Londra’nın Covent Garden Kraliyet Tiyatrosu’nda kadife perdeler inmiş ama ayakta alkış devam ediyor.
Oysa Rudolf Nureyev’in tekrar sahne almaya niyeti yok. Yan taraftan sıyrılıp kulise koşuyorum. Sanatçıların soyunma odaları bir kat aşağıda. Salonda izin verilmediği için Nureyev’in kapısı "yıldızlı" odasında resim çekeceğim. Dehlizi andıran koridorda karşıma aniden tanıdık bir sima çıkıyor. Smokini üstündeki pelerini içinde dev cüsseli kişi Sean Connery. Yanında minyon yapılı eşi Diane Cilento. Kameramı ayarlamaya çalışıyorum. Connery’nin yüzü asılıyor: "Şimdi olmaz, başka zaman."
Önünü kesiyorum. "Mr. Connery, ben bir Türk gazetecisiyim. İstanbul’da ’Rusya’dan Sevgilerle’ filminin çekiminde tanışmıştık. Robert Shaw’la golf oynuyordunuz. Size ilk sorum, ’Sean nasıl telaffuz edilir’ idi. Memleketim size uğurlu geldi, şöhretiniz katlandı." Keskin çizgili çehresi birden yumuşadı, eşinin omuzuna elini atıp poz verirken, "Burada bir Türk’le karşılaşacağım hiç aklıma gelmezdi. ’Rusya’dan Sevgilerle’ en sevdiğim Bond filmi. Türkiye’yi hiç unutmuş değilim" dedi. Deklanşöre basmaya başladım, birlikte Nureyev’in odasına girdik.
Sean Connery’nin kariyerini yıllardır takip ediyorum. Yazar Ian Fleming’in yarattığı İngiliz süper casusu "James Bond 007" rolüyle çevirdiği filmlerle uluslararası üne kavuştu. İlki "Dr. No" arkasından "Rusya’dan Sevgilerle" olmak üzere altı Bond filmi çevirdikten sonra diziden ayrılan İskoçyalı, 1987’de Oscar ödülü kazandığı "Dokunulmazlar" ile güçlü bir dram aktörü olduğunu kanıtladı. İngiliz SkyTV’si geçen yıl Connery’yi gelmiş geçmiş en iyi aktör seçti, bazı Amerikan dergileri "Yılın en seksi erkeği" unvanına layık gördüler. 21 filmlik Bond dizisi ise "Star Wars"ı takiben 3 milyar 818 milyon dolar gişe hasılatıyla tüm zamanların en kazançlı serisi oldu.
Hafta sonunda son Bond filmi "Casino Royale"yi görmeye gittiğimde ön yargılı idim. Kraliçe Elizabeth’in asalet unvanı verdiği Sir Sean’ın arkasından Bond rolünü üslenen George Lazenby, Roger Moore, Timothy Dalton ve Pierce Brosnan’ın, mağrur, maço, kavgaya gözü kara giren, kadınların kalp atışını hızlandıran Connery’nin yerini dolduramadıkları görüşündeydim.
Yedinci Bond Daniel Craig ise "Munich", "The Mother", "Sylvia" gibi ciddi filmlerde oynamasına rağmen sinema aleminde tanınmıyordu. Sarışınlığı tipik 007 siluetine ters düşen aktöre Casino Royale’nin çekimleri sürerken İngiliz basını, "patates kafalı" sıfatını yakıştırmıştı. Connery’nin ilk Bond rolünü oynadığı 1962’den altı yıl sonra doğan Craig, değişik bir süper casus yaratmak için tüm Bond filmlerini seyrettiğini söylüyor.
Hızlı, heyecan dolu, nefes kesici akrobasi, akıl almaz bir kovalama sahnesiyle başlayan filmde İngiliz aktör, Fleming’in 1952’de yazdığı Casino Royale’de fiziksel sınavı rahatça geçtiğini ispat etti. Vizyona girdiği ilk iki günde 41 milyon dolar hasılat yapan filmin tehlikeli sahnelerinde Craig dublör kullanmadı.
38 yaşındaki aktör Craig yapılı bedeni, düzgün kaslı karnı, geniş pazularıyla dikkati çekiyor. Seyrettiğim tüm Bond aktörleri arasında en kuvvetli görüneni olduğunu sanıyorum. Ama Ian Fleming’in yarattığı 007 bu değil. Yazarın kelimelerle resmettiği tip, görmüş geçirmiş, geniş kültürlü, tadına baktığı şarabın yılını rahatça söyleyebilen, bıçkın olduğu kadar sosyete centilmeni, gözde içkisi votka-martiniyi, "Çalkala ama karıştırma" diyerek sipariş veren, kadınları süratle baştan çıkarmayı beceren, kumar masasında hiç kaybetmeyen, kesin ölüm tehlikesinden sıyrılmasını bilen bir süper casus. Derin mavi gözlü Craig bir mahalle kabadayısını andırıyor. Cazibesi baş döndüren kadın aktör Eva Green’in ısmarladığı smokin içinde rahat değildi. Eva’ya, "Seni seviyorum" demesi, inandırıcı olmadığı gibi Bond aktörleri arasında ilk aşk ilanı idi.
Casino Royale’de diziye renk katan İngiliz Gizli Servisi’nin üretimi özel aygıtların kullanılmaması merak konusu oldu. Önceki Bond’lara kıyasla kavga ve çatışmalar oldukça kanlı geçti. Kötü Adam "Le Chiffre"nin çırılçıplak soyulan 007’ye işkence sahnesi de rahatsız ediciydi. 20 Bond filminde sık sık duymaya alıştığımız, Bond’un, "Benim adım Bond. James Bond" şeklindeki kimlik açıklamasına son sahnede yer verilmiş. Yapımcılar donuk, durgun, mükemmel vücudu dışında özelliği olmayan sıradan bir oyuncuyu Bond yapmaya çalışmış. Daniel Craig’in başlıca eksiği ise Sean Connery ve Pierce Brosnan’da gördüğümüz karizmaya sahip olmayışı. Son Bond filminden 23 yıl sonra Sir Sean Connery hálá 007’lerin kralı.