Marilyn yaşasaydı 78 yaşında olacaktı

Marilyn Monroe’nun 1955’te çekilen ’The Seven Year Itch’ adlı filmde metro mazgalları üstünde unutulmaz görünümü bu. Sırtı açık, göğüsleri dik, basınçlı havanın uçurduğu etekleri havada. Kalçalarına kadar açılan bacaklarını kapamak için eteğini bastırıyor.

Çatının sokağa bakan cephesindeki dev saatin çapı dört metre. Çevresinde Yunan-Roma mitolojisinin üç kahramanı Herkül, Minerva ve Merkür’ün mermer heykelleri. 42’nci sokaktaki kapıdan içeri giriyorum. Alışık olduğum bir insan selindeyim. Ofis rotamda sabahları gelip geçtiğim Grand Central tren ve metro istasyonu bu.

İlk kez alıcı gözle inceliyorum etrafı. Niye mi? Tren istasyonunun 100’üncü yıldönümü de ondan. Haydarpaşa Garı, Sirkeci tren istasyonu Grand Central’dan yaşlı ama yıldönümü kutlaması yapıldığını duyduğumu hatırlamıyorum. Amerikalılar meraklı böyle işlere. Brooklyn Köprüsü’nün inşasının 100’üncü yılını da şölenlerle kutlamışlardı.

Grand Central’ın ana meydanı geniş. Turist ofisi broşürüne göre boyu 125 metre, eni ise 40 metre. Ortada dört kesitli saatin altında danışma bürosu. En cazip yeri ise, 44 metre yükseklikteki tavanı. Turkuvaz mavisine boyalı tavanda yıldızlar, burç sembolleri ve samanyıldızları. Minik deliklerden sızan ışıklar yılın her gününde bulutsuz bir New York gecesini çağrıştırıyor. Oysa dışarda, bu haziran sabahında gök koyu gri bulutlarla kaplı.

Meydanın batı ucunda Michael Jordan’ın merdivenüstü et lokantasının önünden geçip New York Transit Müzesi’ne giriyorum. Panolarda banliyölerden Manhattan’a gelen yolcuların seyahat hikayeleri karikatürlerde işlenmiş. Yaşı geçkin, süslü bir kadın önündeki genç erkeğin üstüne hafifçe abanmış, kadın arkadaşına çapkın yüz ifadesiyle ’Flört ediyorum’ diyor.

METRO RESİMLERİ SERGİSİ

Sabah trafiği kalabalığından sıyrılıyorum. Sıra yüzyıllık kutlama için düzenlenen resim sergisinde. Sergi yalnızca son 50 yılı kapsıyor. Metroya girip çıkanların, trenlerde asılı çengellere tutunmuş yolcuların, sıralarda kitap okuyanların resimleri. Fotoğraf ustası Fransız Henri Cartier-Bresson dahi Grand Central yolcularını resimlemiş.

Salonun alt köşesi kalabalık. Yanaşıyorum. Siyah-beyaz kontrastının tipik bir örneği karşımda. Marilyn Monroe’nun 1955’te çekilen ’The Seven Year Itch’ adlı filmde metro mazgalları üstünde unutulmaz görünümü bu. Sırtı açık, göğüsleri dik, beyaz bir tuvalet içinde basınçlı havanın uçurduğu etekleri havada. Zifiri karanlıkta Marilyn kalçaya kadar açılan bacaklarını kapamak için eteğini bastırıyor. Sarı saçları dalgalı, tebessümünü düzgün dişleri tamamlıyor. Arkasında dört erkek sinemanın en seksi yıldızını hayranlıkla seyrediyor.

Dile kolay, aradan yarım asır geçmiş. Marilyn yaşasaydı bu ay 78’inci doğum gününü kutlayacaktı. M.M. 1962’de hayatının baharı sayılacak 36 yaşında California’da öldü. Ölüm nedeni resmi kayıtlara uyku hapıyla intihar ve ’kaza’ olarak geçti.

Sinema tarihinden Brigitte Bardot, Sophia Loren, Rita Hayworth, Ava Gardner, Racquel Welch gibi cinsi cazibeleriyle şöhrete ulaşan onlarca film yıldızı gelip geçti. Oysa sinemaseverlerin gözünde tüm zamanların bir numaralı seks sembolü hep Marilyn Monroe idi. Hollywood’da hiçbir yıldız M.M.’nin ulaştığı zirveye erişemedi. Baş döndürücü güzelliği, karizması, erotik olduğu kadar genç kız masumiyeti taşıyan tavırları, inişli çıkışlı kariyeri, evlilikleri, ünlü erkeklerle ilişkilerini kapsayan 36 yıllık yaşamı film, TV dizileri ve romanlara konu oldu.

SIR DOLU BİR ÖLÜM

Marilyn hayata Norma Jean Baker adıyla gözünü açtı. Dar gelirli bir ailenin kızıydı. Kısıtlı eğitim gördü, ama cazibesi çocuk sayılacak yaşlarda dahi dikkatlerden kaçmadı. İlk evliliğini 16 yaşında yaptı. İkinci kez Amerika’nın en ünlü beyzbol oyuncusu Joe DiMaggio ile evlendi. O yıllarda kocası kadar meşhur olmadığı için gazeteler Marilyn resmi üstüne ’Joe’nun kalbini çalan kız’ diye başlık attılar. Bu evlilik Hollywood’ın kapılarını araladı M.M.’ye. Ama ligde üç kez en değerli oyuncu seçilen, vuruş rekorları hálá kırılmayan DiMaggio mutlu değildi. M.M.’nin Sinatra ve Brando ile yakınlığını kıskanıyordu. Dokuz ay sonra boşandılar. Marilyn ardından meşhur yazar Arthur Miller ile evlendi. Gece hayatına düşkün yıldız ile entelektüel yazarın evliliği M.M.’nin çocuk düşürmesiyle sona erdi. Miller, bu evliliği ’Düşüşten Sonra’ adlı bir piyes yazarak sahnelere taşıdı.

Marilyn daha sonra ABD Başkanı J.F. Kennedy ve kardeşi Senatör Robert Kennedy ile ilişkiye girdi. Dedikodu sütunlarından düşmeyen ilişki Kennedy’lerin siyasi hayatını tehlikeye düşürdüğü dönemde Marilyn’in ölüm haberi geldi. Fesat teorisi üreticileri M.M.’nin Kennedy’ler tarafından öldürtüldüğü haberini yaydılar. Ama bugüne kadar sinemanın bir numaralı seks sembolünün ölümündeki sır açıklığa kavuşmadı.

Tren istasyonu sergisindeki resme bakıyorum. Kağıt üzerinde dahi çekici bir güzelliği var Marilyn’in. Ama gerçekten merak ediyorum, ’Öldü mü, öldürtüldü mü?’
Yazarın Tüm Yazıları