Paylaş
eçen ay, 21-22 Ekim tarihlerinde Bosna Hersek’te katıldığım bir toplantıda ülkemizle bir kez daha gurur duydum. Toplantıda Türkiye’den uzmanlar, Bosna Hersekli meslektaşlarıyla organ bağışı ve organ nakli hizmetleriyle ilgili tecrübelerini paylaştı. Sunumları dinlerken ülkemizin organ
naklinde ne kadar başarılı olduğunu da öğrenmiş oldum. Bosna Hersek’teki sağlık profesyonellerinin iki yıl boyunca kapsamlı bir eğitim alacağı bu işbirliğini Türkiye Organ Nakli Vakfı organize ediyor. 3-9 Kasım Organ ve Doku Bağışı Haftası vesilesiyle o toplantıdan ilgi çekici bazı noktaları sizlerle de paylaşacağım.
Öncelikle canlı donörden organ naklinde dünyada birinci olduğumuzu gururla söylemek istiyorum. Ama söz konusu ölü donörden organ nakli olduğunda ne yazık ki dünyada en altlarda sıralanıyoruz. Oysa bu noktada Avrupa’da birçok ülke yasal düzenlemeyle doğuştan her bireyin organ bağışçısı kabul edildiğini varsayan rıza/onam sistemine geçmeye başladı. İngiltere (2021), İrlanda (2021), Hollanda (2020), Fransa (2017) varsayılmış rıza sistemine geçen ülkelerden. Henüz konuşulmasa da ülkemizde de bu yönteme geçilirse kadavradan organ bağışını ciddi şekilde arttırabiliriz.
Literatüre geçtik
Ülkemizde tüm organ, doku ve hücre nakilleri başarıyla 200’den fazla merkezde yapılıyor. Canlı vericili böbrek ve karaciğer naklinde Avrupa’da lider konumdayız. Toplantıda uzmanlar canlı vericili nakillerde ileri teknikler ve verici ameliyatı güvenliği konusunda oldukça iyi olduğumuzu rakamlarla ortaya koydu. Bu başarıların Gürcistan ve Senegal gibi çeşitli ülkelerde de görülmesi için çok sayıda teknik yardım programı da yürütüyoruz. Seneye Sudan, Etiyopya, Kazakistan ve Moğolistan ile de yardım ve işbirliği projeleri başlatılacak.
Bazı nakiller dünyada ilk kez ülkemizde yapıldığı için hayranlık uyandırıyor. Örneğin son dönemde yapılan uterus nakliyle normal bir gebelik takip edilmiş ve sağlıklı bir bebek dünyaya gelmiş. Böylece bu konuda literatüre geçtik. Keza dünyada yeni yeni başlanan yüz ve kol nakli ülkemizde halihazırda yapılıyor. Toplantıda şunu çok net anladım: Yeterli bağış olursa ülkemizdeki uzmanların yetkinliği ve merkezlerimizin altyapısıyla dünyaya örnek bir model haline gelebiliriz. Hepimiz bağışçı olursak, organ bekleyenler hayatını, aileler evlatlarını, çocuklar annelerini, kimse eşini, dostunu, sevdiğini kaybetmeyecek.
“Yeterli bağış olursa ülkemizdeki uzmanların yetkinliğiyle dünyaya örnek bir model haline gelebiliriz. ”
Türkiye Organ Nakli Vakfı’ndan organ nakli koordinatörü Gamze Yıldırım’ın anlattığı hikâye de bunun bir örneği. İngiltere’den Bodrum’a ailesiyle tatil için gelen Oliver Beston geçirdiği beyin kanaması sonucu hayatını kaybettiğinde annesi Julie Beston oğlunun kalbini bağışlamış. Bu kalp bekleme listesindeki Tayfun’a nakledildiğinde Julie oğlunu kurtaramadığını fakat Tayfun’un hayatını kurtardığını ve yıllar sonra oğlunun kalp atışlarını Tayfun’a sarıldığında yeniden duyduğunu anlatmış.
Kadavradan organ nakli ülkemizde yaygınlaştığında sevdiklerimiz daha uzun yıllar hayatımızda olacak. Sevdiği insanlardan yani canlıdan organ bağışı almayı reddedip uzun yıllar kadavradan böbrek bekleyen, bu bekleyişin neticesinde çeşitli sağlık problemleri baş gösteren İlhan İrem de aramızda olacaktı belki, kim bilir...
Yapay organ umut veriyor
Bağışların artması şimdilik organ nakli bekleyen hastaların tek kurtuluşu olsa da dünyada bu konuda hızlı gelişmeler de yaşanıyor. Dünyada çeşitli araştırma merkezlerinde yapılan pankreas, böbrek gibi yapay organ çalışmaları ümit verici. Uzmanlar önümüzdeki yıllarda yapay pankreasın kullanıma girmesinin mümkün olabileceğini söylüyor.
Paylaş