Paylaş
Dünya Diyabet Günü’ne iki gün kaldı. Avrupa’da diyabetli hasta sayısı bakımından lider ülkeyiz. Hatta ne yazık ki uzun yıllardır birinciliği kimselere kaptırmıyoruz. Diyabetle ilgili gelecek projeksiyonlarıysa bugünden de korkutucu. Öyleyse diyabetin nedenlerine odaklanıp ona zemin hazırlayan faktörlerle mücadele etme zamanı. Uzmanlara göre diyabete yol açan faktörlerin başında obezite geliyor.
1-4 Kasım tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletleri, San Diego’da obeziteyle alakalı dünyanın en büyük buluşması gerçekleşti.
Benim de takip ettiğim Obezite Haftası toplantısına dünyanın dört bir yanından binlerce uzman katıldı. Toplantıda açıklanan araştırma sonuçlarından biri, içinde ülkemizin de olduğu ve beş kıtadaki 10 farklı ülkenin verilerine dayanan bir çalışmaya aitti. Dünyanın en büyük vakfı tarafından yönetilen Danimarka merkezli global ilaç firması Novo Nordisk’in desteğiyle yürütülen ‘ACTION Teens’ adlı global araştırmanın ortaya koydukları oldukça çarpıcı. Ben de çalışmanın sonuçlarından bazı önemli noktaları sizler için derledim...
Bana göre araştırmanın en ilgi çekici sonuçlarından biri ailelerin obeziteye bakış açısını yansıtan veri: Obeziteyle yaşayan her 5 çocuktan 4’ünün yetişkin olarak da obeziteyle yaşamaya devam ettiği bilimsel olarak kanıtlansa da ailelerin yarıya yakını bu durumun çocuk büyüyünce geçeceğini düşünüyor. Böyle düşündükleri için muhtemelen önlem alma ihtiyacı hissetmiyorlar.
Verileri değerlendiren
ACTION Teens global çalışması Türkiye yürütme kurulu üyesi, çocuk endokrinoloji ve diyabeti uzmanı Prof. Dr. Abdullah Bereket “Obeziteyle yaşayan çocuklar önlem alınmazsa erişkin yaşamda da obezite sorunuyla yaşamaya devam ediyorlar ve bu durum gerek tip 2 diyabet, gerekse kalp hastalıkları risklerini kat kat arttırıyor” diyor. Obezitesi olan bir çocuğun erken yetişkinlik döneminde, olmayanlara oranla üç misli daha yüksek ölüm riskiyle karşılaştığını da vurguluyor.
Araştırmanın şaşırtıcı sonuçlarından biri de cinsiyetlere göre obeziteye bakış açısının değişmesi. Aileler oğullarından çok kızlarının kilosu konusunda endişe duyuyor. Ayrıca ergen erkeklerin kızlardan anlamlı ölçüde daha az endişe duydukları da görülüyor. Yani ailelerin tutumuyla çocuklarının tutumu birbirine benziyor ve oldukça cinsiyetçi. Oysa obezite artık bir hastalık olarak tanımlanıyor. Yaşamsal riskleri beraberinde getiren bu hastalık nasıl olup da sadece kız çocuklarında ciddiye alınabiliyor?
Her 3-4 çocuktan 1’i
Araştırma çok sayıda ülkeyi kapsadığından bizde durumun ne olduğunu da Prof. Bereket’e soruyorum. Şöyle yanıtlıyor: “Erişkinlerdeki obezite sıklığında ne yazık ki Avrupa’da birinciyiz. Ancak çocukluk çağında durum bu kadar kötü değil. Ama orada da bir tırmanma eğilimi var. Güncel verilere göre her 3-4 çocuktan 1’inin obeziteyle veya obez olma riskiyle yaşadığını söyleyebiliriz. Çocuklardaki obezite sıklığı artmaya devam ederse zaten erişkin obezite oranı daha da artacak ve Türkiye tamamen sağlıksız bir topluma dönüşecek; kalp hastalıkları, kalp krizinden ölüm, diyabet ve diyabete bağlı komplikasyonlar çoğalacak.”
‘Kilo kaybetme konusunda ilk başvurulan yer YouTube!’
Obeziteyle yaşayan ergenlerin yaklaşık üçte ikisinin (yüzde 62) kilo kaybetme konusunda bilgi almak için sosyal medyaya başvurduğu gerçeği de çalışmanın sonuçları arasında. Sorunu bir aile üyesi veya doktorla konuşmak yerine YouTube’dan öğrenmeye kalktıklarında onlara ‘mucize’ olarak sunulan ve doğal olduğu iddia edilen zayıflama ilaçlarına yönelebiliyorlar. Bunun sonucunda acı can kayıplarıyla karşılaşabiliyoruz. Oysa bu, tedavi edilebilen bir hastalık. Prof. Bereket obezitenin nasıl tedavi edilebileceğini de anlatıyor: “Uzman bir hekim tarafından çocuğun obeziteye zemin hazırlayan bir hastalığı olup olmadığı irdelenmeli. Eğer hormonal, metabolik bir sorun saptanmışsa bunun tedavisi öncelik taşır. Basit obezite olgularındaysa beslenme planı, aktivitenin arttırılması ve davranış değişikliği oluşturmaya yönelik psikolojik yaklaşım birlikte ele alınmalı. Son yıllarda mide ve bağırsaktan salgılanan bazı hormonların etkisini taklit eden ilaçlarla nispeten başarılı sonuçlar alınıyor.”
Obezite-diyabet ilişkisi
Prof. Dr. Abdullah Bereket obeziteyle diyabet arasındaki ilişkiyi de şöyle anlatıyor: “Toplumda en yaygın diyabet türü olan tip 2 diyabet çocuk ve gençlerde daima, erişkinlerin de büyük çoğunluğunda şişmanlıkla birlikte görülüyor. Şişmanlık ve vücuttaki yağ dokusunun artması vücudun insüline duyarlılığını azaltıyor. İnsülin kan şekerini dengeleyen hormondur ve yemek yediğimizde kana geçen şekerin hücrelere yönlenmesini sağlar, kan şekerimizi dengede tutar. Şişman insanlarda yağ dokusu artışıyla insüline duyarlılık azalır, yani insülin direnci gelişir. Vücudumuz bu direnci yenmek için insülin üretimini arttırır, bunun sonucunda kanda insülin düzeyi artar. Ancak kişi şişmanlamaya devam ederse vücut bir süre sonra insülini daha fazla arttıramaz ve şeker yükselir, yani diyabet hastalığı ortaya çıkıyor.”
‘En az bir ek hastalıkları daha var’
Araştırma hakkında değerlendirmelerde bulunan Novo Nordisk Türkiye Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Jens Pii Olesen “Çocuklarda obeziteyi ne kadar uzun süre görmezden gelirsek, yeni neslin tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalık dahil, hayatını değiştiren hastalıklar ve sağlık sorunlarına yakalanma ihtimali o kadar yüksek olacak. Çalışma obeziteyle yaşayan ergenlerin yüzde 80’inin doğrudan obezite kaynaklı en az bir ek hastalığı olduğunu ve 1/4’ünde pre-diyabet ya da diyabet bulunduğunu gösterdi” diyor.
Paylaş