Dr. Gündüz Tezmen

Parmaklarımı hissetmiyorum

6 Şubat 2002
<B>MERHABA Gündüz Bey.</B><br><br>Ben sol elin uyuşması hakkında bilgi almak istiyorum sizden. Sol elimi bilekten parmaklara kadar olan kısma kadar hissetmiyorum. Bazen de iki ayağım birden dizlerimden aşağıya uyuşuyor. Beyinle ilgili olabilir mi? Ya da psikolojik, panik atak başlangıcı mıdır?

Bilgi alabilirsem çok sevinirim. Fakat lütfen mümkünse adım gazetede çıkmasın. Saygılarımla. Teşekkürler.

ÖZELLİKLE e-posta ile başvuran okurlarım, nedense ayrıntılı yazmayı sevmiyorlar, ama benden bu kadar tarife dayanarak teşhis koymamı ve önerilerde bulunmamı istiyorlar. Sağlığınızı ilgilendiren bu konularda lütfen üşengeç olmayın.

Bu sitemi etmemin nedeni şu: Kaç yaşında olduğunuz, bileğinizdeki hissizliğin sürekli mi olduğu, değilse hangi koşullarda başladığı, bacaklarınızdaki uyuşmaların ne şekilde başladığı, ne kadar sürdüğü gibi bilgiler hiç yok.

Eğer siz orta yaş ya da üzerindeyseniz, kolunuzda ve elinizde olan his kaybı efor sonrası ortaya çıkıyorsa, bunun kaynağının kalpteki sorunlar olması ihtimali yüksek. Eğer elde ve ayaklarda zaman zaman ortaya çıkan his bozuklukları varsa, burada, aralarında multiple sklerozun da yer aldığı bazı nörolojik sorunlar söz konusu olabilir.

Bilekten parmaklara kadar olan his kaybı sürekli ise, karpal tünel denilen, bilek civarındaki kanal içinde sinir sıkışması söz konusu olabilir.

Bu kadar belirsizliklerden sonra size söyleyebileceğim tek şey, bir nöroloji uzmanına başvurmanızdır. Bu uzman, soracağı sorular ve yapacağı muayenelerden sonra durumunuzu aydınlığa kavuşturacaktır.
Yazının Devamını Oku

Üreme hormonlarınız düzensiz

5 Şubat 2002
29 yaşındayım, evliyim ve çocuğum yok. Son zamanlarda birkaç sorunum oluştu. Bunlar:

1) Yumurtlama dönemimde jel kıvamında bir akıntım oluyor ve yumurtalıklarımın olduğu bölgede dokunulmayacak kadar ağrı ve acı oluşuyor.

2) Yine bu dönemden itibaren göğüslerim çok hassaslaşıyor.

3) 30 gün ara ile gerçekleşen regl dönemim 3 gün ileri-geri oynamaya başladı. Kanamam başladığı anda kahverengi ağırlıklı bir akıntı oluyor, sonra düzeliyor. 7 gün süren dönemim 4-5 güne düştü.

Bir dönem hem hormon düzenleme hem de doğum kontrol amaçlı olarak doğum kontrol hapı kullandım ve tekrar başlamayı düşünüyorum. Yumurtalıklarımda küçük kistler vardı. Bunların büyüyor olması sorunlarıma sebep midir, yoksa sorunlarım doğal mıdır? Ne yapabilirim?

G.Öz/MANİSA

YUMURTLAMA
dönemleri, iki ádet kanaması başlangıçlarının arasında geçen sürenin ortasına rastlayan günlerdir. Bu dönemde yumurtalıklardan birinde oluşan yumurta keseciği (folikül) çatlayarak yumurta serbestleşir. Serbestleşen yumurta, tüpler aracılığıyla rahim içine iletilir, canlı kaldığı 1-2 günlük süre içinde döllenmezse, o ay içinde gebelik oluşmaz ve bir süre sonra, gebelik için hazırlanan rahim içi zarı bir kanama ile dışarı atılır.

Bu süreçte, yumurta folikülünün çatlaması sırasında bazen hafif ağrılar hissedilebilir. Sizin hissettiğiniz ağrılar da bu olmalı. Özellikle yumurtalıklarda kistik yapısı olanlarda bu ağrılar daha fazla olmaktadır.

Ádet kanamasının başlayacağı günlere doğru göğüslerde hassaslık olması da hormonal etkilere bağlıdır.

Bütün şikáyetleriniz bir arada değerlendirildiğinde, üreme hormonlarınızın çok düzenli olmadığı söylenebilir. Bunları düzene kavuşturmada, bazen doğum kontrol hapları kullanılabilirse de, öncelikle tetkik yaptırıp sorunun tam olarak ne olduğunu ortaya koymak daha doğru. Bu tetkikler sırasında mamografi denilen, memelerin radyolojik olarak görüntülenmesi işlemini yaptırarak meme dokusunun da incelenmesinde yarar var. Özellikle sol meme başına yakın bölgedeki aşırı duyarlı dokunun durumu aydınlığa kavuşacaktır.

Bu işlemler için kadın hastalıkları uzmanı bir doktorun yardımına ihtiyacınız var.
Yazının Devamını Oku

Her guatr insanı zayıflatmaz

4 Şubat 2002
BEN 19 yaşında bir genç kızım. Bu yaşıma rağmen kilom 45. Nişanlım da bu halimden şikáyetçi.Gittiğim doktor, guatrımın olduğunu ama bir sorun yaratmayacağını söyledi. Bu, sinir yapıp kilo almamı engellermiş. Her sabah bal, süt, yumurta içiyorum ama değişme yok. Midem, fazla yemeyi kabul edecek kadar iyi değil. Günde 10-15 sigara, 4-5 kupa çay içiyorum. Bu nedenle düğünü ertelemeyi düşünüyorum.

K.Bayram/ İSTANBUL

Guatr hastalığı, belki de kendisine en çok haksızlık edilen bir hastalıktır. Kim zayıf ise, kim sinirliyse, hemen guatr teşhisi konuluyor.

Guatr, boynun ön kısmında bulunan tiroid bezinin büyümesine verilen isimdir. Tiroid bezinin birçok hastalığı vardır. Bunların bazısında guatr, yani bezin büyümesi hali de bulunur. Hastaların zayıflaması ve sinirli olmasına yol açan hastalık, tiroid bezinin aşırı hormon salgılaması durumudur. Hipertiroidi adı verilen bu hastalıkta, guatr bulunması da şart değildir.

Genç kızların çoğunda tiroid bezi hafifçe büyür, yani hafif guatr bulunur, ama bu herhangi bir sorun yaratmaz. Zaten zayıf kişilerde, deri altı yağ dokusu az olduğu için, muayene sırasında tiroid bezi ele gelebilir, bu da çoğu zaman yanlış olarak, ‘‘Hafif guatr var’’ diye teşhis edilir.

Sizin durumunuza gelirsek, günde bir bardak süt ile kilo almayı düşünmeyin. Kilo alabilmek için harcadığınızdan daha fazla kalori almalısınız. Bunu da yağlı yiyeceklerden sağlayabilirsiniz. Ayrıca şeker, un, nişasta gibi gıdalar, hızla kana karışan karbonhidratlar olduğu için hızla enerji verir.

Siz, çay ve sigaradan vazgeçmelisiniz. Bunlar iştahınızı kestiği gibi midenizin de hastalanmasına yol açıyor. Bir de iç hastalıkları uzmanına başvurarak midenizi tedavi ettirirseniz, daha dengeli beslenme ve istediğiniz kiloya ulaşma şansına kavuşursunuz.
Yazının Devamını Oku

Prostat ameliyatı gecikmiş olmalı

1 Şubat 2002
<B> M.HİKMET / SAKARYA<br><br> PROSTAT,</B> idrar yolunun üzerinde bir organdır. İdrar kesesi ile dış idrar yolunun başlangıcında yer alır. Büyüdüğü zaman idrar yolunu daraltır. İdrar, kese içinde birikir, ancak basınç çok yükseldiği zaman, prostatın oluşturduğu direnci aşarak bir miktar idrar çıkartılabilir. Biriken idrar ve buna bağlı olarak da basınç fazla olduğu zaman, idrar akışını güçleştirdiği için kanda üre yükselmesine neden olur. Siz, ameliyat oluncaya kadar idrar yapmada oldukça sıkıntı çekmiş olmalısınız. Aradan 4 ay gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen ürenizin 62 olması bunu gösteriyor. Bu süre içinde böbreklerde kalıcı bir hasar olup olmadığını bilmiyoruz. Gerçi, 62 gibi bir üre rakamı, sizin sağlığınızı etkilemez ama, yine de bol su içerek idrar miktarını artırmak ve bu arada ürenizi düşürmek olanağı elde edebilirsiniz. Bu arada böbrekleriniz açısından tetkik olarak, böbreğin süzme yeteneğini kısıtlayan bir sorun olup olmadığını da araştırmanızda yarar var.
Yazının Devamını Oku

Gün sayma ile doğum kontrolü risklidir

31 Ocak 2002
35 yaşında bir bayanım. 2-3 aydan beri sol göğsümün sol kenarında sanki bir yara varmış gibi, dokundukça bana acı veren sızılar oluşmaya başladı. Bu sızılar ádet döneminden 15 gün önce başlıyor, gün yaklaştıkça artıyor, kanama başlayınca bu sızı kayboluyor. Bu sızı başlamadan önce göğsümün ucundan az miktarda bir sıvı gelmişti. Ben 9 yıllık evliyim, 6 yaşında bir kızım var. Kızımı 2 yıl emzirmiştim. Ádet periyodum düzenli, 21 günde bir oluyorum. 6 yıldır korunmuyorum. İlişki dönemlerini yumurtlama günlerine getirmemeye dikkat ediyorum.

N.KARA/İSTANBUL

GEBELİKTEN
korunmada ‘‘gün saymak’’ çoğu zaman geçerli olan bir yöntem. İki ádet kanamasının başlangıçları arasında geçen sürenin ortasına rastlayan gün genellikle yumurtlama olur. Bu günlerdeki ilişkiyle gebe kalınır. Ancak bu yöntemin kesin güvenilir olmamasının nedeni, ádet düzeninde aksama olması ihtimalidir. Büyük bir stres ya da herhangi bir hastalık oluşması halinde, yumurtlama günü gecikebilir. Bu bilinemeyeceği için güvenli sayılan günlere gelindiği sanılarak ilişki kurulursa gebelik oluşabilir.

Siz 21 gün arayla ádet gördüğünüzü belirtiyorsunuz. Aslında bu sık rastlanan bir süre değil. Bu süre genellikle 28 gün civarındadır. Eğer siz bir ádet kanamasının bitimi ile diğerinin başlaması arasındaki süreyi sayıyorsanız, yanlış yapıyorsunuz. Ádet kanamasının süresine bağlı olmaksızın, iki ádet kanamasının başlangıçları arasında geçen süreyi dikkate almak gerekiyor. Eğer bu süre 21 gün ise de normal olarak kabul edilebilir. Benim özellikle dikkat çekmek istediğim konu, bu sürelere bakarak doğum kontrolü uyguladığınız için, yanlışa düşmenizi önlemektir.

Sizin esas şikáyetiniz olan ağrıya gelince, bunun ádet düzeni ile bağlantısının olması meme dokusuna bağlı olduğunu gösteriyor. Hormonların artışına bağlı olarak dokularda gerginlik artması, ağrınızı ya da sizin tarifinizle sızınızı artırıyor. Bu durum genellikle meme dokusunda fibrokistik bir yapı bulunması halinde ortaya çıkar. Tehlikeli bir durum değildir. Kesin olarak teşhisi için mamografi denilen meme röntgenini çektirmek gerekir.

Öte yandan ağrılarınızın ortaya çıkmasından önce meme ucundan akıntı gelmesi, prolaktin adı verilen süt salgılatıcı hormonun artmasını düşündürür. Eğer bu hormon belirli bir düzeyin üzerine çıkarsa, ádetlerde aksamalar ya da ádetlerin tümden durması (amenore) görülebilir. Bu hormonun da kandaki düzeyinin belirlenmesini sağlamalısınız. Eğer artma varsa, gebelik oluşmuş ve emzirmeye hazırlanıyormuşsunuz gibi meme dokusunda süt salgılatıcı kanallar gelişir.

Bu yöndeki tetkikin en doğru yolu, bir cerraha başvurarak, onun yönlendirmeleri doğrultusunda hareket etmektir.
Yazının Devamını Oku

Horlama kliniği nerede var?

30 Ocak 2002
GEÇTİĞİMİZ günlerde köşenizde horlamayla ilgili yazı yazmıştınız. Bahsettiğiniz horlama bende de var. Daha da kötüsü, ara sıra gece nefesim kesilmiş olarak uyanıyorum. Yazınızda bahsettiğiniz horlama kliniğine benim de başvurmam gerekiyor. Bu klinik nerelerde var?

C.Onat/İSTANBUL

YAZIMDA
değindiğim uyku laboratuvarları, aralarında üniversite hastanelerinin de yer aldığı birçok büyük hastanede bulunmaktadır. Ayrıca bu işi özel olarak sürdüren birçok merkez de var.

Bu laboratuvarlar sadece horlama konusuyla ilgili olarak çalışmıyorlar. Aralarında, uyku sorunları ve cinsel güçsüzlükler olmak üzere birçok başka sorunun araştırılmasında da yararlanılıyor.

Yayın prensiplerimin gereği, özel merkezlerin adlarını belirtmemeye çalşıyorum. Eğer siz kulak, burun ve boğaz uzmanı bir doktora başvurursanız yapacağı muayenelerden sonra uygun gördüğü bir uyku merkezine gönderebilir. Uyku laboratuvarının sonuç raporunu da bu doktor değerlendirerek size tedavi önerilerinde bulunur.


Ağız kokusu mideden kaynaklanır


HÜRRİYET Gazetesi'ndeki ağız kokusuyla ilgili yazınızı ilgiyle okudum. Çok yakınım iki kişi, uzun yıllardan beri bu sorunu aşırı derecede yaşamakta olduğundan araştırma yaptım. Birçok insanın midesinde, adına ‘‘helikobakter pilori’’ denilen bir bakteri yerleşmiş bulunmakta. Avrupa'da yapılan araştırmalarda insanların yüzde 25'inde bu bakteri tespit edilmiş. Bu bakteri, mide asidine karşı çok dayanıklı ve mide asidi tarafından imha edilemiyor. Bunun sebebi ise çok basit: Bakteri, kendisini korumak amacıyla bir enzim üretiyor. Bu enzim sayesinde etrafındaki mide asidini nötralize ediyor. Bu enzim mide asidini nötralize ederken oluşan kimyasal reaksiyonda amonyak oluşuyor. Bu amonyak, mide gazı olarak nefesle birlikte dışarı atılıyor. Dolayısıyla amonyak karışımı bir ağız kokusu oluşuyor. Bundan mustarip olan insanların dilleri beyaz renkle kaplı (paslı) oluyor. Bu bakterinin diğer bir kötü yanı ise, midedeki reaksiyonlar nedeniyle birçok insanda zamanla gastrit, ülser ve hatta mide kanseri gibi hastalıklara bile yol açması...

İ. H./ALMANYA

DEĞERLİ
okurum, yayınlanan yazımda da belirttiğim gibi, ağız kokusunun birçok nedeni var. Mide hastalıkları da bunun önemli nedenlerinden biri. Kökenin mide olduğu durumlarda mideye uygulanan tedavilerle bu sorun çözüme kavuşuyor. Sizin belirttiğiniz h.pylori mikrobunun Türkiye'deki görülme sıklığı çok daha fazla. Bu sorunu, Türk hekimleri olarak bizler de başarıyla tedavi ediyoruz.
Yazının Devamını Oku

Anneniz katarakt olmuş

29 Ocak 2002
K.DEMİR/ALMANYA<br><br><B>HALK </B>arasında göze perde inmesi olarak adlandırılan durum, tıp dilinde katarakt olarak tanınır. Göz merceğinin saydamlığını kaybedip, buzlu cam görünümü almasıdır. Hastalar bu nedenle görme kaybına uğrarlar. Yapılan bir ameliyatla bu mercek çıkarılırsa hasta görmeye başlar. Ancak bu ameliyatı olmuş kişilerin ya çok kalın gözlük ya da kontakt lens kullanması gerekir. Son yıllarda yapılan ameliyatlarda, gözün kendi merceği çıkarılıp aynı yere, yani gözün içine yapay mercek konulmaktadır. Böylece hastalar kalın gözlükler olmadan görme olanağına kavuşmaktadır.

Katarakt ameliyatı Türkiye'de de hemen her hastanede yapılabilmektedir.

Eforlu tetkik yaptırmalısınız

K.UĞUR/İSTANBUL

SOL kolunuza vuran ağrılar yol yürüdüğünüzde ortaya çıktığına göre, istirahat sırasında çekilen kalp elektrosunun normal bulunması, kalbinizin sağlıklı olduğunu kanıtlamaz. Ayrıca kolesterol ve trigliserit gibi kan yağlarının yüksek olması da, damar sertliğine bağlı koroner kalp hastalığı açısından risk altında olduğunuzu gösterir. Zaten doktorunuz da koroner kalp hastalığı teşhisi koyarak tedaviye başlamış.

Ancak kalbiniz hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olabilmek için, eforlu kalp elektrosu çektirmenizi tavsiye edeceğim. Bunun ötesinde talyum testi ve anjiyo gibi ileri tetkik olanakları da mevcuttur. Doktorunuzla bu tetkikler konusunda görüşmeniz yararlı olacaktır.
Yazının Devamını Oku

Aşırı horlama tedavi gerektirir

28 Ocak 2002
BEN 45 yaşındayım. Esas şikáyetçi olan karım ama sorun bende... Ben, gece uyurken çok horluyormuşum. Bu sorunum aile huzurumuzu bozmaya başladı. Bir yerde okuduğum bilgiye göre, sabah halsiz olarak kalkmamın nedeni de buymuş. Bu durumun tedavisi var mı?

M.M./İSTANBUL

Bazı sağlık sorunları kişiye yaşamını zindan edecek kadar sıkıntı verir. Ancak bir sorun var ki, o sorunu olan kişiye değil çevresindekilere yaşamı zindan edebilir. Bu sorunun adı horlamadır.

Damağın arka kısmı olan yumuşak damağın solunum sırasında titreşmesi sonucu oluşan gürültü olarak tanımlanabilir.

Aslına bakılırsa horlayan kişi durumun çok farkında değilse ve sıkıntı duymuyorsa da, bazen sağlığı açısından önemli risklere maruz kalır. Horlama eğer çok şiddetli ise ve arada sessiz dönemler oluyorsa, bu kişide uyku apnesi denilen bir durum oluyor demektir. Uyku apnesi, uyku sırasında solunumun geçici olarak durması demektir. Eğer apne dönemlerinin her biri 10 saniyeden daha uzun sürüyorsa, o kişide solunum yetersizliğine bağlı kronik oksijen eksikliği tablosu görülebilir.

Eğer bir kişi yüksek sesle horluyorsa, horlamada zaman zaman duraklamalar oluyorsa, gece sık sık uyanıyorsa, sabah kalktığında yorgunsa, gün boyunca halsizse ve uyukluyorsa, yersiz başağrıları yaşıyorsa, dikkat eksikliği, hafıza zayıflığı bulunuyorsa, vücutta ödem (şişlik) ve tansiyon yüksekliği gibi belirtiler de öncekilere ekleniyorsa bu kişinin uyku apnesi ve buna bağlı olarak kronik hipoksi (oksijen eksikliği) yaşadığı düşünülür. Bu sorunların kalp hastalığından beyin kanaması ve felçlere kadar uzanması riski de var.

Böyle durumlarda kesin teşhis için uyku testi yapılıyor. Bir gece, bir uyku merkezinde uyuyan hastalara, kan gazları ve kalp elektrosu ölçümünün de aralarında olduğu vücut fonksiyonları takibi yapılıyor, çıkan sonuçlara göre tedavi önlemleri araştırılıyor.

Tedavisinde değişik yöntemler uygulanabiliyor. Size hangi tür tedavinin daha uygun olduğunun anlaşılabilmesi için önce tetkik yapılmalıdır. Bunun için de uyku laboratuvarlarından birine başvurabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku