Yemi çıkar oltayı göreyim

ULUSLARARASI politikada meltemler esiyor. Yıllar yılı, siyah-beyaz tezatındaki rejimlerin üst düzeyinde, bir diğerine karşı ömür tüketmişler arasında görülmemiş yakınlaşma var.

ABD ile Rusya Federasyonu liderleri kapitalist George W. Bush ve eski komünist Vladimir Putin sanki tesadüfen kanbağı olduklarını öğrenen iki kardeş gibi, aralarından su sızmıyor.

Ege sularıyla yıkanan sahillerde de durum aynı. İsmail Cem - George Papandreu flörtü üçünü yılında. Son haftalarda liderler dostluk dalgası daha sıcak iklime, Kıbrıs'a ulaştı. Denktaş ile Klerides yaşamlarının sonbaharında, anlaşmazlıkta anlaşmada ne kadar boş zaman harcadıklarını idrak ettiler. Artık çözülmez damgası taşıyan Kıbrıs sorunu, maun masalarda içi ültimatomlar, ön koşullar dolu belgeleri taşıyan dosyalardan değil, garsonların hünkar beğendi servisi yaptığı beyaz örtülü masalarda ‘‘Kirye Denktaş’’, ‘‘Vre Glafkos’’ hitaplarıyla görüşülüyor.

Yabancı diplomatlar, Kıbrıs liderleri arasında beklenmedik yakınlaşmadan memnun olduklarını saklamıyorlar. Onlara göre, Cem-Papandreu ilişki modelinin Kıbrıs'a da sarkmış olması çözüm yolunda önemli bir gelişme. BM’de ise durum farklı. Genel Sekreter Kofi Annan'ın politika danışmanları, Denktaş'ın Klerides'e sürpriz yüzyüze görüşme davetinin sebep olduğu şoktan nihayet sıyrıldılar. Annan'ın Eylül ortasında dolaylı görüşme davetine ‘‘Zemin hazır değil, gelmiyorum.’’yanıtından sonra, Denktaş'ın Klerides'i buluşmaya razı etmesi, BM'de olay yaratmıştı. Danışmanları, Nobel barış ödülü kazanan Genel Sekreter'in Kıbrıs müzakerelerinden dışlanacağı telaşına kapılıp, Kofi Annan'ın sözcüsü Fred Eckhard'ın ‘‘Yüzyüze buluşmadan memnunuz.’’ açıklamasını geri aldırtmışlardı. Oysa, yemekli görüşmelere Denktaş, Annan'ın özel temsilcisi Alvaro De Soto'yu da davet edince kaygıları sona erdi.

Kıbrıs Rum yönetiminin BM'deki temsilcisi Büyükelçi Sotirios Zackheos, ‘‘İki lider, politik irade sergilediler. Ben buluşmayı çok olumlu buluyorum. ’’ diyor.

Denktaş'ın davetiyle başlayan yakınlaşma, gerginlik sınırını zorlayan Kıbrıs'ta politik havanın yumuşamasına sebep oldu. İki lider, çözüme yönelik sürecin canlanmasında arayış içindeler. Ocak ayında yeniden biraraya gelecekler. Makarios'la başlayan Rum liderleriyle görüşmelerimin sebep olduğu karamsarlığın ilk kez aydınlanmaya başladığını hissediyorum. ‘‘Denktaş, neden aniden bu girişimi yaptı, Klerides niçin yelpazenin diğer ucundaki karşıtının davetini kabul etti’’ sorusunu kendime sorarken, yanıtını kişisel duygulara bağlıyorum.

75'ini aşkın Denktaş, 83'ündeki Klerides'in kariyerlerini yılan hikayesine dönüşen Kıbrıs sorununu çözmüş olarak kapamayı ciddi şekilde düşündüklerini sanıyorum. Yemekli ilk görüşmelerin, ‘‘Nerdeyiz, ne yapabiliriz’’ şeklinde yüksek sesle görüş alışverişiyle geçtiği muhakkak. Ama Ocak'ta tekrar buluştuklarında, sorunun özüne yönelik konuları ele alacaklar. Kıbrıs Türk tarafı, çözüm parametrelerindeki görüşlerini son iki yıldır dosyalarla BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi üyelerine iletti. Kıbrıs Rum yönetimi, Türk kesiminin Ada'nın geleceği konusunda politikasına BM kanalıyla ayrıntılarıyla vakıf. Oysa Rauf Denktaş, her konuşmamızda ‘‘Rumlar ne istiyor’’ sorumuza, ‘‘BM söylemiyor, bilmiyorum.’’ yanıtını verdiğine göre, Rum tarafının gerçek niyetinden fazlaca bilgili değil.

Son iki haftanın değerlendirmesini yaptığımız bir Türk diplomatı da Denktaş'ın bize söylediklerini doğruluyor. ‘‘Şimdiye kadar Kıbrıs sorunuyla ilgili BM'ye 540 sayfa kadar tutum belgesi verdik. Bu belgelerde, Kıbrıs Türklerinin güvenliğinden, kayıp şahısların aranması, toprak mübadelesi, siyasi eşitlik, anayasa içeriğine kadar her konu var. Ama Rum pozisyonu hakkında bilgimiz yok’’ diyor. Klerides'in, Denktaş'la yüzüyüze görüşmeye niye razı olduğu hakkında ise Özdemir Asaf'ın bir şiirine atıf yapıyor:

‘‘Balık, balıkçıya; Yemi çıkar, oltayı göreyim.’’

Bu işin sonunda, belki de iki lider özgür iki toplum, iki bölgeli ‘‘Birleşik Kıbrıs Devleti’’ gibi bir isimle ortaya çıkıp halklarının onayını almayı deneyecekler. Ama ne olursa olsun, Denktaş-Klerides flörtünün devam etmesi lazım. Önümüzde, yavru vatandaki ırkdaşlarımız yanısıra, anavatanımız açısından kaçırılmaması gereken bir fırsat var.
Yazarın Tüm Yazıları