Paylaş
HZ. Peygamber (sav) gençleri önemsemiş, en yakınında bulundurmuş, sürekli ilim öğrenmeye teşvik etmiş, vahiy kâtipliğinden ordu komutanlığına kadar kritik pek çok noktada görevlendirmiştir. Allah Rasulu (sav), vahiyle büyük bir değişim ve dönüşüm yaşayan toplumun kazandığı hasletleri koruyabilmesi için gençlerin enerjisinden faydalanmıştır. Gençler tarihin her döneminde toplumsal değişim ve dinamizmin itici gücü olmuştur. İslam dini de gençliği, atalarının diniyle övünen putperest toplumda değişim ve ıslahatın dinamosu olarak görmüştür. Genç Müslümanlar da Hz. Peygamber’i sevmiş, ona tabi olmuş ve küçük yaşlardan itibaren öğrendiklerini gelecek nesillere aktarmak için olağanüstü gayret göstermişlerdir. Onun gençlerle arasında ihdas ettiği samimi iletişim, daha sonraki nesillere örnek teşkil etmiştir.
EĞİTİME ÖZEN
Hz. Peygamber’in yakınındaki insanların önemli bir kesimi genç idi. Hatta etrafı gençler tarafından kuşatılmıştı. Bu da onunla gençler arasında güçlü bir bağ oluşturuyordu. Allah’ın son elçisi de gençlerin eğitimine aynı özeni göstermiş, onlarla ayrı ayrı ilgilenmiş, mescidinin yanı başındaki Suffe’de nice gence dinini öğretmiş ve onları birer İslam elçisi olarak yetiştirmiştir. Rasulullah (sav), görevlendirmelerde gençleri göz etmiş, toplumu bilgilendirmek ve İslam’ın öğretilerini insanlara öğretmek için onlardan yardım almıştır.
ONLARLA KOL KOLA
Hz. Peygamber (sav) gençlerle güven, sevgi, saygı ve samimiyete dayalı bir iletişimi esas alarak onların kendilerini gerçekleştirmelerine vesile olmuştur. Nitekim henüz 20 yaşında iken Hilfü’l-Fudûl cemiyetine katılarak haksızlığa karşı olduğunu ortaya koyan Peygamberimiz, genç yaşta İslam’la şereflenen birçok sahabeyle Mekke’den âlemlere yükselen bir değişimin fitilini ateşleyerek ideal bir hayat ve medeniyet inşa etmiştir. Konuya bu açıdan yaklaşıldığında gençleri karşısında konumlandırmadan, her şart ve durumda onlarla kol kola hareket ederek zihin ve gönül yolculuğuna çıkan Hz. Peygamber (sav), hayatın her alanında gençleri ön planda tutmuştur.
ÖLDÜRENE BEDDUA
Genç sahabilerin İslam’ı insanlığa ulaştırmak için gösterdikleri çabalar sırasında başlarına bir şey gelmesi ise Allah Rasulü’nü çok üzmüştür. Nitekim yetmiş kişilik genç bir eğitim kadrosunu İslam’ı anlatmak amacıyla görevlendirmiş, ancak bu güzel insanlar Bi’r-i Mâûne denilen yerde tuzağa düşürülerek şehit edilmişlerdi. Bu durum Allah Rasulü’nün o kadar ağırına gitmişti ki, o kadar yüreğini sızlatmıştı ki bir süre sabah namazında bu işi yapanlara kunut dualarını okuyarak beddua etmişti. (Buhari, 1003, 2801, 2814)
VAHİY KÂTİPLERİ
Hz. Peygamber’in vahiy kâtiplerini genelde gençlerden seçmesi, bazı gençleri de o günün ihtiyacı olan Süryanice ve İbranice gibi dilleri öğrenmeye teşvik etmesi gençlere yaklaşımının diğer göstergeleridir. Kendisiyle Yahudiler arasında elçilik yapmak üzere Zeyd b. Sabit’i görevlendirmiştir. Onun bu yaklaşımı hem gençlere onu sevdirmek hem de sorumluluk vermek açısından zaman üstü örneklerdir.
“Hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Rabbinin arşının gölgesinde barındırılacaklar arasında, Rabbine kulluk ederek tertemiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genci” (Buhari, Ezan 36) sayması ona verilen değeri göstermesi açısından önem arz etmektedir.
ÖRNEKLER YARIN
Hz. Peygamber’in (sav), “Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine tabi olsanız hidayete erersiniz” sözü etrafını kuşatan gençlerin yeteneklerinin ve dini açıdan olgunluğunun güzel bir ifadesidir. İslam, bizim daha küçük deyip evimizdeki bir işin bile sorumluluğunu vermekten imtina ettiğimiz gençlerin omuzlarında yükseldi.
Yarınki yazımızda Hz. Peygamber (sav)’in etrafındaki bazı genç sahabilerden örnekler anlatacağız, öncesinde biraz düşünmemizi istiyorum. Bugün genç/gençlik deyince bizim aklımıza ne geliyor? Deneyimsizlik, isyan, eğlence, acemilik, havailik, güvensizlik, dağınıklık, tüketim... Genç, her dönemde önemli bir güç ve enerji kaynağıdır, önemli olan onu nasıl yönlendirdiğimiz, değil mi?
AHİR ZAMAN NE DEMEKTİR? (1 SORU - 1 CEVAP)
“AHİR zaman”, dünya hayatının kıyamet kopmadan önceki son dilimi anlamında kullanılan bir kavramdır. İslam inancına göre, âlemin başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır. Ancak bu sonun ne zaman gerçekleşeceğini bilmek insanın bilgisi dışındadır. İnsanın ömrü gibi âlemin ömrünü belirleme hususundaki bilgi Cenab-ı Hakk’a aittir. Kuran-ı Kerim’de bu gerçek şöyle dile getirilmektedir: “Kıyametin ne zaman kopacağını sana sorarlar. De ki: Onun bilgisi sadece Rabbimin nezdindedir. Onun vaktini kendisinden başka kimse açıklayamaz...” (A’raf, 7/187) “Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek, ancak Allah’a aittir” (Lokmân, 31/34) Diğer taraftan Hz. Peygamber’den (sav) sonra elçi gönderilmeyeceği için ona “ahir zaman peygamberi”, ümmetine de “ahir zaman ümmeti” denmiştir. Bu anlamda biz ahir zamanda yaşamaktayız.
BİR AYET
YAVRUCUĞUM! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri dahî görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. (Lokmân, 16)
BİR HADİS
BİR genç yaşlı bir insana yaşlılığından dolayı ikramda bulunursa, yaşlandığı zaman kendisine ikramda bulunacak bir kimseyi Allah (cc) ona yardımcı kılar. (Tirmizi, Birr 75)
Paylaş