Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren BudayıcıoğluYazarın Tüm Yazıları

Hanife nasıl kurtulur

O gün genç kadın uzun uzun içini döktü bana. Aslında bir çıkış yolu bulabilse eşinden ayrılmakta kararlıydı çünkü bu evlilik devam ettiği sürece hayati tehlikesi de hep olacaktı. İşin kötüsü aynı tehlike ayrılırsa da vardı.

Haberin Devamı

MERHABA sevgili okurlarım,

Geçmiş yıllardan birinde bana gelen genç bir kadın söze şöyle başlamıştı:

“Hocam, ben iki arada bir derede kaldım. Boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koysam almıyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Herkes bir akıl veriyor, ona da benim aklım yatmıyor. Ben beş yıllık evliyim. Liseyi bitirdiğim yıl üniversite sınavlarını kazanamayınca babam beni hemen evlendirmeye kalktı. Yaşım daha 18 bile olmamıştı. Benim de aklım okula gidip gelirken tanıştığım Rahmi’deydi zaten. Annem biliyordu ama babama korkudan söyleyememiştik. Rahmi benden beş yaş büyüktü ve bir süpermarkette çalışıyordu. Ailemin ise gözü yükseklerdeydi. Aslında ben de isterdim işi gücü daha iyi biriyle evlenmeyi ama babamın beni vereceği tipleri aşağı yukarı tahmin edebiliyordum.”

Hanife nasıl kurtulur

Haberin Devamı

‘İÇKİ İLE İYİCE DARALDIK’

Dikkatle dinliyorum Hanife’yi. Beyaz tenli, kara kaşlı, kara gözlü, temiz yüzlü bir kız. Başındaki renkli türbanı çok özenle bağlamış.

“Bir de hocam, kalabalık evlere gelin gitmekten korkuyordum. İnsanı oralarda hizmetçi ediyorlar. Evin gelini misin, herkesin hizmetçisi mi, belli değil. Rahmi bekâr evinde oturuyor, kendi kazanıp kendi yiyordu. O yıl alım satım tarafına geçince maaşı da arttı. Birbirimizi çok seviyorduk. Babam bu işe razı gelmese de annemin de araya girmesiyle evlendik. İlk zamanlar her şey çok iyi gidiyordu. Hemen kızım dünyaya geldi. Rahmi de düşkündür kızına. O sırada ben hastalandım. İki, üç ay çocuğa bile bakamadım. Sağ olsun, annem bizde kaldı. Ev zaten küçük, bütün düzenimiz altüst oldu. Rahmi eve geç gelmeye o sıralar başladı. İş çıkışı arkadaşlarıyla buluşup içki içiyorlarmış. Sonra ben iyileştim ama o bu alışkanlıktan bir türlü kurtulamadı. Zaten aldığı parayla zar zor geçiniyorduk, araya bir de içki girince iyice daraldık. Bizim kavgalarımız ve bana gösterdiği şiddet de işte o zaman başladı.”

Hanife nasıl kurtulur

Haberin Devamı

Maddi yetersizlik gerçekten de pek çok ailenin dağılmasına neden olabiliyor. Başka nedenlerle zaten gergin olan ipler, üstüne bir de parasızlık eklenince kopabiliyor.

‘GÖZÜ HİÇBİR ŞEY GÖRMÜYOR’

Şiddet konusuna odaklanmalıyım.

Eşinden şiddet görüyorsun yani!

“Hem de nasıl. Eskiden de kızınca ufak tefek vurmaları olurdu ama şimdi, hele de içki içtiği zamanlar artık ondan korkuyorum. Düşmanına saldırır gibi vuruyor bana. Gözü hiçbir şey görmüyor. Bir gün elinde kalacağım diye korkuyorum. Bizim kız da sesimize uyanıyor, çok korkuyor. Yapma, bak kızı da korkutuyorsun, diyorum ama öyle zamanlarda kulağına laf söz girmiyor. Bu iş böyle devam edemez, bunun farkındayım ama elimden gelen de bir şey yok. Birkaç kere çok dayak yediğim günlerin sabahı kızı da alıp bizim eve gittim. Hemen ertesi gün dayandı kapıya. Yine suçlu ben oldum. Ailesi filan da girdi devreye. ‘Karıkoca arasında olur böyle şeyler. Bu kadar büyütme. Haydi sen neyse de çocuğunu da mı düşünmüyorsun?’ diyorlar. Düşünmez miyim? Aslında en çok onu düşünüyorum. Ayrılsam, babamın evinin bizim evden farkı yok zaten. Biz küçükken babam da annemi çok döverdi. Gerçi bizi de döverdi de, en çok annemi döverdi. Şimdi bile hâlâ kızınca kadının neresine denk geldi diye bakmaz, vurur bir tane. O evde çürüyeceğime, kocamın evinde çürürüm daha iyi. Haydi öyle böyle ayrıldım diyelim, bizimki peşimi bırakır mı? Zaten ‘Ayrılmak ne demekmiş, ben seni yaşatır mıyım?’ filan deyip duruyor. Ayrılıp hemen başka biriyle evlensem, bu sefer de kıza üvey baba ne yapar, o kurcalıyor kafamı. Her gün televizyonlarda neler duyuyoruz. Üvey babalar çocuklara neler ediyormuş. Ben kızımı başka bir adamla aynı eve nasıl koyarım? İçlerinde çocuklara tecavüz eden bile var. Hem ben kocanın iyisini hemen nereden bulacağım... Bir yere girip çalışayım desem, bugüne kadar hiçbir yerde çalışmadım. Becerebilir miyim, bilmem ki...”

Hanife nasıl kurtulur

Haberin Devamı

O gün genç kadın uzun uzun içini döktü bana. Aslında bir çıkış yolu bulabilse eşinden ayrılmakta kararlıydı çünkü bu evlilik devam ettiği sürece hayati tehlikesi de hep olacaktı. İşin kötüsü aynı tehlike ayrılırsa da vardı.

Olayı biraz daha araştırdığımda, eşi Rahmi’nin onlar henüz evlenmeden, sadece arkadaşken de her şeye çabuk kızdığını, en çok da aralarında kıskançlık kavgaları yaşandığını, arada bir de ufak tefek şiddet uygulamaları olduğunu öğrendim.

Bir insan, ufak tefek bile olsa, ilişkinin daha başında sevgilisine şiddet uygulayabiliyorsa, evlenince o kadının eşinden şiddet göreceğine kesin gözüyle bakabiliriz. Genç kızlarımız, özellikle baba evinde şiddete aşina olanlar ilk günler bunu doğal karşılayabiliyor. Şiddete alışkın olmayana yüksek sesle bile konuşsanız bundan çok rahatsız olur, ürker ama dünyaya gözlerini açtığı gün şiddetle tanışmışsa, bunu hayatın doğal akışı, erkeklerin olağan özelliği gibi algılayabilir.

Haberin Devamı

HAYAT, EVİMİZDEN İBARET

Gençken hiçbirimiz hayatı tanımıyoruz. Hayat bizler için doğduğumuz evler ve yakın çevremizden ibaret. Üstelik onu dünyaya getiren kadın yani annesi de yıllardır evde eşinden şiddet görse de, belki çaresizlikten, belki toplum ne der korkusuyla, belki de alışkın olduğu yaşam şekli bu olduğundan evliliğini devam ettirmiş.

Yine gençken aşk bizler için çok değerli ve vazgeçilmez oluyor, çünkü birine âşık olmaktan çok birinin bize âşık olması, bizi toplumdaki herkesten çok farklı bir yere koyması, yüceltmesi, hep bizi düşünmesi, bize kendimizi çok özel hissettiriyor. Hiç olmadığı kadar özel... Hatta belki de ilk kez var olduğumuzu, özel ve önemli olduğumuzu hissediyoruz. Ona çok güveniyor ve inanıyoruz. Ona inanmak, bu üstün özelliklerin sahibi yapıyor bizi.

Gel de inanma...

Haberin Devamı

Bizi bu kadar önemli ve özel hissettiren biri, bizi çok sevdiği, gözünden bile kıskandığı, ayrı kaldığımızda bizi çok özlediği için arada bir kızsa da, canımızı yaksa da, bütün bunları bize olan aşkından yapıyor, hep beraber olabilsek nasıl olsa yapmaz diyoruz. Değişir diyoruz.

“Biz değiştik mi ki o değişsin?” demek hiç aklımıza gelmiyor çünkü her zaman olduğu gibi gerçeği aramak yerine inanmak istediğimize inanıyoruz.

Hanife nasıl kurtulur

YALNIZLIK KORKUSU DA VAR

Aklımıza gelmeyen başka şeyler de var.

Dünyanın bin bir türlü hali var. Bu evlilik devam etmez de ayrılırsak başımıza neler gelecek?

Bir mesleğim yok, işim yok; kendimi ayakta tutabilecek, kendi hayatımı özgürce sürdürecek hiçbir şeyim yok. Evlilik yürümedi diye çocuğumu da alıp geri dönebileceğim bir baba evi de yok. Acaba ben önce kendimi kurtarsam da evlenmeyi öyle mi düşünsem, bu çocuk daha evlenmeden bana böyle yapıyorsa, sonra neler yapmaz demek hiç aklımıza gelmiyor. Biraz da çevre bizi bu konuda cesaretlendiriyor. Böyle yapan sadece biz miyiz? Pek çok arkadaşımız böyle yapmıyor mu?

Bir de yalnızlık korkusu var.

Yalnızlığı erkekler de sevmez kadınlar da ama kadınlar yalnızlıktan korkar. Çocukluğundan beri çoğu kadın hiç yalnız kalmamıştır. Önce hayatı ailesinin sonra da eşinin himayesinde geçmiştir. Sadece bu korku nedeniyle evliliğini sürdüren pek çok kadın var ülkemizde.

ÇARESİZLİĞE TESLİM OLMADI

Hanife’ye geri dönecek olursak, onunla görüşmelerimiz yıllarca devam etti. Bazen yılda bir kere geldiği oldu, bazen çok daha sık. Ama sonunda Hanife çaresizliğe teslim olmadı. Önce küçük bir butikte işe girdi. Eşi önceleri çalışmasına itiraz etse de sonra alıştı. Orada dikiş dikmeyi, insanlarla güzel ilişkiler kurmayı öğrendi. İyi bir çevre edindi kendisine. Sonra patronu ikinci bir dükkân daha açarken Hanife’yi de işe ortak etti. Bir süre sonra eşi de ayrıldı işinden ve birlikte çalışmaya başladılar.

Hanife’nin kendine olan güveni arttıkça eşiyle ilişkileri de hızla düzeldi. Şimdi arada bir eşi bana şikâyet ediyor Hanife’yi. “Çabuk kızıyor hocam, kızınca ne dediğini bilmiyor” diye. Ben de içimden “Şiddet onun kanında var. Önce babası, sonra kocasıyla şiddetin her türlüsünü yaşamış. Şiddet görmezse, bunu kendisi göstermenin bir yolunu bulur nasıl olsa” diye düşünsem de bunu Rahmi’ye söylemiyorum.

KADER MOTİFİNİN FARKINA VARMALI


İşte böyle sevgili okurlarım...

Hikâyeyi okurken Hanife’nin daha ilk günden babasına çok benzeyen birine âşık olduğunu sizler de gördünüz sanırım. Eğer duruma bir çare arayışına girmeseydi o da ya annesinin kaderini yaşayacak ya da çok daha vahim durumlarla karşılaşacaktı. Hani hep diyorum ya, bize geçmişte yaşadığımız acıların bir benzerini yaşatacak kişileri gözünden tanır ve gidip onlara âşık oluruz diye...

Ancak Hanife kader motifine teslim olmadı. Hayatla kıyasıya mücadele etti ve sonunda başardı. Hayat bizi kader motifimizle türlü türlü sınavlara sokuyor. Bu sınavların belki de en zorlusunu bir aile kurmaya karar verirken yaşıyoruz. Ya o çok büyülü aşka kapılıp başka hiçbir şey düşünemez hale geliyor ve evleniyoruz veya öyle ya da böyle bir yuva kurayım da gerisini sonra düşünürüm diyoruz. Bir an önce baba evinden kurtulma çabası da çoğu zaman bu kararlarda etkin oluyor.

Aslında bugünün işini yarına bırakmasak, biraz da yalnızlıktan korkmayarak önce düşünüp sonra karar versek ne güzel olur değil mi? Ama bunun için de önce, bizi her adımımızda takip eden kader motifimizin farkına varıp, var gücümüzle kaderimizi yeniden yazmak için çabalamamız gerekiyor galiba...

Bu arada o ailede dünyaya gelecek çocukları da unutmayalım çünkü o çocukların kaderi de bizim alacağımız her türlü karardan çok etkileniyor.

Haftaya görüşmek üzere...

Hoşça kalın,

Sevgiyle kalın.

Yazarın Tüm Yazıları