Esmer çehresinde çevreyi umursamaz ifade, Hollywood’un genç aktörlerini anımsatıyor. Birkaç gündür sakal tıraşı olmadığı belli. Paket postanesi karşısındaki ’Vitamin Shoppe’ vitrini önünde gelip geçene laf atıyor. Gömleğinin üst düğmeleri açık, boynundan aşağı sarkan kalın halkalı altın zincirin ucundan haç sarkıyor. Pantolonu altında bir çift Nike ayakkabı, pahalı cinsten. Üzeri yazılı dosya boyu kağıdı geçerken uzatıyor: "Vitamin stokum bitti. Lütfen bağışta bulunun." Ofise koşuşturan sabah kalabalığında bu genç adama bakan yok.
Şimdiye kadar köşe başlarını tutup "Karnım aç. Evsizim. AIDS hastasıyım. Vietnam gazisiyim. Memleketim Güney Dakota’ya döneceğim, otobüs paramı kaybettim," gibi mesajlarla dilenenlere çok rastladım ama vitamin almak için avuç açanla ilk kez karşılaşıyorum.
Genç adam mesajını okuduğuma kanaat getirdikten sonra yerdeki beyzbol kepini gösteriyor: "Gönlünden ne koparsa?" Kepin içinde birkaç madeni para var. "İşler kötü galiba?" diyorum. Dudak büküyor: "New York Borsası durgun. Vergi artışı bekleniyor."
Göğsündeki altın zincire, pahalı marka ayakkabılarına işaret ediyorum: "Kılık kıyafetin yoksula benzemiyor." İki yıldır işsiz olduğunu söylüyor. Vitamin merakının sebebi ne? Yiyecek korkusu içindeymiş: "Et ve tavukla alakam yok, hayvanları hormonla besliyorlar. Sebze ve meyvelerin çoğu tarladan şehir manavlarına taşınırken bozulmasın diye zehirli ilaçlamadan geçiriliyor. Açık pazarda çiftçilerin getirdiği artmış sebzeleri alıyorum. Enerjim azaldığı için vitaminlere başvurdum geçen yıl. Bu dükkan kullanış tarihi dolan vitaminleri ucuza veriyor bana." Ardından E, C, D, B grubu diyerek gün boyunca yuttuğu vitaminleri sıralıyor.
İşsiz gence son haftalarda bazı tıp merkezlerinin yayımladığı zararlı vitaminlerin listesinden söz edip keyfini kaçırmak istemiyorum. Ayaküstü konuşmamız sırasında yanımızdan geçen bir Tanrı kulu dahi elini cebine atmadı. Kepine bağışımı bırakırken "Bu mesajı değiştirirsen şansın değişir", diye nasihat ediyorum.
ABD’de bildim bileli bir korku kültürü hüküm sürüyor. Soğuk Harp döneminde komünizm korkusu Berlin Duvarı yıkılıp Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar sürdü. Son on yıldır 11 Eylül terörü, El Kaide, uluslararası terörizm toplum psikolojisine yerleşti. ABD yönetimi ikinci Körfez Harbi’ni haklı çıkarmak için Saddam iktidarının kitle imha silahlarıyla ABD’yi tehdit ettiğini ileri sürerek korku psikolojisini canlı tuttu.
Bu tutumu politik ve ekonomik çıkarlar çerçevesinde değerlendirmek mümkün. Peki vitaminlere ne oluyor? Eş, dost arasında bu konu tartışıldığında çoğunlukla C, E, D vitaminleri aldıklarını öğreniyorum. Sebepler hep aynı: "Bu vitaminler bedendeki toksinleri temizliyor, iç organlarda kireçlenme, paslanmayı engelliyor. 50 yaşından sonra herkese lazım. B1, B2, B6 ve B12 ise önemli bir vitamin grubu. 30 yaşını aşkınlar için gerekli. Destek olarak ’Günde Bir’ (One-a-day) denilen toplu vitamin hapına ihtiyaç var."
Ama tıp merkezlerin 10 yıl süren araştırma sonuçları, bu yarar inançlarını yıpratacak kadar ciddi. Hastalar gibi sağlıklı insanların kobay olarak kullanıldığı tetkiklerde yüksek dozajda vitaminlerin kalp, böbrek kifayetsizliği, beyin kanaması, kanser gibi öldürücü hastalıklara sebep olduğu bildiriliyor. Yaşlılarda kalça kırılmasını önlemesi, kemiklerin güçlendirilmesi için verilen D vitamininin böbrek ve damarlarda kalsiyum birikimine yol açtığı ifade ediliyor.
Organlarda oksitlenmeyi önleyen popüler C vitamini haplarının 800-1000 ve üstünde birimlerde alındığında oksitlenmeye yardım ettiği ileri sürülüyor. E vitamininin 1000 mg’yi aşan dozda sürekli alınması halinde beyin kanaması dahil erken ölüme sebep olacağı belirtiliyor.
Görüşüne başvurduğumuz, best seller sağlık kitapları yazarı, kalp cerrahı Mehmet Öz "Kolesterol düşürmek için Lipitor tipi statin ilaçları alanların E ve C vitaminlerini çok düşük dozda kullanmaları lazım. Aksi halde tehlikeli yan tesirleri çıkabilir. Bazı araştırmalara göre selenyum vitamini prostat kanserine, D vitamini barsak kanserine yol açıyor. Sağlıklı yaşamda dikkatli beslenmenin yanında çok düşük dozda vitamin takviyesi gerekli" diyor.
ABD nüfusunun yarısı vitamin kullanıyor. Yılda 40 milyar dolara yakın bir üretim yapan bir sanayi bu. Son araştırmaların sonuçları insanları kaygıya düşürdü. Birkaç yıl önce diş doktorlarının "Dişlerinizi yatay değil dikey fırçalayın. Aksi halde mineler zedelenir" şeklindeki açıklamasıyla bir asırdan beri devam eden alışkanlığın ters yüz edilmesine benziyor. Korku kültürüne şimdi de vitaminler girdi.