hizmetlerinin gelişmesiyle yaşlı nüfusun artması, Alzheimer hastalığını da AIDS ve kanser gibi çağımızın hastalıkları arasına sokmuştur.
Kadınlarda biraz daha sık görülen Alzheimer hastalığı, 65 yaşın üzerindeki her 10-20 kişiden birinde, 85 yaşın üzerinde ise neredeyse her iki kişiden birinde ortaya çıkmaktadır. Yurdumuzda henüz ayrıntılı bir çalışma yapılmamış olmakla birlikte 200 bin kadar hasta bulunduğu sanılmaktadır.
Yarın: Alzheimer hastalığının nedeni ve belirtileri
Yazının Devamını Oku 16 Ekim 2001
Babam şeker hastası. Gerçi onda da ileri yaşlarda başlamış. Şu anda 30 yaşındayım.Babamın yaşlarına ulaştığımda şeker hastası olmamak için alabileceğim bir önlem yok mu?
Nilay AKKAYA/İSTANBUL
GEÇEN 50 yıl, hastalıkların tedavisinde önemli gelişmelerin kaydedildiği dönem oldu. Birçok hastalığın tedavisi kesin hale geldi. Ancak hastalandıktan sonra tedavinin zor ve pahalı olması son yıllarda koruyucu hekimliğin ön plana çıkmasını sağladı. Kişilerin hastalanmasını önlemek, onları sağlıklı ve verimli halde tutmak hem bireysel hem de toplumsal açıdan çok büyük yararlar sağlıyor. Bu açıdan, şeker hastalığının önlenmesi konusunda da yoğun çalışmalar yapılıyor. İyi takip ve tedavi edilmediği takdirde önemli sağlık sorunları yaratan şeker hastalığından korunmak için diyet ve egzersizin önemli yararlar getirdiğini ortaya koyan bir çalışma sonuçlandı. Finlandiya'da yürütülen çalışmaya göre düzenli egzersiz ve bilinçli beslenme ile fazla kilosunu veren kişilerde Tip 2 türü, yani ileri yaşlarda ortaya çıkan şeker hastalığına yakalanma riski yüzde 58 oranında azalıyor. Bilinçli yaşam sürme, birçok sorun gibi, şeker hastalığı konusunda da insanlara çok önemli yararlar sağlıyor.
Yazının Devamını Oku 8 Ekim 2001
<B>ÜLKEMİZDE </B>son yıllarda giderek yayılma eğiliminde olan cinsel yoldan bulaşan hastalıklardan belsoğukluğunu, cuma günkü yazımda tanıtmıştım. Bu hastalıklardan diğer biri de klamidyadır. KLAMİDYA
Klamidya bakterisi gerek kadında ve gerekse erkekte ürogenital sistem (idrar yolu ve üreme sistemi) iltihabına neden olabilir. Vajinal ya da anal ilişki ile bulaşabilir. Belirtiler belsoğukluğundakilere benzemekle birlikte daha hafiftir.
Mikroplu salgı bulaşmış ellerin gözlere sürülmesiyle hastalık gözlere de bulaşabilir. Hastalık mikrobu taşıyan annelerin vajinal salgılarının doğum sırasında bebeklerin gözlerine bulaşması, körlüğe kadar götürebilen ciddi iltihaplanmalara yol açar. Özellikle sosyo-ekonomik gelişmesini tamamlamamış ülkelerde en önemli körlük nedeni klamidya enfeksiyonlarıdır.
Hastalığın teşhisi için kadınlarda idrar yolu ya da vajinal akıntının tahlili erkeklerde ise idrar yolu akıntılarının ya da meninin tahlili gerekir.
Tedavi antibiyotiklerle yapılır, doktorların belirleyeceği cins ve dozdaki antibiyotiği eşlerin birlikte kullanmaları gerekmektedir.
(Devam edecek)
Yazının Devamını Oku 20 Ağustos 2001
Verdiğimiz ilaçlarla çocuk biraz iyileşir gibi olurken, birdenbire eski haline dönüyor, eklem yerleri şişiyor, karın ağrıları başlıyor. Kol ve bacakları halka halka deri altı kanamaları şekline dönüşüyor. Bu durum 2-3 kezdir tekrarlıyor. Bu hastalığın iyileşmesi çok zaman alır diyorlar. Bu hastalık tamamen geçer mi?
K.KOÇER / İSTANBUL
Tıp dilinde Henoch-Schönlein purpurası olarak adlandırılan hastalık bir anlamda alerjik kökenli bir sağlık sorunudur. Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişen yanlış bağışıklık, damar sistemini etkileyerek deri altı kanamalar tarzında döküntülere yol açabilir. Bu döküntüler, deride olduğu kadar sindirim sisteminde, böbreklerde ve eklemlerde de olabilir.
Sindirim sisteminde olan döküntüler, sindirim kanalı içine kanamalara neden olabilir. Sindirim kanalına olan kanamanın belirtisi dışkının katran gibi siyah çıkması, kusma olduğu takdirde, kahve telvesi görünümünde olmasıdır. Eklemlerdeki döküntüler, eklemlerde romatizma benzeri ağrılar, kızarıklık ve hareket kısıtlılığı gibi belirtilere neden olur. Böbrekleri tuttuğu takdirde idrarda kanama ortaya çıkar. Kanama bazen gözle görülebilecek derecede, bazen de sadece mikroskopla tespit edilecek derecededir. Ayrıca yapılan idrar tahlilinde protein (Albumin) olduğu da belirir. Hastaların yaklaşık yarısında böbrek tutulması görülebilir.
Birkaç haftalık aralarla hastalığın ataklar yaptığı görülür. Hastaların büyük bir kısmında hiçbir belirti kalmaksızın iyileşme elde edilirken, bazılarında böbrekte tahribat ortaya çıkabilir.
Hastalığın bir çeşit alerjik hastalık olduğunu belirtmiştim. Özellikle küçük çocuklarda, ateşle seyreden üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra ortaya çıkabilir. Çok sık olmamakla birlikte ilaç alerjisi de hastalığın belirmesinde etken olabilir. Bu nedenle her vakada, etken olabilecek ilaç araştırması yapılmalıdır.
Hastalığın tedavisinde ilk aşama, hastalığa neden olabilecek etkenlerin belirlenerek ortadan kaldırılmasıdır. Bu etken ortadan kaldırıldıktan sonra sadece belirtileri gidermeye yönelik tedavi yeterli olabilir. Eklem tutulması, şişlik, karın ağrısı gibi şikáyetleri çok olanlarda kortizon tedavisi etkili olacaktır. Devamlı ataklar sonucu böbreğin etkilenerek kronik bir böbrek hastalığının ortaya çıktığı durumlarda, bağışıklık baskılayıcı ilaçların, örneğin Azothioprin'in yararlı etkileri görülebilir. Size tavsiyem çocuğunuzu tıp fakültelerinden birinin çocuk kliniğine götürmenizdir.
Yazının Devamını Oku 20 Ağustos 2001
Verdiğimiz ilaçlarla çocuk biraz iyileşir gibi olurken, birdenbire eski haline dönüyor, eklem yerleri şişiyor, karın ağrıları başlıyor. Kol ve bacakları halka halka deri altı kanamaları şekline dönüşüyor. Bu durum 2-3 kezdir tekrarlıyor. Bu hastalığın iyileşmesi çok zaman alır diyorlar. Bu hastalık tamamen geçer mi?K.KOÇER / İSTANBULTıp dilinde Henoch-Schönlein purpurası olarak adlandırılan hastalık bir anlamda alerjik kökenli bir sağlık sorunudur. Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişen yanlış bağışıklık, damar sistemini etkileyerek deri altı kanamalar tarzında döküntülere yol açabilir. Bu döküntüler, deride olduğu kadar sindirim sisteminde, böbreklerde ve eklemlerde de olabilir.Sindirim sisteminde olan döküntüler, sindirim kanalı içine kanamalara neden olabilir. Sindirim kanalına olan kanamanın belirtisi dışkının katran gibi siyah çıkması, kusma olduğu takdirde, kahve telvesi görünümünde olmasıdır. Eklemlerdeki döküntüler, eklemlerde romatizma benzeri ağrılar, kızarıklık ve hareket kısıtlılığı gibi belirtilere neden olur. Böbrekleri tuttuğu takdirde idrarda kanama ortaya çıkar. Kanama bazen gözle görülebilecek derecede, bazen de sadece mikroskopla tespit edilecek derecededir. Ayrıca yapılan idrar tahlilinde protein (Albumin) olduğu da belirir. Hastaların yaklaşık yarısında böbrek tutulması görülebilir. Birkaç haftalık aralarla hastalığın ataklar yaptığı görülür. Hastaların büyük bir kısmında hiçbir belirti kalmaksızın iyileşme elde edilirken, bazılarında böbrekte tahribat ortaya çıkabilir. Hastalığın bir çeşit alerjik hastalık olduğunu belirtmiştim. Özellikle küçük çocuklarda, ateşle seyreden üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra ortaya çıkabilir. Çok sık olmamakla birlikte ilaç alerjisi de hastalığın belirmesinde etken olabilir. Bu nedenle her vakada, etken olabilecek ilaç araştırması yapılmalıdır.Hastalığın tedavisinde ilk aşama, hastalığa neden olabilecek etkenlerin belirlenerek ortadan kaldırılmasıdır. Bu etken ortadan kaldırıldıktan sonra sadece belirtileri gidermeye yönelik tedavi yeterli olabilir. Eklem tutulması, şişlik, karın ağrısı gibi şikáyetleri çok olanlarda kortizon tedavisi etkili olacaktır. Devamlı ataklar sonucu böbreğin etkilenerek kronik bir böbrek hastalığının ortaya çıktığı durumlarda, bağışıklık baskılayıcı ilaçların, örneğin Azothioprin'in yararlı etkileri görülebilir. Size tavsiyem çocuğunuzu tıp fakültelerinden birinin çocuk kliniğine götürmenizdir.
button
Yazının Devamını Oku 17 Ağustos 2001
A.L./ALMANYA<br><br>GEREK yürüdüğünüzde nefes nefese kalmanız ve gerekse çekilen röntgen filminde bir ciğerinizin çok küçük gözükmesi, geçirdiğiniz kaza sonrası akciğerinizin bir kısmının zarar gördüğü ve bu kısmın ameliyatla alındığını düşündürür.<br> Ciğerin bir kısmının alınması normal bir yaşantı sürdürmenizi engellemez. Çünkü zaman içinde, geri kalan kısım genişleyerek ciğer kapasitenizin artmasını sağlar. Bu dengeleme olayının kısa zamanda gerçekleşebilmesi için, solunum eksersizlerinin yapılması gerekir. Mektubunuzdaki bilgilerden, böyle bir uygulamaya gidilmediği anlaşılıyor. Ev doktorunuzla görüşüp, sizi, solunum fizyoterapisi uygulanabilecek bir merkeze göndermesini isteyin. Bu takdirde, kısa bir süre sonra normal iş yaşantınıza dönebileceğinizi sanıyorum.
Süt hormonum yükselmiş
F.H./ANKARA
KADININ bebeğini emzirdiği süre içinde hamile kalmamasını sağlamak için, doğanın geliştirdiği bir önlem bulunmaktadır. Bu olay, süt salgılatıcı hormon olan prolaktin tarafından sağlanır.
Bazen, bebek emzirme olmadan da prolaktin hormonu artabilir. Bu durumda bazen kadının göğüslerinden süt de gelebilir. İşte bu durumlarda da gebelik oluşmaz. Böyle hallerde, ilaç kullanarak prolaktin hormonunun düzeyi normale indirilir. Ancak hormon normale iner inmez gebelik hemen oluşmayabilir. Uzun süre çalışmayan yumurtalıkların çalışmaya başlaması zaman alabilir. Yumurtalıkların yumurta üretip üretmediğini, ultrasonografi ile kontrol etmek mümkün olabilmektedir. Doktorunuzun bu kontrollari de yapacağı kanısındayım, ilişkinizi kesmemenizi tavsiye ederim.
İltihap iyileşmiyor
A.R/İSVİÇRE
BENİ aile doktorunuz olarak kabul etmeniz bana gurur veriyor. Tüm çabam, yol gösterici olmak, doğru zamanda doğru uzmana başvurarak tedavinin başarı şansını artırmaktır. Bunda başarılı olduğumu gördükçe de enerjim artıyor.
Doğum kontrolü amacıyla tüplerinizi bağlatmanızın, vajinal mantar ile bir ilişkisi yok. Sık sık yazdığım gibi, mantar hastalığı, titiz bir tedaviyi gerektirir. Mantar ilaçlarını düzenli kullanmak, eşinizle birlikte tedavi görmek doğru davranışlar ancak, yetersiz kalmasının nedeni, tedavi süresinin kısa tutulmasına bağlı olsa gerek. Bu gibi hastalıklarda ilaçlar biter bitmez kontrol olmak ve gerekiyorsa bir ya da daha fazla tertip ilaç kullanmak gerekmektedir. Ancak uzun süredir değişik ilaçları kullanmış olmanız nedeniyle bu ilaçlara karşı direnç gelişmiş olabilir. Eğer doktorunuz mantar kültürü yaptırarak etkili ilaçları belirler ve bunlarla kür yapılırsa daha kesin bir sonuç alma ihtimaliniz olacaktır.
Vajina giriş kısmındaki sertlik, sürekli iltihabın, Bartolin bezlerinde yarattığı etkiye bağlı olsa gerek. Bunun da küçük bir ameliyatla giderilmesinde yarar olacaktır. Doktorunuza tekrar başvurmanızı öneririm.
Yazının Devamını Oku