Sabır ve namaz

Sabır, omuzladığın mukaddes yükü götürürken rüzgâr tersinden esmeye başladığında geri dönmemek, yükü atmamak, yolu satmamak, yola çıktıklarını yolda bulduklarınla değiştirmemektir. Sırtını yüke verip göğsünü adeta rüzgâra siper etmektir. Namazdan “Sübhaneke-senin tüm noksanlıklardan tenzih ederiz”, “iyya kenabüdü-yalnız sana kulluk ederiz” derken Allah ile konuşuruz.

Haberin Devamı

'SİZDEN önce gelip geçen müminler gibi sıkıntı çekmeden cennete girebileceğinizi mi zannediyorsunuz? Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve katlanılmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki müminlerle birlikte elçi de, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek” diye feryat ediyordu. Gözünüzü açın, Allah’ın yardımı daima yakındır!’ (Bakara 214)

YÜKE KATLANMA KEYFİYETİ

Sabır, omuzladığın mukaddes yükü götürürken rüzgâr tersinden esmeye başladığında geri dönmemek, yükü atmamak, yolu satmamak, yola çıktıklarını yolda bulduklarınla değiştirmemektir. Sırtını yüke verip göğsünü adeta rüzgâra siper etmektir.

Canan yolunda, can derdine düşmeyenlere cennetin kapıları ardına kadar açıktır.

Bu açıdan denebilir ki bela, sorumluluğun ağırlığı ve günahın baskısı, potansiyel birer rahmet olduğu gibi, bunlar karşısında gerekli tavrı almak da bu rahmetin özü sayılabilir. Bu özün özü ve esası da, ne bu ağır yükten ne de ona katlanma keyfiyetinden kimsenin haberdar olmamasıdır. Bu konuyla ilgili ne hoş söyler Fuzûlî:

Haberin Devamı

“Âşıkım dersin belâyı aşktan âh eyleme

Âh edip ağyarı âhından âgâh eyleme.”

Yani sabrı kuşanmış insan sıkıntıları göğüsler sızlanmaz ve derdini, sıkıntısını Allah’a açar.

HZ. EYYUB’UN İNİLTİSİ

Hz. Eyyub’un, “Rabbim gerçekten bana zarar dokundu. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin” (Enbiyâ/83) şeklindeki sızlanışı ve Hz. Yakub’un, “Ben bu dağınıklık ve tasamı sadece Allah’a açıyorum” (Yusuf/86) anlamındaki iniltisi sabır içinde bir şükürdür aynı zamanda.

Allah resulünün şu sözü ne manidardır:

“Müminin durumu takdire şayandır. Niye olmasın ki? Onun her işi hayırdır ve bu da müminden başkası için ulaşılabilir bir nimet değildir. O, mutlu olacağı bir durumla karşılaşınca şükreder, bu onun için hayır olur. Herhangi bir sıkıntıya maruz kaldığında da sabreder, bu da yine onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd, 64.)

Bu konuda Hz. Ömer, “Şükürle sabır birer binek hayvanı olsalardı hangisine daha önce bineceğimi kestiremezdim” der.

KULLUKTA İZZETİ BULURUZ

Allah buyuruyor: “Sabırla namazla Allahtan yardım dileyin.”

Haberin Devamı

Namaz imanımızın ifadesidir. Acizliğimiz kulluğumuzun itirafıdır. Secdedeki zilletimizde izzetimizi bulmuşuz. Allah’a baş eğişimiz, başkalarına baş eğmeyeceğimize dair yeminimizdir. Alnımız yeri öperken, ruhumuz da bizi sayısız nimetlerle yaşatan rahmet elini öpmektedir. Namazdan “Sübhaneke-senin tüm noksanlıklardan tenzih ederiz”, “iyya kenabüdü-yalnız sana kulluk ederiz” derken Allah ile konuşuruz. Secdede kendimiz ile yüzleşir, kul olduğumuzu anlarız. Kullukta da izzeti buluruz. Kulluk en büyük sultanlıktır.

KISSADAN HİSSE

HZ. MUHAMMED’İN NAAŞINI ÇALMAYA GELEN PAPAZLAR

NUREDDİN Zengi bir gün, bir rüya görür. 2 kişi Peygamber Efendimize eziyet etmektedir. Ordusunu toplar ve Medine’ye gelir. Bir ziyafet verir ve herkesi davet eder, rüyasına giren 2 kişiyi göremez. Medine’de çağrılmayan kimse var mı diye sorar. Çok hayır sahibi, faziletli 2 kişi var, ibadette oldukları için çağırmadık derler. Bir tanışalım onlarla der ve huzura getirilirler. Rüyada gördüğü kişilerdir. Peşlerine adam taktırılır. Medine’ye İspanya’dan Peygamber Efendimizin naaşını çalmaya gelen 2 papaz oldukları anlaşılır. Yeşil Kubbe’nin önünde ev tutmuşlar, akşamları tünel kazıp gündüz de toprağı götürüp mezarlığa bırakıyorlardır.

Haberin Devamı

ŞİMŞEK ÇAKTI ÇALAMADILAR

“Dün gece tam naaşı çalıyorduk... Bir yıldırım bir şimşek çaktı, gökle yer kavuşuyor sandık, bugüne bıraktık” derler. Nureddin Zengi bunun üzerine Kabr-i Saadet’in etrafına 5 metre derinlikte tünel kazdırır ve kurşun döktürür. Daha sonraki dönemlerde duvarının etrafına örtü çekilir.

BİR SORU BİR CEVAP

FITIR SADAKASI YÜKÜMLÜLERİ

RAMAZAN Bayramı’na kavuşan, temel ihtiyaçlarının ve bir yıllık borçlarının dışında nisap miktarı (80.18 gr. altın veya bu değerde) mala sahip olan Müslümanlar kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için fıtır sadakası vermekle yükümlüdürler. (Kâsânî, Bedâî’, II, 70, 72) Ancak fıtır sadakası ile yükümlü olmak için bulunması gereken nisap miktarı malın, “artıcı” özellikte olması ve üzerinden “bir kameri yıl” geçmiş olması gerekmez. Kişi kendisinin ve ergenlik çağına ulaşmamış çocuklarının fitresini vermekle yükümlüdür. (Kâsânî, Bedâî’, II, 70) Buna karşılık kişinin ana-babası, büyük çocukları, karısı, kardeşleri ve diğer yakınları için fitre ödeme zorunluluğu yoktur. (Kâsânî, Bedâî’, II, 70, 72) Fakat vekâletleri olmadığı halde bu kişiler için ödeme yapsa geçerli olur.

Haberin Devamı

3 HAREM 3 KUTSAL MESCİT

Sabır ve namaz

YEŞİL KUBBE

Sabır ve namaz

- PEYGAMBER Efendimizin kabr-i şerifinin üstüne ilk defa ahşap bir kubbe yaptıran Memlük Sultanı Kalavun’dur. 1481’de yıldırım düşer ve kubbe yanar. Memlük Sultanı Kayıtbay ahşap kubbeyi yeniden yaptırır. Kubbe, II. Mahmud’a kadar bu şekilde kalır. II. Mahmud sekizgen bir yapı üzerine kubbeyi tekrar yaptırır ve yeşile boyatır. “Kubbetül hadra” bugünkü halini alır.

KURAN VE RAMAZAN

Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o kalplerinizi birleştirmişti. Böylece kardeş olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.
(Âl-i İmrân, 103)

 

Yazarın Tüm Yazıları