4 Ocak 2002
BEN 50 yaşında bir bayanım. 10 yıl kadar önce kadın hastalıklarından ameliyat oldum, rahim ve yumurtalıklar alındı.Şikáyetlerim sonucunda bana yapışkan şeklinde östrojen ilacı verildi. Bu ilacı 9 yıl süreyle kullandım, çok rahattım; ta ki bir cerrah dostumuz, uzun süreli hormon kullanmanın sakıncalı olduğunu belirtinceye kadar. Hemen bıraktım, bir yıldan beri çektiklerimi bir Allah bilir, bir de ben. Sık sık terleme, kalp çarpıntısı, yorgunluk... Vücudumun kuruduğunu hissediyorum.
Ben tekrar hormon kullanmaya başlayayım mı? Ne zamana kadar kullanabilirim?
N.TEKİN
İSTER doğal yollarla, ister ameliyat gibi bir nedenle ortaya çıkmış olsun, menopozda hormon kullanmak konusu, üzerinde tartışmalar sürdürülen bir konudur.
Bazı araştırmacılar, uzun süre hormon kullanmanın meme ve rahim kanseri riskini artırabileceğini ileri sürerken, diğer bazıları, oluşmuş kanserin seyrini hızlandırabileceğini düşünüyorlar.
Şimdi bu noktada durursak, sizin rahminiz ameliyatla çıkarıldığı için bu açıdan bir risk taşımıyorsunuz. Meme kanseri riski açısından düzenli aralıklarla meme röntgeni (mamografi) çekilmesi bu riski kontrol altında tutmak için gerekli olacaktır.
Olayın diğer tarafına baktığımızda, hormon kullanmamanın getirdiği riskleri de gözden geçirmek gerekiyor. Hormon kullanmayan kadın, hızlı bir yaşlanma sürecine giriyor. Hissedilen ve sizin de çok şikáyetçi olduğunuz belirtileri bir tarafa bıraksak bile, hızla artan damar sertliği, hızlanan kemik zayıflaması, kuruyan vajina, bozulan cinsel yaşam, çeşitli yönde etkilenen ruhsal yapı, incelen, kırışan cilt gibi birçok olumsuzluk, hormon kullanılmaması halinde ortaya çıkıyor. Bazı araştırmacılar, hormon kullanmayan kadınlarda Alzheimer hastalığının daha sık olduğu yolunda görüşler de belirtiyorlar.
İnsan bünyesi söz konusu olduğu zaman riskin sıfır olduğu hiçbir şey yok. Vitamin haplarının kullanılmasında bile bazı riskler var. Şimdi bu durumda hastayı tedavi eden doktora düşen görev, önce uygulayacağı tedavi ile ilgili her türlü olumlu ve olumsuz yönleri iyi bilmek, hastayı ayrıntılı muayene ederek sağlık durumuna iyice hákim olmak, en sonunda da tedavi uygulamak ya da uygulamamak halinde göze alacağı riskler arasında iyi bir denge kurmak. Aslında hekimin görevi burada da bitmiyor, bu seçenekleri hastasına anlayabileceği şekilde anlatmak ve göze alınan bir risk varsa, hastayı bu açıdan bir takip programına almak da gerekiyor.
Biz millet olarak sağlığı çok hafife alma alışkanlığında olduğumuz için, sağlıkla ilgili tavsiyeleri herhangi bir doktora rastladığımız her yerde sorma eğilimindeyiz. Hekimler olarak da, o konuda yeterli bilgimizin olup olmadığına bakmaksızın hemen ayaküstü tavsiyelerde de bulunmaktan kaçınmayız. Günümüzdeki yüksek dereceli uzmanlaşma, maalesef çoğu hekimin kendi alanları dışındaki genel bilgilerinin iyice azalmasına yol açtı. Ama hiçbirimiz bunu itiraf edemediğimiz için, olaya sadece kendi açımızdan bakıp karar veriyoruz. Bir cerrah için önemli olan tek şey, muhtemelen meme kanseridir. Bunu önlemek için hormonun kesilmesi önerisinde bulunur, diğer şikáyetler ortaya çıktığında da, ‘‘onu ilgili uzmanı düşünsün’’ diyebilir.
Size önerim, menopozda hormon tedavisi konusunda deneyimli bir uzmanla görüşerek kararı birlikte oluşturmanız.
Yazının Devamını Oku 3 Ocak 2002
BEŞ yıldan beri devam eden rahatsızlığım bende çok sıkıntı yaratıyor. Yemeklerden sonra midemde bir sıkıntı başlıyor. Nefes almada zorluk ve çarpıntı oluyor. Kalple ve sindirim sistemiyle ilgili tetkiklerde bir şey bulunamadı. Beş yıldır her yemekten sonra büyük sıkıntı yaşıyorum. Biraz geğirdiğim zaman rahatlamaya başlıyorum...
Ali.T/İSTANBUL
MEKTUBUNUZDA ayrıntılı olarak anlattığınız tüm tetkiklerde bir şey bulunamaması, olayın, tıbbi anlatımla, organik olmaktan daha çok fonksiyonel olduğunu düşündürür. Bu sözü açmak gerekirse, organlarınızda yapısal bir sorun olmadığı belirlenmiş. Bence sorunun kaynağı, sindirim sisteminizin hareketlerinin bozukluğu. Bağırsaklarınızın hareketinin de düzenli olmadığı, tuvalete ancak 3-4 günde bir çıkıyor olmanızla ortaya çıkıyor. Aynı şekilde midenizin hareketleri de düzensiz olunca, ritmik sindirim hareketleri yerine düzensiz hareketler ortaya çıktığı için sıkışma hissediyosunuz. Kalbinizin de sıkışması, diyaframın hemen altında yer alan mide nedeniyle meydana geliyor. Kalbinizde bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Zaten yapılan tüm tetkiklerle kalbiniz de normal bulunmuş.
Ne tür bir iş yaptığınızı belirtmemişsiniz. Eğer sürekli oturarak çalışıyorsanız, günlük programınıza uzun yürüyüşler eklemenizde yarar var. Ayrıca, yemekleri hızlı yiyorsanız, iyice çiğnemeyi ihmal etmeyin. Çok sıcak ve çok soğuk yiyecek ve içeceklerden kaçının. Sindirim sisteminizin hareketinin düzenlenmesi için size önerilen ilaç doğru ama hangi dozda ve nasıl kullandığınızı bilmiyorum. Doktorunuzla bunu tekrar konuşarak hareketleri düzenleyici ilaçları gözden geçirmesini isteyin.
Yazının Devamını Oku 2 Ocak 2002
<B> A.YONCA İSTANBUL<br><br>DOKTORUNUZ </B>yaptığı tahlillerden sonra tiroit bezinizin hızlı çalıştığını belirlemiş. Ancak 3 yıldan beri tedavi olduğunuzu ve bir sonuç alınmadığını belirtiyorsunuz. Eğer siz sadece kilo alamamak açısından tedaviyi değerlendiriyorsanız bu doğru olmayabilir. Tiroit bezinizin çalışması normale dönmüş olabilir, ancak başka nedenlerle kilo alamıyor olabilirsiniz. Eğer 3 yıldan beri ilaca devam etmeniz ve kontrolde doktorunuzun hálá ilaca devam etme önerisinde bulunmasını kriter alıyorsanız, bu durumda başka bir merkeze başvurarak tetkik ve tedavinizi kontrol ettirebilirsiniz.
Çapa veya Cerrahpaşa'daki tıp fakültelerinden birini düşündüğünüze göre bu fakültelerden birinin endokrinoloji (hormon bilimi) polikliniğine başvurabilirsiniz. Bu başvuru sırasında elinizde daha önceki tetkik ve tedavilere ait belgeler varsa onları da götürmenizde yarar olacaktır.
Düşmek kist yapar mı?
T.UNCU/ANKARA
GÖNDERDİĞİNİZ tetkik fotokopilerinin incelenmesinde sol bacak kemiğinizde kistik bir oluşum bulunduğu görülüyor. Bu dizinizin üzerine üç kez düştüğünüz de dikkate alınınca bunun travma (çarpma) etkisiyle ortaya çıkmış olma ihtimali yüksek. Doktorunuzun da bu görüşte olduğunu sanıyorum.
İleride yapılacak kontrol tetkiklerinde daha kesin bir karar verme ihtimali doğacaktır. Doktorunuzla bağlantıyı kaybetmeyin.
Yazının Devamını Oku 1 Ocak 2002
35 yaşında bir bayanım. Çocuk yaşlarımda geçirdiğim kaza sonucu bir gözümü kaybettim. Gittiğim doktorlar hiçbir çare olmadığını söylediler.Çünkü göz sinirim zedelenmiş. Görmediği için gözümde kayma da meydana geldi. Egzersizler önerildi ama çare olmadığı gibi, kayma daha da çoğaldı. Kötü görüntü nedeniyle başkalarının yüzüne bakamıyorum.
Gözümüm tekrar görmesi ve kaymanın düzeltilmesi mümkün mü? Göz nakli ameliyatlarından söz ediliyor, bana bir yararı olur mu?
Ş.Kaya/İSTANBUL
EĞER görme siniri hasarlandıysa bu göze yapılacak bir şey, bugün için yok. Bunun nedeni de sinirlerin kendini yenileme potansiyelinin olmaması. Bu olmadığı için hasarlanan sinir artık görev yapamaz. Göz işlevini yapsa bile gördüklerini beyne iletemediği için görme olmayacaktır.
Sinir dokusunun kendini yenileme yeteneği olmadığı için kazalarda omurilik hasarına uğrayanlar da ömür boyu felçli kalabiliyorlar.
Siz göz naklinden bahsediyorsunuz. Göz nakli ameliyatı, sizin düşündüğünüz gibi, göz küresinin tümüyle nakledilmesi demek değildir. Kaza veya hastalık sonucu gözün önündeki saydam tabaka hasarlanırsa, sadece bu tabaka nakledilmektedir. Göz küresinin tümüyle nakledilememesinin nedeni, biraz önce bahsettiğim sinir dokusunun kendini yenileyememesidir. Göz küresi nakledildiğinde, görme sinirinin kaynaşması gerekecek ki bu da henüz başarılamayan bir işlemdir. Dikkat ettinizse henüz dedim. Çünkü yapılan birçok çalışma, sinir dokusunun yenilenmesi ve ameliyatla eklendiğinde kaynaşması konusunda bazı şeyler yapılabileceği yolunda umut veriyor. Umarım yakın bir gelecekte bu konu da çözülür ve bu yüzden sorunlu olan birçok kişi sağlığına kavuşur.
Diğer sorununuz olan şaşılık için yapılacak bazı şeyler var. Egzersizler fayda sağlamadığına göre, ameliyat olmanız düşünülecektir. Gözü hareket ettiren kasları ayarlayarak gözün düz durması sağlanabilir.
Yazının Devamını Oku 31 Aralık 2001
BEN 27 yaşında bir gencim. Açlık hissine dayanamıyorum. Acıktığım zaman ellerim titriyor, halsizlik, çarpıntı ve soğuk soğuk terliyorum. Yemek yedikten 10-15 dakika sonra normale dönüyorum.
2 yıl önce bu konuyla ilgili olarak bir tahlil yaptırmıştım. Doktor bu tahlillerden sonra bana, çarpıntı halinde yarım olarak kullanacağım bir hap verdi.
Siz buna benzer bir soruya, bunun pankreasla ilgili olduğunu belirtmiştiniz.
Bana ne öneriyorsunuz?
K.DURAN / İSTANBUL
Sizin şik*yetinize yol açan tablo halk arasında ‘‘gizli şeker’’ olarak adlandırılıyor. Daha doğru olan tabiri ‘‘glikoz tolerans bozukluğu’’dur.
Gizli şeker olarak adlandırılması, açlıkta yapılan kan şekeri ölçümlerinde değerlerin normal bulunması nedeniyledir. Karbonhidratlar, yani şekerli, unlu, nişastalı gıdalar yenildiği zaman kandaki şeker düzeyi normalin çok üzerine yükselir, 3-4 saatlik bir süre geçtiğinde de normalin çok altına iner. Sizin tahlilleriniz de incelendiğinde, glikoz verilmesinden 1 saat sonra kandaki şeker düzeyiniz 200, 3 saat sonra da 60 gibi rakamlar gösteriyor. Bu rakamlar daha sonra normal sınırlara dönüyor.
Kan şekerinin düşük olduğu sıralarda, açlık hissi, çarpıntı, soğuk terleme, sinirlilik, halsizlik gibi şikáyetler görülür. Bir şeyler, özellikle de karbonhidratlar yenildiği zaman da tüm belirtiler normale döner.
Bu belirtilerin bastırılması için size verilen beta bloker grubu ilaç doğru değil. İlaç bu belirtileri bastırabilir ama sorunu çözmez. Siz bu gruptan ilaç kullanırsanız, daha yoğun hipoglisemiyi daha az belirtiyle yaşarsınız ki bu da istenilen bir durum değildir.
Bu tabloyu yaşamamak için, şeker hastalarının yaptığına benzer şekilde, şekerli, unlu, nişastalı gıdalardan uzak bir beslenmeye girmeli ve ana yemeklerin arasına halk arasında ‘‘kuşluk’’ denilen tarzda ek beslenmeler yerleştirmelisiniz.
En doğrusu bir beslenme uzmanına başvurmaktır. Durumunuza uygun bir beslenme şemasını örnekleriyle birlikte alabilirsiniz. Diğer bir tavsiyem de en az 6 ay gibi aralıklarla kandaki şeker düzeyini ölçtürmeniz. Glikoz tolerans bozukluğu olanlarda şeker hastalığı görülme oranı daha sıktır.
MUTLU YILLAR
YENİ başlangıçlar yeni umutlar getirir. Yeni bir yıla girerken umutlarınızın hiç tükenmemesini ve tüm dilediklerinizin gerçekleşmesini, yeni yılın her şeyden önce hepimize sağlıklı günler getirmesini dilerim.
Yazının Devamını Oku 28 Aralık 2001
DÜNKÜ gazetelerde ‘‘Multiple skleroz dudaktan öpüşmeyle de geçiyor’’ başlıklı bir haber yer aldı. Bunun üzerine çok sayıda okurum ve meslektaşım beni aradılar. Haber, içeriğinde doğru bilgiler taşımakla beraber, bu şekil ve başlıkta verildiği zaman yanlış anlama yol açıyor.
Haberde sözü geçen ‘‘Epstein-Barr’’ virüsü değişik hastalıklara yol açabildiği gibi, toplumda çok sayıda kişide sessiz enfeksiyonlara da neden olabilmekte. Bu nedenle kan tahlili yapılarak bu virüsle ilgili antikorlara bakıldığında, sağlıklı çoğu kişinin kanında antikorlar yüksek olarak bulunmaktadır. Bu virüsün neden olduğu hastalıklardan birisi de halk arasında ‘‘öpücük hastalığı’’ olarak da bilinen infeksiyöz mononükleoz hastalığıdır. Bazı araştırmacılar, genellikle çocukluk çağında geçirilen bu hastalığın ileri yaşlarda geçirilmesi ile multiple skleroz (MS) hastalığının görülme sıklığının artması arasında bir ilişki düşünmektedir.
Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğum Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Multiple Skleroz Derneği Bilimsel Kurul Üyesi Prof. Dr. Aksel Siva, çok sık görülen Epstein-Barr enfeksiyonu ile çok seyrek görülen MS hastalığı arasındaki ilişkinin çok tartışmalı olduğunu, bu ilişkiyi kabul eden araştırmacıların da, virüsün MS'ye neden olmadığını, ya hastalığı tetikleyici ya da bu kişilerin bağışıklık sisteminin, hem bu tür enfeksiyonlara hem de bağışıklık sistemini ilgilendiren MS gibi hastalıklara yatkınlık taşıdığını öne sürdüklerini belirtti.
Değişik virüs ve bakterilerin MS oluşumunda rol oynadığı yolunda, yıllardan beri değişik araştırmacılar tarafından iddialar ortaya atılmakta, ancak bu iddialar başka merkezlerce doğrulanmamaktadır. Bazen de söz konusu mikrobun etkisinin, MS hastalarında atak geçirme ya da hastalığın ilerlemesinde çok sınırlı rol oynayabileceğini belirten çalışmalara rastlanmaktadır.
Prof. Dr. Aksel Siva yaptığı açıklamada şunları da söylüyor: ‘‘Özetle, günümüzde MS hastalığının nedeni bilinmemektedir. Bazı genetik etkenler, ne oldukları net gösterilemeyen bazı etkenlerle bir araya gelince MS'nin ortaya çıkmasının kolaylaşabileceği bildirilmektedir. Hastalık ataklarının ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı etkenlerden biri virüs enfeksiyonları olmakla beraber, bu belirgin bir virüs ile sınırlı değildir. Önemle vurgulanması gereken özellik, multiple sklerozun bulaşıcı bir hastalık olmadığı ve dolayısıyla öpüşerek ya da başka bir yolla geçme olasılığının bulunmadığıdır.’’
Yazının Devamını Oku 27 Aralık 2001
21 yaşındayım; iki hafta önce grip geçirmiştim. Astım hastası olduğum için antibiyotik alamadım ve doktora da gidemedim. Hasta olduğum akşam çok ateşlendim; hem yanıyor hem de zangır zangır titriyordum. Sabah uyandığımda rahattım. İşe gitmek için kalktım ve metroda bayılmışım. Bütün vücudumda uyuşma, karıncalanma hissettim. Geç ayılmışım. İlk defa böyle bir şey başıma geliyor; anormal bir durum olup olmadığını ögrenmek istiyorum.
Gül İLHAN
BAYILMANIZ, daha önce ve sonrasında olmadığı için, kaygılanacak bir durumun olmadığını sanıyorum. Gerek hastalık haliniz ve gerekse yüksek ateşe bağlı terleme nedeniyle sıvı kaybı, tansiyonunuzu düşürerek böyle bir duruma yol açmış olmalı. Ancak bu düşünce, sizi muayene etmeden yapılmış bir tahminden öte anlam taşımaz. Eğer bayılmanız tekrarlarsa bir doktora başvurmayı ihmal etmeyin.
Ben bu arada mektubunuzdaki başka konulara da değinmek istiyorum. Grip geçirdiğinizi ve astım hastası olduğunuz için antibiyotik kullanamadığınızı belirtmişsiniz. Öncelikle, geçirdiğiniz hastalığın grip olma ihtimali düşük. Muhtemelen soğuk algınlığı geçirmiş olmalısınız; çünkü grip daha ağır bir hastalıktır. Öte yandan hastalığınız, grip de soğukalgınlığı da olsa, bunların tedavisinde antibiyotiklerin bir yeri yoktur. Bu hastalıklar virüslerle oluştuğu için antibiyotikler hiçbir yarar sağlamaz. Bu hastalıklarda antibiyotikler ancak, sonradan gelişen bakterilere bağlı komplikasyonlar oluşursa kullanılabilir. Değinmek istediğim bir başka konu da, astım hastası olduğunuz için antibiyotik kullanmaktan kaçınmanız. Astım hastalarının antibiyotik kullanmamaları diye bir şey söz konusu değildir. Doğru olan, hiç kimsenin doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanmamasıdır. Astım, alerjik kökenli bir hastalık olduğu için, bu hastalığı olan kişilerin sadece antibiyotiklere değil diğer ilaçlara karşı da dikkatli davranmaları ve ne gibi hallerde hangi ilaçları kullanabileceğini doktorlarından öğrenmeleri doğru olacaktır.
Yazının Devamını Oku 26 Aralık 2001
BALIĞIN faydaları hakkındaki yazınızı okudum. Ben balığı çok seven ve çok yiyen biriyim. Haftada 4-5 kere yediğim ve bazen bir seferde 1 kg. balık yediğim oluyor. Balık çok faydalı da olsa çok yemenin bir zararı var mıdır? Çoğunlukla ayçiçek yağında tava şeklinde pişiriyorum, bu pişirme şekli zararlı mıdır?
Son olarak da genel bir soru sormak istiyorum, ben yediklerime dikkat eden, hafif egzersizler yapan biriyim ama sigara da kullanıyorum (günde 10-15 tane). Bol yeşillik, balık, tavuk, az kırmızı et gibi şeyleri tüketerek, sigaranın zararlarını kısmen de olsa azaltmış oluyor muyum? (30 yaşındayım.)
Gökhan Gök
Sizin de değindiğiniz yazımda balığın yararlarını ayrıntılı olarak ele almıştım. Ancak insan bünyesinde her şeyin aşırısının zarar getirebileceğini de bilmeniz gerekiyor. Örneğin su hayattır ama aşırıya kaçıldığı zaman insanı öldürebilecek sorunlara yol açabilir. Balık da çok yararlıdır ama vücudun ihtiyacının üzerinde protein alması, aralarında gut hastalığının da yer aldığı bazı sorunlara risk yaratır. Yeme sıklığınızı değil ama, bir seferde yediğiniz miktarı azaltmanızı tavsiye ederim.
Öte yandan, kızartmaların aşırısı da sağlık açısından uygun değil. Sadece alınan yağ miktarı açısından değil, çok yüksek sıcaklığın yağda, sağlık açısından zararlı bazı maddeler ortaya çıkarabilmesi açısından da, kızartmaları daha seyrek yemenizi tavsiye ediyoruz.
Sigara ile ilgili konuya gelince, sağlıklı yaşamla ilgili bazı önlemler alıyor olmanız sigaranın zararlarını engellemez. Ancak bunları da yapmıyor olsaydınız sağlığınız daha fazla risk altında olacaktı.
Yazının Devamını Oku