Rembrandt tablosu üstüme kalıyordu

Christie’s müzayede evinde çalışan arkadaşım "Yarın ’Titus’un satışı var. Rekor bekleniyor. İstersen izlemeye gel" dedi. Titus da kim? Hollandalı ünlü ressam Rembrandt’ın oğlu imiş. Sanatçının eseri "Fantezi Elbiseli Çocuğun Portresi" başlığıyla açık artırmaya çıkacak. "Gelirim" diyorum.

Ertesi gün Christie’s’de beni bekleyen arkadaşıma açık artırmaya katılmak istediğimi söylüyorum. Niyetim yazacağım haberi renklendirmek. İngiliz centilmenliğinde, karşı çıkmıyor. Salon girişindeki masaya gidiyoruz. Araba ehliyetimi, banka hesabımın numarasını kayda geçirip kırmızı dairede katılım numarası yazılı bir karton veriyorlar.

Ön sıralarda yerimi alıyorum. Müzayede bol çeşnili. İrili-ufaklı tablolar, antika kaseler, mermer büstler arka arkaya satışa sürülüyor. Arkadaşım kulağıma fısıldıyor: "Sıra Titus’ta. Satışı genel müdürümüz yürütecek."

Christie’s patronu kürsüye çıkarken üniformalı iki koruma Rembrandt tablosunu getiriyor. Sevimli, canlı bir çocuk portresi. Neredeyse, dokunsan konuşacak. Aksesuarlarla süslü bir kıyafet içinde. Christie’s fotoğrafçısına portre önünde resim çektiriyorum. Az sonra genel müdür "20 bin sterlinle açıyorum" diyor. Sağdan soldan işaretler başlıyor. Müdür "40 bin, 50 bin" diye anons yapıyor.

Fiyatlar fazla çıkmadan artırmaya girmek lazım. Numaralı kartonu kaldırdığımda fiyat 100 bin sterline ulaşmış. Müdür beni işaret ediyor: "120 bin." Adam "sattım" deyip tokmağı vursa Rembrandt tablosu üstüme kalacak. İşin ciddiyetini o anda idrak ediyorum. Arkadan biri artırmaya devam ediyor, rahat bir nefes alıyorum.

AYAĞA KALKMADI

Rakamlar süratle tırmanıyor. Salonu tarıyorum ama katılımcıları göremiyorum. Beş para birimini gösteren elektronik levhada artırma iki milyon dolara yaklaştığında arka sırada genç bir adam dikkatimi çekiyor. Genç, artırmaya devam eden iki kişiden biri. Genel müdür "İki milyon 50 bin dolar" dedikten sonra yan tarafa bakıyor, rakamı iki kez tekrarlıyor. Sonunda "Sattım" diyerek tokmağı vuruyor. Genç adam sevinçli, yardımcısını kucaklarken yan taraftan sert bir ses müzayedeciye çıkışıyor: "Ayağa kalkmadım, mektubumu okuyun."

Sesin sahibi Amerikalı milyarder Norton Simon. Telaşlanan müdür önündeki dosyadan çıkardığı mektubu okurken yüzü renkten renge giriyor. Sonra mektubun içeriğini okuyor: "Bay Simon fiyat artırmayı yüz mimikleri, el ve kol jestleriyle yürütecek. Yalnızca, ayağa kalkması artırmadan çekildiği anlamına gelecek." Salondan özür dileyen müdür müzayedeye devam ediyor. Simon fiyatı 50 bin dolar daha artırdığında bir Londra galerisini temsil eden genç müzayeden çekiliyor.

ABD’li koleksiyoncu, 1965 sonbaharında gene Rembrandt’ın "Aristo, Homer’in Büstünü Seyrediyor" isimli tablosundan sonra dünyanın en pahalı ikinci yapıtı "Titus"u da, 2.1 milyon dolar ödeyip Kaliforniya’daki özel müzesine götürdü. "Titus" 40 sene sonra ilk kez Norton Simon Müzesi dışında gösterime sunulacak. Heyecanlı dakikalar yaşadığım müzayedede sahip değiştiren Rembrandt’ın eserini Washington’da Ulusal Sanat Galerisi’nde izlemek için sabırsızlanıyorum.

II. MEHMET TABLOSU

Hafta sonunda bize daha yakın konuda bir sergiyi izlemeye gittim. Metropolitan Sanat Müzesi "Venedik ve İslam Dünyası" başlığıyla 9’uncu yüzyıldan 18’inci yüzyıla sanat eserlerini sergiliyor: İznik çinileri, saray kıyafetleri, sultan madalyaları, Pir’i Reis’in Kitab-ı Bahriye adlı haritası ile Osmanlı sultanları Orhan, I. Mehmet, II. Beyazıd, III. Murat’ın portreleri Venedik, Berlin, Londra müzelerinden ödünç alınmış.

Sanata düşkünlüğü bilinen Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine Venedik Cumhuriyeti, devlet ressamı Gentile Bellini’yi İstanbul’a gönderiyor. İki yıl sarayda misafir edilen Bellini’nin 25 Kasım 1480 tarihli Fatih tablosu altında "İkinci Mehmet: Victor Orbis" (Dünyanın Fatihi) yazısı okunuyor. Fatih kürk yakalı kırmızı kaftan içinde, üst köşelerde üçer altın taç işlenmiş. Taçlar, Sultan II Mehmet’in Asya, Yunanistan ve Trabzon’un hükümdarlığını vurguluyor. Uzman ressamların boya eklemesi yaptığı bildirilen ünlü Bellini tablosunu Londra’daki National Gallery ödünç vermiş.

Sergiyi hazırlayan ekipten Mary Flenagan’a "İngilizlerin eline nasıl geçti bu tablo?" diye soruyorum. Uzman şöyle yanıtlıyor: "Sultan II. Mehmet’in vefatı üzerine tahta geçen oğlu II. Beyazıd İstanbul’da inşa ettireceği bir caminin finansması için babasının eşyalarını satışa çıkardı. Bellini’nin tablosu da bu arada Venedikli tüccarlara satıldı. İngiliz arkeolog-diplomat Sir Austen Henry Layard 1865’de Venedik’te bu tabloyu satın aldı. Layard ölmeden önce tabloyu National Gallery’ye bağışladı."
Yazarın Tüm Yazıları