Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren BudayıcıoğluYazarın Tüm Yazıları

Mahsa Amini ile yeni bir dünya

Kadınlar erkekler gibi hiç uğraşmadan, bir taht sahibi olarak gelmedi dünyaya. Onlar, kendilerine vurulan prangaları tek tek sökerek, büyük mücadelelerle bugüne geldiler, bu yolda yapılan mücadele her birini çok güçlendirdi.

Haberin Devamı

SEVGİLİ okurlarım,

Ölümüyle İran’ı ayağa kaldıran Mahsa Amini’yi sanırım artık hepiniz tanıyorsunuz. Gencecik, hayata umutla bakan bu güzelim kız, ölümüyle neredeyse tüm dünyada kadın haklarının ve özgürlüğün sembolü haline geldi. Sadece İranlı kadınlar değil, dünyanın pek çok ülkesinde yaşayan kadınlar ve erkekler bu ölüme isyan etti ve tepki gösterdi.

Mahsa, başörtüsünü yasalara uygun takmadığı için ahlak polisi tarafından gözaltına alınmış, darp edilmiş ve öldürülmüştü. Nereden bakarsanız bakın, konu yine dönüp dolaşıp kadınların ikinci sınıf insan muamelesi görmesine, baskı altına alınmasına ve sanki erkekler tarafından sürekli kontrol altında tutulması gereken bir varlıkmış gibi davranılmasına geliyor.

Mahsa Amini ile yeni bir dünya

Verilen onca mücadele, yapılan onca araştırma, çekilen onca film ve yazılan onca kitaba rağmen, bugün, 2022 yılında hâlâ kadının da insan olduğu, yaradılışta erkeklerle benzer özelliklerle donatıldığı ve hatta bazı konularda erkeklere kıyasla çok daha mücadeleci bir ruha sahip olduğu bir türlü kabul edilemiyor.

Haberin Devamı

DÜNYA ONA HAYRAN

Büyük Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk, bundan yıllar önce, yani 5 Aralık 1934’de, Batılı ülkelerde bile kadına henüz seçme ve seçilme hakkı verilmemişken, bu gerçeği gördü, kadın ve erkeği kanunlar önünde eşitlemek üzere büyük bir adım attı. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanunlar çıkardı.

Bu yüzden değil midir ki Atatürk’ü sadece bizler değil, bütün dünya unutmadı. Hâlâ gelmiş geçmiş en değerli, en ileri görüşlü, en büyük devrimci olarak anılıyor. O zamanki Türkiye’yi düşünüyorum da, yokluk, yoksulluk bir yandan, cehalet, bilgisizlik, eğitimsizlik bir yandan... Koca bir imparatorluk yıkılmış, darmadağın olmuş, dünyanın bütün güçlü ülkeleri bizim topraklarımıza göz dikip aralarında paylaşmanın yolunu ararken, hepsi bir olup ülkemize saldırırken, pek çok insanımız yiyecek ekmek, ayağına giyecek çorap bulamazken, Atatürk halkı arkasına alabilmiş. Önce topraklarına sahip çıkmış, sonrasında bu topraklar üzerinde yepyeni modern bir devlet ve ülke inşa etmiş. Bu olanlara Batılılar önce inanamamışlar ama sonra hepsi bu başarı karşısında şapka çıkarmış ve Mustafa Kemal’i örnek almışlar.

Haberin Devamı

O devirde kadınlara pek çok alanda özgürlük tanıyan böyle bir kanun çıkarabilmek ne demek, hiç düşündünüz mü? Kadınlara ne demiş Atatürk, “Erkek neyse siz de osunuz. İstediğiniz gibi giyinebilir, siz de erkek çocuklar gibi okula gidebilir, istediğiniz mesleğe sahip olabilir, seçimlerde erkeklerle birlikte sandık başına gidip oy verebilirsiniz. Hatta isterseniz siz de adaylığınızı koyup milletvekili olabilirsiniz” demiş. Hem de bunu tam 88 yıl önce demiş ve yapmış. Özellikle biz kadınlar ve çocuklar Sevgili Atatürk’e gerçekten çok şey borçluyuz.

Bir kadının giydiği ya da giymediği bir kıyafet, taktığı ya da takmadığı bir başörtüsü yüzünden gözaltına alınmasını, o kadının yaşam hakkına tecavüz olarak görüyorum ki buna benzer örnekleri bu denli ağır olmasa da bizim ülkemizde de görüyoruz.

Haberin Devamı

KADIN MÜCADELESİ...

Mini etek giyen bir kıza tecavüz edildiğinde, “Giyimiyle erkeği tahrik etmiştir” denebiliyor ya da başı kapalı bir kadın sırf bu yüzden bazı ortamlarda dışlanabiliyor. Kadınlar, yeri geldiğinde canları pahasına, bu ötekileştirmeye karşı çıktıkça, kendi güçlerinin farkına varıp ayaklarını yere daha sağlam bastıkça, kendi hayatlarının kontrolünü artık başkalarına bırakmadıkça, kadınlara uygulanan şiddetin boyutu da giderek artıyor. Alkışlanması, desteklenmesi gereken bu duruş tam tersine kösteklenmekle kalmıyor; büyük bir korku uyandırdığı için ucu vahşete varacak tepkilerle cezalandırılıyor. Oysa kadının bu mücadelesi toplumda takdirle karşılanmalı, alkışlanmalıydı.

Haberin Devamı

Düzenin değişmesinden korkanlar deyince çoğumuzun aklına erkekler geliyor, biliyorum. Ancak, kadınların güçlenmesinden korkanlar ve tepki gösterenler yalnızca erkekler değil. Çünkü baktığınızda, artık erkekler de eşlerini seçerken daha eğitimli, daha cesur, daha becerikli, bir iş ve meslek sahibi olan kadınları tercih ediyorlar. Yeni kurulacak bir ailede kadının gücünün, hem erkeğe hem doğacak çocuklara hem de ülkeye faydalı olacağının farkındalar.

EN ÇOK KİM KORKUYOR

Belki şaşıracaksınız, belki de daha önce karşılaştınız ama kadının güçlenmesinden korkanlar arasında maalesef kadınlar da var! Kadının güçlenmesini istemeyen kadınlar.

Kadının eskisi gibi erkeğin kontrolünde yaşamasını isteyen erkekleri anlamak daha kolay, ne de olsa yıllardır oturdukları tahttan inmek istemiyorlar. Evin tek hâkimi olarak kalmak, her dediğini yaptırmak, gerekirse şiddete baş vurmaktan çekinmemek ve yola böyle devam etmek...

Haberin Devamı

Mesleğim nedeniyle böyle erkekleri de tanıdım ve kendilerini ne kadar yalnız hissettiklerini gördüm. Yalnızlar çünkü hayatı paylaşabilecekleri, sorunlar karşısında birlikte mücadele edecekleri, yeri gelince sohbet edebilecekleri, kendi sorunlarını ve duygularını anlatabilecekleri biri yok o evde. Var aslında ama bunu hiç görmemiş, bunun güzelliğini hiç yaşamamışlar. İçlerindeki huzursuzluğun bu yalnızlıktan kaynaklandığının farkında bile değiller.

Kadının daha özgür olmasına karşı çıkan kadınlar ise belki de kendileri zamanında bu haklardan hiç yararlanamadıkları, bazı şeylere hep boyun eğmek zorunda kaldıkları, bu yüzden çok acı çekseler de, kendilerinde bu cesareti gösterecek gücü hiç bulamadıkları için bu harekete karşı çıkıyorlar. Değişimden en çok korkanlar da kadınlara yoğun şiddet gösteriyorlar. Son yıllarda hem dünyada hem de ülkemizde kadınlara yönelik boyutu giderek artan şiddetin en önemli nedenlerinden biri de bu zaten.

Ancak binlerce yıldır dünyamızda değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir. Doğa bile sürekli değişirken, kadınları yeniden eskiye döndürmenin artık mümkün olamayacağını dünya keşke bir an önce anlayabilse.

Hani bazı eğlence merkezlerinde bir oyun vardır ya, deliklerden küçük küçük kafalar çıkar ve oyunu oynayan kişi elindeki yumuşak bir aletle onlara vurarak içeri sokmaya çalışır ama oyun ilerledikçe o kafalar daha hızlı ve sayıca daha çok çıkmaya başladıkça vuruşlar da daha hızlanır ve sertleşir. Kadınlara karşı yapılmaya çalışılan da sanki böyle bir tutum... Ses çıkaran, tepki gösteren kadınların sayısı arttıkça şiddetin boyutu da bir o kadar artıyor. Ancak kadınlar ne olursa olsun direnmeye devam ediyorlar. Tıpkı bugüne kadar Mahsa Amini için dünyanın çeşitli ülkelerinden seslerini duyurmaya çalışan milyonlarca kadın gibi...

AHLAKIN POLİSİ Mİ OLUR

Bir de “Ahlak polisi” kavramı var ki anlamak mümkün değil. Ahlak deyince ne anlayacağız? Dünyada pek çok alanda ahlaksızlık alıp başını gitmişken, soygunlar, vurgunlar, dolandırıcılar, eşini ya da sevgilisini dövenler, sövenler, öldürenler, işkence yapanlar, gençlere, kadınlara tecavüz edenler, taciz edenler, yetimin hakkını yiyenler, hayvanlara eziyet edip öldürenler, doğayı katledenler dururken, sıra ne zaman kadının başındaki örtüye geldi?

Mahsa Amini hayatını kaybetti ama bu olayla birlikte uzun süredir ilk kez bütün dünya kadınları bir araya geldi. Kadınların birlik ve beraberliği, sınırları, inançları, coğrafyaları aştı, tek yürek ve mücadele içinde birleşti. Dünyanın her yerinden binlerce kadın olayı protesto edebilmek için saçlarını kesti. Çok anlamlı bir hareketti doğrusu ama sanırım çabalar boşa gitmedi. Son haberlere göre İran’da ahlak polisliği ortadan kaldırıldı ya da benzer adımlar atılmaya çalışılıyor.

İster gelişmiş ister gelişmemiş bir ülkede doğmuş olsun, tüm kadınlar toplumdaki cinsiyet rol dayatmalarının acısını az ya da çok mutlaka yaşıyorlar. Özellikle bizim ülkemizde kadınlar, çocukluktan itibaren aileler tarafından baskı altına alınıyor, bazen de aşağılanıyor. Ne gariptir ki zamanında hor görülen, aşağılanan, sevgi ve şefkatten mahrum büyüyen bu kızlarımızdan, aileler sonradan çok şey bekliyor. Anne babalarına, büyüklerine, zamanında çok ezilen o kızlar bakıyor.

PRANGALAR SÖKÜLÜYOR

Kadınlar erkekler gibi hiç uğraşmadan, bir taht sahibi olarak gelmedi dünyaya. Onlar, kendilerine vurulan prangaları tek tek sökerek, büyük mücadelelerle bugüne geldiler, bu yolda yapılan mücadele her birini çok güçlendirdi. Biraz da bu yüzden ellerini attıkları her işte çok başarılı olabiliyorlar.

Yani bu, bedeli ödenmiş bir özgürlük...

SEVGİYLE KALIN

Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın, sevgiyle kalın. Sizler de bana gb@madalyonklinik.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları