‘’Türkevi’’ New York’un merkezinde 11 katlı bir yapı. BM temsilciliği ve Başkonsolosluk dahil tüm resmi kurumlarımızı barındırıyor.
‘’Türkevi’’ New York’un merkezinde 11 katlı bir yapı. BM temsilciliği ve Başkonsolosluk dahil tüm resmi kurumlarımızı barındırıyor.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son ziyaretinde bir kez daha T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın gündemine girdi. Başbakan Erdoğan Türk Evi’nin yeni görünüm kazanmasına yeşil ışık yaktı. Amerika’daki Türkler 2017 yılına gökdelen kimliğiyle girmeye hazırlanan binanın gelecek 6 yılını dikkatle izleyecekler. Dışişleri mensupları gibi New York’un kıdemli Türkleri de önemli bir projenin rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlükle karalanmasını istemiyor.New York Başkonsolosu Büyükelçi Mehmet Samsar 2012 başında 11 katın yıkılacağını, yıkımın yıl sonunda biterek 2013’de inşaata başlanacağını söylüyor. Büyükelçi Samsar Türk Evi’ni gökdelene dönüştürecek projenin 12 kattan başlayıp dilimli inşaat ile 20 katı geçebileceği, hatta 30 kata çıkabileceğini söylüyor. Samsar ‘’ Dışişleri Bakanlığı’mız resmi daireler dışında diplomat ikametgahları olacak mı, ihaleler nerede nasıl yapılacağına karar verecek.’’Açık hava parkına bitişik lokantayı da nihayet satın aldık. Arazi artık inşaata hazır.’’ diye ekliyor. Bu bağlamda anılarım eski yıllara dümen kırıyor. 1990’lı yılların başı. Boğucu sıcak bir Temmuz günü Atina üzerinden New York’a uçacağım. Oturacağım yer pilot kabini arkasında. Bu bölümde 10-12 kadar Amerikalı Mavi Yolculuk’tan dönüyorlar. Hepsi hayli alkollu. Yan koltuktaki kadın ‘’ Fransız, İtalyan, Rum’’ diyerek memleketimi öğrenmek istiyor. ‘’Türk’ deyince kabin ortasında elinde kadeh, arkadaşlarına laf atan orta yaşlı adam Ahmet Ertegün’ün yakın arkadaşı çıkıyor. Yanımdaki kadınla koltuk değişimi yapan İtalyan kökenli Emilio Gioia soruyor: ‘’Türk Evi’ni bilirmisin?’’ Evet, yanıtım üzerine içini döküyor. Türk Evi’nin yeniden yapılanması için Türk yetkilileriyle görüşmelere girmiş. Bu arada Başbakan Özal’a yakın genç bir diplomatla dostuk kurmuş. Proje şirketine kaldığı takdirde Ertegün’e de yakın olan diplomata Türk Evi gökdeleninden bir daire vereceğini taahhüt etmiş. Şirketinin mimarları gökdelen maketi yapmışlar, 30 katın üstünde gökdeleni gösteren.‘’Hafta içinde gel ofisime, daha ayrıntılarını konuşuruz.’’ deyince ertesi sabah geleceğimi söyledim. Yol yorgunluguna aldırmadan öğle üzeri ofisine gittim. Emilio, finansman uzmanı ve mimarıyla beni bekliyordu. Ayrıntılı makedi de gördüm. Başarılı inşaatçı ‘’Maket dahil Türk Evi projesi için 250 bin dolar masraf yaptım. Yapım işlerini kime verdiklerini bilmiyorum. Özal’ın, Ahmet’in yakını diplomat da beni aramadı haylidir.’’Oysa New York Türk toplumunda yeşeren dedikodular Ankara’ya uzanmıştı. Türk Evi projesini kimse ağzına almıyordu. İş adamına bilgi vermeye yanaşan kimse de çıkmıyordu. Emilio’ya Türk diplomata daire rüşveti teklifinin yanlış olduğunu söyledim. Kendisi de hatalı olduğunu anlamıştı. Manhattan’da görkemli bir gökdelendeki ofisinde ziyaretimden sonra kapıda bekleyen limuziniyle bir İtalyan lokantasına yemeğe gittik. Özel bir masada yer gösterdi garsonlar. Emilio hızını alamamış sürekli konuşuyordu. İlkin kravatını çözdü, sonra gömlek düğmelerini açtı. Akabinde ‘’Çok sıcak burası, değil mi?’’dedi. Oysa yaz sıcağında buzdolabı gibi soğukta lokanta. Bana dert yanarken gözleri yuvalarında dönmeye başladı. Yanımda oturan mimara ‘’Doktoruna haber verin, kalp krizi geçiriyor Emilio. Taksiyle acil bakıma götürün, limuzin uzakta park etmiştir, beklemeyin.’’Bir kaç gün sonra sekreteri aradı: ‘Patronumuzun sağlığı yerinde. Müdahaleniz için teşekkür ediyor.’’ ‘’TÜRK EVİ’’NE BU KEZ RÜŞVET,YOLSUZLUK GİRMESİNTelefondaki ses telaşlı. İlkin adını vermiyor ama gerek yok, kişi tanıdık, önemli bir meslek cemiyetinin de başkanı. Bir nefeste içini döküyor: ‘’Bir günah işleniyor, siz mani olabilirsiniz.’’ Hayrola nedir konu?:’’ Türkevi projesinden bazılarının yüklüce komisyon alacağını duyduk. Hem de memleketimizin bugünkü durumunda.’’Konuya yakınlığım var. 1970’li yılların başında bir Türk gubu New York’ta bir Türk merkezi satın almak için bağış kampanyası başlatmış ama ancak 10 bin dolar toplamayı başarmışlardı. Grubun iki temsilcisi ziyaretime gelip:‘’ Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil New York’ta BM toplantılarına katılıyormuş. Gazeteci olarak yakınlığınız var. Durumu kendisine anlatıp hükümetin bu kampanyaya maddi destek vermesini ister misiniz?’’ Olumlu yanıt verip aracı olmayı kabul ediyorum, ama içim rahat değil. Türkiye ciddi bir ekonomik kriz içinde, Başbakan Demirel ‘’75 cent’e dahi ihtiyacımız var.’’diyor.Toplantılara katılan Çağlayangil’le bir sabah sohbetinde buluştuğumda New York’lu Türklerin isteğini ‘’Bana kızmayın, aracıyım.’’diye naklettim. Dışişleri Bakanı, Osmanlı ve Türk tarihi üzerinde uzun bir nutuk çekti. Sonunda bileğimi sıkarak‘’Türkiye dışarda bir bina alacaksa parasını yurt dışındaki vatandaşından istemez.’’dedi. Bir kaç hafta sonra Ankara’dan New York Başkonsolosluğu’na 350 bin dolar civarında para gönderildiğini öğrendim. Yakın ilişki içinde olduğum Başkonsolos 3 kişilik bir satınalma grubu oluşturmuş satın alınacak evleri tesbit ettiriyordu. Tanıdığım bir mühendis ısrarla en kısa zamanda benimle görüşmek istediğini söyledi, ihbarda bulunacağını bildirdi. Ofisime geldiğinde ‘’Bildiğiniz gibi petrol krizi yüzünden emlak fiyatları dibe vurdu. New York’ta bina sahiplerinin büyük kısmı emlakını düşük fiyatla piyasaya sürdü. Konsolosluğun seçtiği satın alma grubu nakit sıkıntı çeken iki binanın sahibine ‘Senin yerini satın alacağız, ama tadilat için 70 bin dolara ihtiyacımız var. Bu meblağı bize ödersin, alış faturasına eklersin.’’diyerek masa altı ödemeyi kabul ettirdi. Satın alma grubunun bulduğu iki binadan biri Onassis’in Olympic Towers binası yanında lüks bir ikametgah, diğeri Beşinci Cadde’de hediyelik eşya ve elektronik malzeme dükkanları arasında kullanış yoksunu apartman idi. İhbarı Başkonsolos’a bildirdiğimde telaşlandı:‘’ Nasıl rüşvet alınır bu işten? Siz de girin satın alma grubuna.’’ ‘Ben gazeteciyim, komisyoncu değil.’’ O konuşmadan sonra eski yakınlığımız kalmadı. Hürriyet’te haber yayımlanınca Türkevi binası projesine uzun süre kimse elini sürmek istemedi.Dışişleri Bakanı Çağlayangil tüm resmi kurum temsilciliklerini barındıracak bir Türk binası konusunu 1977’de gerçekleştirdi. Türkiye, IBM şirketinin idare merkezi olarak inşa ettirilen 11 katlık binayı 3 milyon dolar ödeyerek satın aldı. New York Başkonsolosluğu, Ticaret, Maliye bakanlıkları, Milli Eğitim, Basın ve Turizm, Savunma ataşelikleri, Merkez Bankası temsilcilikleri, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti temsilciliği B.M. karşısındaki görkemli binaya yerleştiler. Giriş kapısı üstündeki yazı ‘’Türk Merkezi’’idi, halk arasında Türkevi diye anılıyordu. Oysa Türk Evi’nin sorunları biteceğe benzemiyordu. Dışişleri Bakanlığı iç taksimatı tesbit için New York Başkonsolosluğu’ndan binanın kat planlarını istedi. Anavatan’a hizmet diye görevi gönüllü üslenen bir Türk mimar New York’a yeni gelmiş genç meslekdaşına 250 dolar karşılığında planları çizmesini istedi. Genç mimar ‘’İBM planlarında mühendis firmasının kimliğini kapayıp Ankara’ya gönderelim, bana para vermeniz de gerekmez.’’ dedi. Sözde para almadan işi üslenen gönüllü mimarın ısrarı üzerine IBM’den getirilen planlar kopyalanıp Ankara’ya gönderildi. Genç mimar ‘’ Bir kat kopyası iyi yapılmadı, kızım çizdi, 25 dolarını kesip ona verdim.’’diyerek kendisine 225 dolar ödendiğini söyledi yakınlarına. Dışişleri Bakanlığı ise fatura gönderen gönüllü mimara 12 bin dolar ödedi.Hürriyet’te bu haber yayımlanınca New York ve civarında yaşayan Türk toplumunda saygın yeri olan mimar şeref ve itibarıyla oynandığını öne sürüp hakkımızda 1 milyon dolarlık tazminat davası açtı. Sonra davasını geri çekti.