Amerika’da tütüne karşı ilk tepki, 1888 yılında The New York Times gazetesinde "Bu şeytani ádet, devletimizi güçlü kılan vatandaşlarımızın mahvına sebep olacaktır" şeklinde bir uyarıyı içeren makale ile sergilendi. 1929’da da, Sağlık Bakanı Hugh Cumming, ABD Senatosu’nda tütünün uykusuzluk, sinirlilik yarattığını, toplum sağlığını tehlikeye düşürdüğünü söyledi.
Önümdeki genç, nesli tükenmiş Çiçek Çocukları’nı andırıyor. Kıvırcık sarı saçları omuzlarını kapamış, çapraz askılı gitarı sırtında, alnındaki bandana üstüne barış simgesi çiziktirilmiş. Uçuk renkli şortu altında deri sandaletler, eşyaları da küçük boy sırt çantasında. Tipik bir 1960 hippisi.
La Guardia Havaalanı terminalinde üniformalı görevlinin işareti üzerine gitarı ve çantasını kontrol bandına yerleştiriyor. Sıra elektronik kontrolde. Bu cihazı ilk kez görüyorum. Önü arkası cam levhayla kaplı, minik bir odaya giriyor. Anında sağdan soldan beyaz dumanlar çıkmaya başlıyor. Genç hippi sanki transa geçme hazırlığında. Elleri, kolları inip kalkıyor, ince bedeni bükülüyor. Anlaşılmaz bir gösteri, hayretle seyrediyorum. Dumanlar kaybolunca yandaki ekranı izleyen görevli ’Çıkınız’ diyor. Sıra bende.
Garip bir cihaz bu. İçeri girer girmez üstüme yumruk boyu dumanlar üşüşüyor. Tüm bedenim gıdıklanıyor bir anda. Hippi genç gibi elim-kolum havalanıyor. Dumanlar durunca cam hücreden çıkıyorum.
*
Görevli, cihazın fışkırttığı dumanların, birkaç saniyede yolcunun bedeninde patlayıcı madde olup olmadığını tespit ettiğini söylüyor. Çantamı alıp gitmeye hazırlanırken kontrol bandındaki görevli, yandaki masada çantamı boşaltmamı istiyor. Tıraş takımı, bir süveter, dergi ve kitapların altında evde bırakmayı unuttuğum sigara çakmağı. Ne olacağını bildiğim için keyfim kaçıyor. "Çakmak zararlı madde, geçemez. Birisine bırakın" diyor görevli. Çakmak bir yakınımın hediyesi, rahatça 20 yıllık. Manevi yönü yanı sıra maddi değeri da yüksek. Çöpe atılacak hali yok. Alanda kimi bulacağım? Ama o benim sorunum, görevlinin değil.
Tartışmak gereksiz, çantamı çakmağı alıp geri dönüyorum. Günübirliğine Boston’a gideceğim. Dolmuş uçaklarının küçük terminalindeki gazete bayiine koşuyorum. "Akşam dönüşte alırım" diyerek çakmakla birlikte 10 doları tezgah üstüne koyuyorum. Yaşlı Hintli bayi, başını iki yana sallıyor: "Öğle üstü kapanıyoruz. Dükkan tamirattan geçecek bir hafta."
Saate bakıyorum, 20 dakika var uçağın kalkmasına. Koridor sonunda erkek tuvaletine koşar adım gidiyorum. Çakmağı saklayacak yer arıyorum. Duvarlar mermer kaplı, kırık dökük, çukur yok. El kurutma makinelerin yeri alçak, tepesi göz hizasında. Lavabo altına eğiliyorum, kavisli borular var. Çantamdan yeni aldığım derginin plastiğini çıkarıp çakmağı yerleştiriyorum, boru çevresine sarıyorum.
Kontrol geçişim kısa sürüyor. Kapılar kapanmadan nefes nefese Boston uçağına giriyorum.
Koltuğa yerleştikten sonra düşünceye dalıyorum. Sigara tiryakiliğini sürdüreceğim diye bunca sıkıntıya girmek değer mi? Sigarayı kibritle yakmak hoşlandığım bir şey değil. Ama havaalanlarında çakmak nedeniyle karşılaştığım üçüncü olay bu. Üstelik konu yalnızca çakmak da değil.
*
Amerika’da sigara içme alışkanlığını sürdürmek giderek güçleşiyor. Sigara yasağı giderek yayılıyor. Resmi ve özel işyerlerinde, lokanta ve barlarda tütün kullanma yasağı var. Bazı şehirlerde açık havada dahi sigara içimine izin verilmiyor. Çeşitli kurumlarda yeni alınacak personele özel yaşamında da sigara içip içmediği soruluyor. Amerika’da satılan sigara paketleri üstünde caydırıcılığı su götürmez uyarılar var: "Sigara size ve çevrenizdekilere ciddi şekilde zarar verir", "Tütün cildi yaşlandırır" diye en hafifinden başlayıp "Sigara iktidarsızlığa yol açar", "Tiryakiler genç ölür", "Sigara öldürür" şeklinde herkesin ciddiyetini anlayacağı ifadelere kadar uzanıyor bunlar.
Japonların uyarıları daha yumuşak: "Sağlığınız zarar görebilir, dikkatli olun fazla içmeyin."
Fransa’da ise "Sigara yavaş ve ıstırap verici ölüme sebep olur" ibareleri yer alıyor. Tüm ikazlara ve dozu giderek artan yasaklara rağmen tiryakilerle sigara düşmanları arasında mola vermez bir savaş sürüyor.
*
Amerika’da tütüne karşı ilk tepki, 1888 yılında The New York Times gazetesinde "Bu şeytani ádet, devletimizi güçlü kılan vatandaşlarımızın mahvına sebep olacaktır" şeklinde bir uyarıyı içeren makale ile sergilendi.
1929’da da, Sağlık Bakanı Hugh Cumming,ABD Senatosu’nda tütünün uykusuzluk, sinirlilik yarattığını, toplum sağlığını tehlikeye düşürdüğünü söyledi.
Gene de 100 binlerce ailenin geçimini sağlayan, Hazine’ye milyarlarca dolar vergi kazandıran tütün sektörünün üretimi durdurması kolay değil.
Dünyanın en büyük sigara üreticicisi iki firma Philip Morris ile R.J. Reynolds’ın başkanları, 1997’de Kongre’deki yeminli ifadelerinde sigara-kanser ilişkisinin tıbben kanıtlanmadığını ileri sürdüler.
Günde üç paket sigara içen Prenses Margaret’in nikotin tutkusu nedeniyle ölmesinin geniş yankılarına rağmen sigara tutkusu yakın dönemde geçeceğe benzemiyor. Amerika’da lise öğrencilerinin yüzde 23’ü tiryaki. Yerkürede yılda içilen sigara sayısı 5.3 trilyon. Çinli doktorların yüzde 57’sinin sigara içtiği tespit edildi.
Sigarada 4 bini aşkın madde arasında 60’ının kanserli hastalıklara yol açtığını dev sigara üretici şirketler nihayet kabule mecbur kaldı. R.J. Reynolds kanserden ölen bir grup Amerikalının ailelerinin açtığı davada 145 milyar dolar tazminat ödemeye mahkum oldu. Temyizde reddedilen karar, bir diğer mahkemede inceleniyor. Philip Morris ise günde 600 milyon sigara üretmeye devam ediyor.