3 Aralık 2001
BEN çok yakında doğum yapmayı planlayan 32 yaşında yüksek tansiyon ve plokistik böbrek rahatsızlığı olan bir bayanım.Sizden bana, doğumumu tamamıyla risksiz yaptırabilecek çok iyi bir doktoru tavsiye etmenizi rica ediyorum. Rumuz: NUR
Sizin de mektubunuzda ayrıntı yok. Sağlığınızı ilgilendiren bu kadar önemli bir konuda yazı yazarken bile, bu kadar üşengeç olmanızı anlayamıyorum. ‘‘Çok yakında doğum yapmayı planlayan’’ kelimelerinizle kaç aylık gebe olduğunuzu anlamak mümkün değil. Gebeliğinizin bu aşamasına kadar ne gibi durumlarla karşılaştığınız, takibinizin ne şekilde yapıldığı gibi bilgiler de yok. Bu bilgilere neden ihtiyaç olduğunu anlatayım. Polikistik böbrek teşhisi, böbreğin normal dokusunun çok az olup, doğal sünger gibi çok sayıda, irili ufaklı kistlerle dolu olması halidir. Bu hastalık kalıtımla iletilen ve doğuştan itibaren var olan bir hastalıktır. Böbrek dokusu yetersizliği olduğu için polikistik böbrek hastalarının çoğunda yüksek tansiyon bulunabilir. Bu hastalar böbrek iltihaplanmaları açısından zayıftırlar. Her iltihaplanma da zaten yetersiz olan böbrek dokusundan bir şeyler daha götürür. Polikistik böbrek hastalarının, böbrek yetersizliği ve buna bağlı olarak üre yükselmesi riskine karşı sürekli olarak böbrek hastalıkları uzmanı (nefroloji) bir doktorun denetiminde olması gerekir.
Bir polikistik böbrek hastası olarak, teşhisin konulmasından bu zamana kadar nasıl bir takip yöntemi uyguladığınızı belirtmemişsiniz. Gebelik de bünye için yük getiren bir durum olduğu için zaten sorunlu olan böbreklerinizi daha da riske sokacaktır. Bu durum bebek için olduğu kadar sizin için de bir risk faktörü oluşturur. Bunun için sizin tüm gebelik süresince nefroloji uzmanı bir doktorun yakın takibi altında bulunmanız gerekir. Hatta gebeliği planlarken bunu nefroloji uzmanına danışmanız gerekirdi.
Eğer bu güne kadar böyle bir takip altında değilseniz, acilen bunu sağlamalısınız. Doğumu hangi hastanede ve kimin yapması konusunu şu andaki mevcut durumunuza ve karşılaşma ihtimali bulunan risklerinize göre bu doktor planlamalı. Ayrıca polikistik böbrek hastalığının kalıtsal bir sorun olması nedeniyle doğacak çocuğunuza da ultrasonografi yaptırarak aynı sorunun onda da olup olmadığını belirlemenizi tavsiye ederim.
Yazının Devamını Oku 30 Kasım 2001
HALEN 12 yaşında olan oğlumun penisi çok küçük, idrarını yaparken üstünü ıslatıyor. Aşırı kilolu olduğu için de göğüsleri kız gibi büyük. Bu normal bir durum mu, yoksa hormon bozukluğu mu var? Y.M./İSTANBUL
12 yaşında da olsa bir çocuğun penisinin 1 cm. kadar olması normal bir durum değil. Burada bir hormonal yetersizlik düşünülebilir. Aşırı kilolu olmasının bunda olumsuz etki yaptığını sanıyorum. Çocuğunuzu endokrinoloji deneyimli bir çocuk doktoruna ya da bir üniversite hastanesinin çocuk kliniğinin endokrin servisine muayene ettirmenizi tavsiye ederim.
Bu arada idrar yaparken üstünü ıslatma konusuna da dikkat çekmek isterim. E-mail ile göndermiş olduğunuz kısa mektupta çok ayrıntılı bilgi yok. Bazen penisin idrar deliğinin uçta değil de altta olduğu haller de var. İdrar kanalının tam kapanmaması sonucu olabilen bu tabloda idrar deliği penisin ortalarında ve hatta kök kısmında olabilir. Böyle hallerde idrar karşıya doğru değil aşağıya doğru akar. Tıp dilinde hypospadias denilen böyle bir tablonun da bulunması ihtimaline karşı, oğlunuzu muayene eden doktora bu konuyu da bahsetmenizi tavsiye ederim.
Yumurtalığım yapışmış
1998 yılında yumurtalığımın kanalı, fallop borusu kapanmış, bunun için ameliyat oldum. Ameliyat raporumda 'hematosalpenks' yazıyordu. Bunu araştırdım dış gebelik olduğunu öğrendim.
İki yıllık evliyim ve çocuğum yok. Doktor tetkik yapıp diğer borumun açık olup olmadığını incelemek istedi, sonuç temiz çıktı.
Kısa bir süre önce sol yumurtalığımın olduğu yerde ağrı olunca doktora gittim, yumurtalığımda yapışma olduğunu söyleyerek ilaçlar verdi. Yumurtalığımın diğerini de kaybetmekten korkuyorum. Tedavi ile bu yapışma açılır mı? Ben artık anne olmak istiyorum.
A.SERT/İSTANBUL
Ameliyat raporunuzda yazılı olan 'hematosalpenks' tanımı yumurtalıkla rahim (uterus) arasında yer alan tüpün kanla dolu olduğunu belirler. Bunun neye bağlı olduğunu, rapordaki diğer açıklamalar belirler. Yırtılmaya başlamış dış gebelik buna neden olabileceği gibi, endometriosis denilen tablo da buna yol açmış olabilir. Daha önceki yazılarımı okumuşsanız, endometriosis adı verilen tablonun, uterusun iç çeperini oluşturan hücrelerin (endometrium) başka yerlerde de yer alması olduğunu biliyor olmalısınız. Bu hücreler bulundukları yerlerde de adet dönemlerinde kanama yaparlar. Bununla ilgili gazetelerde ve televizyonlarda ara sıra yer alan haberleri hatırlıyorsanız, her ay gözünden, burnundan kan gelen kişilerden söz edildiği görmüş olmalısınız. Eğer sizde de böyle bir tablo varsa ve endometrium hücreleri tüplerde yer aldıysa, tıkanıklık ve raporda söz edilen kan buna ait olabilir.
Diğer yumurtalığınızla ilgili duruma gelince, daha önce sorun olmayan yumurtalığın, tüplerle ilgili röntgen tetkikinden sonra hastalanması, bu işlem sırasında mikrop aldığınızı düşündürebilir. Bir yumurtalığınız ameliyatla alındığı ve diğerinin de şu anda hasta olduğu dikkate alınınca, ileride kısır kalmamak için şu aşamada, başka bir sağlık kuruluşunda enerjik bir tedavi yapılmasını öneririm.
Yazının Devamını Oku 29 Kasım 2001
BEN 22 yaşında bir genç kızım. Hemoroid sorunum var. Bu konuda hangi uzman doktora başvurmam gerekir? Bana ne önerileriniz olur?
B.U.
Hemoroid ya da halk arasındaki adıyla basur, rektum (makat) civarındaki toplardamarların varis şeklinde genişlemesidir. Bünyesel yatkınlık söz konusu olmakla beraber, en önemli nedeni kabızlıktır. Makat içinde sert bir dışkı kitlesinin sürekli baskısı buradaki toplardamar dolaşımını bozar ve zorlanan dolaşım nedeniyle damarlar balonlaşarak genişler.
Tüm tedavilerde ilk kural, nedenin ortadan kaldırılmasıdır. Bu yapılmadığı sürece hemoroidler için ameliyat bile yapılsa, geri kalan damarlarda yeniden belirebilir.
Hemoroid ile genel cerrahlar ilgilenir. Son zamanlarda proktolog adıyla, özellikle makat civarındaki sorunlarla ilgilenen uzmanlar mevcutsa da sayıları az olduğu için, bir cerraha başvurmanız daha kolay olacaktır.
Testislerim ağrıyor
52 yaşındayım. Birkaç yıldan beri testislerimde, slip tipi iç çamaşırların oluşturduğu sancı vardı, önemsemedim. Fakat son zamanlarda testislerimin küçüldüğünün farkına vardım. Bunun bir tedavisi var mı? Bir tedavi, ilaç önermeniz mümkün mü? Üroloji uzmanı, bu hastalıklar için uygun doktor mudur?
Kaya
Bir organın giderek küçülmesi o organın işlevlerinde de bir azalma olduğunu düşündürür. Tıp dilinde 'atrofi' olarak adlandırılan bu tablo, ya o organda doku hasarına yol açan iltihap benzeri bir olaya ya da o organa kan götüren damarlarda bir soruna bağlı olabilir.
Sizin olayınız yıllar öncesi başlamış. Bir organda ağrı olması o organda bir sorun olduğunu düşündürür. Bu sorunun ne olduğu ya da önem derecesini bir doktor belirlemelidir. Siz ağrınızı slip tarzı külota bağlamışsınız ama daha önce sorun yaratmayan bir çamaşır türünün artık sorun nedeni olmasının altında başka bir etkenin olabileceğini düşünmeliydiniz. Olayın tedavisinin olup olmadığı, varsa bunun ne olduğunun anlaşılması için muayene ve belki de bazı ek tetkikler gerekebilir. Bu konu, sizin de düşündüğünüz gibi üroloji uzmanlarının ilgi alanı içindedir.
Yazının Devamını Oku 28 Kasım 2001
<B>M.BAHADIR<br><br>ALMANYA<br><br>ZAMAN </B>zaman gelen başdönmesi birçok etkene bağlı olabilir. Bunların hepsinin tetkiki gerekir. Ancak, boynunuzda da ağrı olduğu dikkate alınırsa, öncelik boyun omurlarınızın tetkikinde olmalı. Tıp dilinde vertebro-baziler yetersizlik olarak adlandırılan bir tabloda, boyun omurlarının üst kısımlarındakilerinde oluşan sorunlar, bu omurların aralarından geçerek kafatasının alt kısmını besleyen atardamarın daralması ya da tıkanmasına neden olabilir. Beyindeki bazı merkezler ve özellikle dengeyi sağlamakla ilgili olan beyincik beslenmesi bozulacağı için de baş dönmesi ortaya çıkar. Özellikle, boyun ağrılarının çok olduğu günlerde ya da başınızın bazı hareketlerinde baş dönmesi yoğun bir şekil kazanıyorsa bu tabloyu düşünmek gerekir. Bunun tetkiki için boyun omurlarının dört yönlü röntgeni, daha da iyisi boyun omurlarının bilgisayarlı tomografi veya MR gibi ileri yöntemlerle tetkiki gerekmektedir.
Köpek kisti
nasıl bulaşır
B.ALTINDAĞ/İSTANBUL
HALK arasında köpek kisti olarak adlandırılan ekinokok paraziti, köpeğin tüüyleri ile bulaşmaz. Hastalık etkeni olan parazit, bazı köpeklerin bağırsaklarında yaşar.
Evde beslemeyi düşündüğünüz köpeği devamlı olarak pişmiş gıdayla besler, veterinerin önerdiği aralıklarla parazite karşı ilaçlarsanız ekinokok almanız söz konusu olmaz. Eğer köpeğinize iyi bakarsanız, onun tüyü sizin saçınızdan ya da kazağınızdaki koyun yününden farklı değildir.
Annem sık sık bayılıyor
Y.Ballı/İSTANBUL
ANNENİZİN zaman zaman fenalaşması ve kısa süreli şuurunu kaybetmesini hemen tansiyon düşüklüğüne bağlamak doğru değil.
Muhtemelen, mevcut olan koroner yetmezliği nedeniyle kalbinde ritim bozuklukları da ortaya çıkıyor, yaşlı ve damar sertliği olan birinde ritim bozukluğu nedeniyle, beyine kısa süreli de olsa kan gitmezse hastada geçici şuur kayıpları ortaya çıkabilir. Bu durumların kesin olarak ortaya konulabilmesi için Holter adı verilen sistemlerden yararlanılabilir. Bu sistem bele takılan küçük bir cihaz yardımıyla 24 saat süreyle kalp elektrosu takibi yapılmasını sağlamaktadır. Kişi gün boyu normal faaliyetlerini sürdürürken elektrosu banda kaydedilmekte ve daha sonra hangi saatte ne gibi sorunlar olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu aletin bir benzeri de tansiyon ölçümü için kullanılıyor. Alet 24 saat süreyle belirli aralıklarla otomatik olarak tansiyon ölçümü yapıyor, ertesi gün de bu sonuçlar ayrıntılı olarak inceleniyor.
Annenizdeki şuur kayıplarının tansiyona mı yoksa kalp ritmi düzensizliğine mi bağlı olduğunun anlaşılmasında bu gibi sistemlerden yararlanılabilir.
Yazının Devamını Oku 27 Kasım 2001
<B>BEN 20 yaşında üniversite öğrencisi bir gencim. <br><br>Ne zaman nabzımı ölçsem, 90-100 arası bir rakam çıkıyor. Bu rakamın yüsek olduğunu, normalinin 70-80 arasında olması gerektiğini duydum. Kalbimde ağrı ya da tıkanma hissetmiyorum.
Yüksek nabız ne gibi problem yaratır? Kalbimde var olan bir hastalığın belirtisi midir?
S.Burak/İstanbul
Nabız, kalbin atımlarının atardamarlarda yaptığı dalgalanmalardır. Yani nabız sayısı, kalbin atım sayısını da gösterir.
Kalp, vücudun kan ihtiyacına göre değişken sayılarda çalışabilir. Dinlenme zamanında vücudun oksijen ve enerji harcaması az olduğu için daha yavaş çalışırken, bedensel çalışma, koşma gibi efor harcaması sıralarında artan bu ihtiyacı karşılayabilmek için daha hızlı çalışır. Benzer şekilde sinirlenme ve heyecanlanma gibi stresin arttığı hallerde de nabız hızlanır. Bu nedenle nabız sayısının istirahat sırasında ölçülmesi daha uygundur.
Yazınızda belirtmemiş olmakla beraber 90-100 civarındaki nabız sayısının istirahatte ölçüldüğünü kabul ederek cevabımı ona göre vermek istiyorum.
İstirahat sırasında nabız sayısının sürekli olarak normalin üzerinde olması, ya kalbin kan pompalama sorununu ya da tiroid bezinin aşırı çalışmasını düşündürür.
Kalp, her atımda belirli bir hacimde kan pompalar. Eğer kalp, kapaklarında bir bozukluk ya da benzeri bir soruna bağlı olarak her atımda olması gerekenden az kan atıyorsa, vücudun ihtiyacını karşılayabilmek için nabız sayısını artırarak bu açığı kapatır. Böyle bir durum varsa efor harcaması sırasında nabız daha da artacağı ve belki de buna rağmen vücudun kan ihtiyacını karşılayamayacağı için aşırı çarpıntı ve nefes nefese kalmak denilen türde nefes darlığı görülür. Siz bu tür bir şikayetten bahsetmediğiniz için, kalbinizle ilgili bir sorununuz olduğunu sanmıyorum.
Böyle olunca tiroid bezinizin fazla hormon salgılaması demek olan hipertiroidi hastalığı hatıra gelir. Hipertirodi nedeniyle hızlanan metabolizmaya bağlı olarak, kilo kaybı, sıcağa tahammülsüzlük ve terleme, sinirlilik, ellerde titreme gibi belirtiler olabilir. Hipertiroidinin anlaşılabilmesi için doktorun muayenesi yanında, kandaki tiroid hormonlarının düzeylerinin de belirlenmesi gerekir.
İç hastalıkları uzmanı bir doktora başvurduğunuz taktirde gerekli tetkikleri yaparak durumunuzu aydınlığa çıkaracaktır.
Yazının Devamını Oku 26 Kasım 2001
Bu sene balık bol. Uygulanan avlanma yasakları mı, iklim koşulları mı, denizlerin kirletilmesine karşı alınan önlemler mi, nedendir bilinmez. Ancak ülkemizin yaşadığı ekonomik krizde özellikle dar gelirliler için bulunmaz bir nimet, Tanrı'nın bir armağanı gibi kabul etmek gerekiyor.
Bu fırsatı kaçırmayın, sık sık balık yiyin. Bu tavsiyemin nedeni sadece ucuz olması değil. Balığın sağlık açısından da çok değerli bir gıda olmasına bağlı. Öncelikle, balık protein değeri çok yüksek olan bir gıda. Üstelik balıktaki protein kolay sindirilir ve vücut için çok yararlı olan protein türüdür. Bu özelliği nedeniyle, çocuklar, gelişme çağındaki gençler, yoğun bedensel faaliyet gösterenler, hastalar önde olmak üzere herkes için çok değerli bir gıda türü.
Olaya kalp ve damar sağlığı açısından bakıldığında da balık çok önemli bir yer işgal ediyor. Damar sertliğinden korunmak için kırmızı etten kaçınılması gerektiğini artık hemen herkes biliyor. Kırmızı ette bulunan yağ kolesterolün yanı sıra, doymuş yağ asitleri de içerdiği için, damar sertliği riskini artırıyor. Bu nedenle beslenmede kümes hayvanlarının önemi arttı. Oysa son zamanlarda yapılan çalışmalar, tavuk eti ile mukayese edildiği zaman balığın bu alanda tartışılmaz bir üstünlük taşıdığını ortaya koydu.
Yağların damar sertliği alanındaki riskini belirlemek için size çok basit bir ipucu vereyim. Temel kural olarak, bir yağ ne kadar katı ise, o kadar çok doymuş yağ içerir. Doymuş yağların fazlalığı da damar sertliği açısından o kadar fazla risk yaratır. Bir sığırın yağı ile, bir tavuğun yağını oda ısısında yan yana koyduğunuzda, sığırın yağı çok katı, tavuğun yağı ise daha gevşektir. Bunların yanına balığı koyduğunuzda, balığın yağının hiç de katı olmadığını görürsünüz. Bu üstelik oda ısısında yaptığımız bir deney. Balığın soğuk deniz suyunda yaşadığını düşünürseniz, yağının ne kadar zor katılaştığını anlamak zor olmaz. Bunun nasıl gerçekleştiği size çok teknik bir ayrıntı olarak gelebileceği için bu konuya girmek istemiyorum, ama şunu bilin ki balık ne kadar soğuk suda yaşıyorsa damar sertliğinden korunmak için o kadar yararlıdır. Bu ilk olarak Eskimo'larda ortaya çıkmış bir gerçektir. Eskimo'lar iklim koşuları nedeniyle sebze, meyve gibi sağlıklı olduğunu bildiğimiz gıdaları pek bulamıyorlar. Soğuktan korunmak için de çok yağlı besleniyorlar. Bu koşullarda onlarda kalp ve damar hastalıklarının çok olması gerektiği düşünülüyor ama diğer toplumlara oranla çok düşük olduğu belirleniyor. Buradaki koruyucu etken soğuk suda yaşayan balıklar.
Ülkemizde son zamanlarda beslenme ve üstelik sağlıklı beslenme açısından çok büyük bir imkán yaşanıyor. Bazı cinsleri ekmekten bile ucuz olan balık bolluğunu kaçırmayın.
Yazının Devamını Oku 23 Kasım 2001
<B>K.BÜKÜCÜ/İSTANBUL<br><br>ALERJİLERDEN </B>tümüyle kurtulmak genellikle mümkün olmuyor. Çocuklukta olan alerjilerin bazen, büyüyünce geçtiğine rastlanabilmektedir. O yıllardaki doktorun sözlerinin temelindeki bilgi budur. Siz 22 yaşında olduğunuza göre, büyüme aşamalarına bağlı olarak kendiliğinden kaybolma ihtimali yok demektir. Durum böyle olunca size düşen iki şey var. Birincisi, alerji nedeni olan etkenden mümkün olabildiğince uzak durmak, ikincisi de, kaçınılmaz olarak maruz kalınan maddelerin yol açtığı alerjinin belirtilerini ilaçla gidermek. Soğuk alerjisinde, soğuk havalarda açıkta kalan yerleri eldiven vb. giysiler kullanarak olabildiğince azaltmak ve buna rağmen oluşabilen alerjik belirtiler için de ilaç kullanmak. Siz kullandığınız ilacın kısa etkili olduğundan şikáyetçisiniz ama, doktorunuzla konuşursanız 24 saat gibi uzun süreler etki gösteren ilaçlardan birine başlayabilirsiniz.
Mantar ilaçları iyi geliyor
C.ÖNAY/ANKARA
SORUNU tersine incelersek, size verilen mantar ilaçlarıyla hastalığınız önemli ölçüde gerilediğine göre, hastalığınızın mantar olması ihtimali çok yüksek. Kaldı ki, tarifleriniz de bu ihtimali kuvvetlendiriyor. İlaçların bitmesiyle hastalığın geri dönmeye başlaması, tedavinin yeterli sürece uygulanmadığını düşündürüyor.
Doktorunuzla tekrar görüşmenizi tavsiye edeceğim. Bu görüşme sırasında, ilaçların yanı sıra almanız gereken, giysilerin temizliği vb. diğer önlemleri de sormayı ihmal etmeyin.
Kas kramplarından nasıl kurtulacağım
K.ALACA/İSTANBUL
BAŞKACA sağlık sorunu olmadan zaman zaman kramplar girmesine karşı doktorlarınızın önerdiği magnezyumlu ilaçlar doğru bir seçimdir. Ayrıca kandaki sodyum, potasyum, klorür ve kalsiyum gibi mineralleri de kontrol ettirerek, düzensizlik varsa, bunlara yönelik önlemler almak da gerekebilir.
Hepatit devam etmiyor
K.ÇETİNKAYA/İSTANBUL
1990 yılında geçirdiğiniz Hepatit B tümüyle iyileşmiş, bundan sonrasında herhangi bir tedavi gerektirmez. Daha sonra oluşan göz aklarınızın sararması nedeniyle yapılan tetkikte de ‘‘Gilbert’’ hastalığı olduğunuz söylenmiş. Bunun da size bir zararı yok. Yorulduğunuz zamanlarda kandaki bilirubin düzeyi arttığı için göz aklarınızda sararma oluşabilir, bunun hepatit ile bir ilişkisi yok. Kesin bir tedavisi olmadığı gibi bulaşıcı da değildir; normal yaşantınızı sürdürebilir ve evlenebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 22 Kasım 2001
<B> Ö.N/ANKARA <br><br>B</B>aş ağrısı ve görme sorunu ile başlayan sorununuz, beynin alt kısmında yer alan ve görevi bütün hormonları idare etmek olan hipofiz bezine ait olmalı. Böyle hallerde öncelikle tümör düşünülür. Ancak sizde ameliyat sonrası tümör olmadığı söylenmiş. Bu, sevindirici bir durum. Ne var ki gerek hipofiz bezinin hastalığı ve gerekse de geçirdiğiniz ameliyat nedeniyle hipofiz beziniz artık görev yapmıyor. Hipofiz bezi diğer hormonları yönetmedeki orkestra şefliği görevini yapmadığı için hormon üreten diğer bezler de görev yapamazlar. Ádet kanamalarınızın durması cinsiyet hormonlarınızın yetersizliğine, bol idrar çıkması ve bunu karşılamak için 15-20 litre civarında su içmek zorunda kalınması da, vücutta su tutulmasını sağlayan hormonların eksikliğine bağlı. Benzer şekilde tiroid hormonlarınız ve böbrek üstü beziniz de çalışmıyor.
Size burun spreyi şeklinde verilen hormon, vücutta su tutulmasını sağlıyor. Tiroid hormonu, kortizon ve diğer ilaçlar hep vücutta eksilen hormonları yerine koymayı amaçlıyor. Bu ilaçların, genellikle ömür boyu kullanılması gerekiyor. Kestiğiniz takdirde şu anda normal olan bütün vücut işlevleriniz bozulur.
Periyodik olarak yapılan kontrollerinizi ihmal etmeyin, doktorlarınızın belirlediği bütün ilaçları düzenli olarak kullanın, vücudunuzda herhangi bir belirti hissederseniz, sizi sürekli olarak takip eden doktorlara başvurun.
İlaç kullanamıyorum
K.A/İSTANBUL
Geçirdiğiniz kaza sırasında başparmağınız kırılmış ve ameliyatla sabitleştirilmiş. Sonrasındaki ağrıların büyük bir kısmı içerideki metale ve biraz da etrafta hasar gören dokulara bağlı olmalı. Metalin takılması, çıkarılması ve kasların düzenlenmesi olmak üzere en az üç kez ameliyat olmuşsunuz. Bunların kesikleri de ağrı nedeni olabilir. Ağrı tüm kolunuza yayıldığına göre sinirlerin etkilendiği anlaşılıyor. Ağrı kesicilerin ortaya çıkardığı yan etki nedeniyle ilaç da kullanamadığınıza göre, ağrılardan kurtulmanın en pratik yolu, bir TENS cihazı edinmektir. Pille çalışan bu cihaz, hafif elektik akımları vererek o bölgedeki ağrıyı ortadan kaldırır. Bu cihazı nereye ve nasıl uygulayacağınızı, sizi tedavi eden fizik tedavi uzmanına danışın.
Yazının Devamını Oku