Paylaş
"EY iman edenler, sabırla ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 153)
“Ant olsun biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksiltmek sureti ile imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara 155)
“O sabredenler ki başlarına bir musibet gelince, ‘Doğrusu biz Allah’a aitiz ve muhakkak O’na döneceğiz’ derler.” (Bakara 156)
“Bedende baş ne ise imanda da sabır aynıdır. Başsız beden olmayacağı gibi, sabırsız da iman olmaz.” (Hz. Ali)
“Sabır kelimesi, ‘tutmak, tahammül etmek, beklemek, zorluk ve sıkıntılara katlanmak’ anlamlarına gelir.” (İbn Manzur, Lisanu’l Arab, III, 437-443)
CESARET-METANET
Kuran’a göre sabır, insanın haklı ve doğru çabalarını inanç ve kararlılıkla sürdürmesi, karşısına çıkan zorluk ve olumsuzlukları cesaret ve metanetle aşabilmesidir. Allah’ın dini doğrultusunda yaşama gayretini sürdürüp O’nun ileride vereceği yürütme hükmünü acele etmeden beklemesidir. Ayrıca, “insanın dine ve akl-ı selime uymayan işlerden sakınıp nefsine hâkim olmasına da sabır denir.” (Rağıp el-İsfehani, el-Müfredat, s.474)
Sabır, Allah’ın rızasını kazanabilmek için bütün sıkıntılara katlanma, nefse hâkim olma, her türlü zorluğa göğüs gerip ilahi buyrukları yerine getirmektir.
“Allah sabredenleri sever.” (Al-i İmran, 3/146)
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: “Resulullah (a.s.) ölen çocuğu için ağlamakta olan bir kadına rastlamıştı, ‘Allah’tan kork ve sabret’ buyurdu. Kadın, ‘Benim başıma gelenden sana ne’ dedi. Resulullah (a.s.) uzaklaşınca kadına, ‘Bu Resulullah idi’ dendi. Bunun üzerine, kadın çocuğun ölümü kadar da söylediği sözden dolayı utanıp üzüldü. Özür dilemek için doğruca Hz. Peygamber’in kapısına koştu. Ama kapıda bekleyen kapıcılar görmedi, doğrudan huzuruna çıktı ve, ‘Ey Allah’ın resulü, o yakışıksız sözü sizi tanımadan sarf ettim, bağışlayın’ dedi. Hz. Peygamber, ‘Sabretmek, musibetle karşılaştığın ilk anda gösterdiğin metanetindir’ buyurdu.” (Buharî, Cenâiz 43)
İMAN VE SEBAT
Çünkü bu durumda gösterilen sabır, kalpteki iman gücünü ve sabır makamındaki sebatı gösterir. Musibetin ateşi sönüp olayın şoku geçtikten sonra genelde herkes sabreder. Önemli ve makbul olan sabır, Allah’ın takdirine itiraz etmeden O’nun tasarrufuna rıza göstermektir.
Sabır, ruhun mertebe kaydetmesinin en önemli nedeni ve iradenin zaferidir.
Biz, Allah katında sabrettiğimiz kadar değerliyiz.
KURAN VE RAMAZAN
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Tevbe 9/71)
KISSADAN HİSSE
EBU SÜFYAN’I ŞAŞIRTAN PEYGAMBER SEVGİSİ
ALLAH Allah resulü (s.a.v.) İslam’ı öğretmek üzere civar kabilelere muallimler gönderirdi. Adal ve Kare kabileleri de muallim istemiş ve on kişilik bir heyet yola çıkmıştı. Fakat kafile tuzağa düşürüldü, muallimlerin sekizi şehit, ikisi de esir edildi. Esir düşen Hz. Zeyd ve Hz. Hubeyb, teslim edildikleri Mekkeli müşrikler tarafından şehit edildi. Şehit edilmeden evvel Hazret-i Hubeyb’e, “Hayatının kurtulmasına karşılık, senin yerinde Peygamberinin olmasını ister miydin” denildi. Hubeyb soruyu soran Ebu Süfyân’a acıyarak baktı ve “Benim, çoluk çocuğumun arasında olup Peygamberimin burada olmasını istemek şöyle dursun, benim ölümden kurtulmama karşılık O’nun şu an bulunduğu yerde ayağına diken batmasına bile asla gönlüm razı olmaz” dedi.
Bu eşsiz muhabbet manzarası karşısında adeta donakalan Ebu Süfyan, “Hayret doğrusu! Ben, dünyada Muhammed’in ashabının O’nu sevdiği kadar birbirini seven iki kimse daha görmedim” dedi. (Vâkıdî, I, 360; İbn-i Sa’d, II, 56)
3 HAREM 3 KUTSAL MESCİT
HÜCRE-İ SAADET
Hz. Peygamber’in cenaze namazı burada küçük gruplar halinde kılınmıştır. Namaz veya dua için gelen insanların hücrenin bir kapısından girip diğerinden çıktıkları anlaşılmaktadır. Hücrelerin kapılarında kıldan dokunmuş birer kalın perde bulunmaktaydı. Sadece Hz. Aişe’nin odasının Hint ardıcından yapılmış tek veya çift kanatlı bir kapısı olduğu rivayet edilir ve bu kapı herhalde Resul-i Ekrem’in vefatından sonra takılmıştır. Daha sonra hücre-i saadete Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer de defnedildi. Yukarıdaki fotoğraf da, o mezarların bire bir bilimsel tasfiridir. Hz. Ömer’in defninin ardından Hz. Aişe oturduğu kısımla kabirler arasına bir duvar ördürüp sadece bir kapı bırakmıştı. Oturduğu bölümün kuzey kısmında da bir kapı bulunmaktaydı ki bu yukarıda sözü edilen Hint ardıcı kapı olsa gerektir.
BİR SORU BİR CEVAP
ALTINLA ZEKÂT NASIL VERİLİR?
ALTIN ticareti yapan bir kimse zekâtını sahip olduğu altın ve elde ettiği gelirin toplamı üzerinden verir. Farklı ayarlarda altın varsa, her ayarın zekâtı kendisinden veya değerinden verilir. Ancak nisap hesaplanırken ayar farklılığına bakılmaksızın eldeki altınların hepsi birlikte tartılır. (Kâsânî, Bedâî’,II,20)
Zekâtı ödenecek altın miktarını belirlerken, geçen sene zekât verilen tarih esas alınır. Söz gelimi, geçen sene 1 Ramazan’da zekât verilmişse, bu sene 1 Ramazan’da elde olan mevcut altın esas alınarak zekât verilir. Yıl içindeki artışlar ve eksilmeler dikkate alınmaz. Ticaret için olan ziynetlerin zekâtı sırf maden değerleri üzerinden değil, işçilik, kullanılan kıymetli taşlar vb şeylerin kazandırdığı ilave değerler dikkate alınarak maliyetleri üzerinden verilir.
Paylaş