İsmail Cem de öğrenecek

Doğan ULUÇ
Haberin Devamı

İsmail Cem ‘Kardak’ dedi, Teodoros Pangalos ise ‘İmea’. Balıkçı takasıyla Bodrum'dan iki sigara içimi mesafedeki bu kaya parçası Rum dostluğuna inanmış ‘uzu-buzuki-tavernacı’cıların dostluk şarkılarının akordunu bir kez daha bozuverdi.

Uluslararası politikada fazlaca tecrübeli olmayan Yunan Dışişleri Bakanı ilginç bir tip. Fransız kesimi ceketinin düğmeleri iri gövdesini kucaklarken zorlanıyor. Heybetli yapısına uygun sesi de gür, ülkesine yıllar önce AB kapısını açışta yardım eden Türkiye'nin Avrupa ailesine girmesini engellemek için meslekdaşı Cem'in yanısıra BM kulislerinde görüştüğü herkese ‘‘İmea (Kardak) bizim. Ankara'nın işine geliyorsa Lahey Adalet Divanı'na gidip kozumuzu paylaşalım’’ diyor mağrur edayla.

Pangalos uyuşmaz tutumunu Amerikan Dışişleri Bakanı Albright ile Başkan Clinton'ın özel temsilcisi Holbrooke'la buluşmasında da sürdürdü. Ege'yi Yunan gölüne çeviren karasuları, kıta sahanlığı, FIR hattı, silahlandırılmış adalar gibi yılan hikayesine dönen sorunlar böylece üstünde ot bitmeyen kayalığa takılıp kaldı.

İsmail Cem, Yunan Dışişleri Bakanı'yla görüşmesini takiben ikili sorunların hiçbirinde öze yönelik gelişme olmadığını yuvarlak laflarla ifadeye çalıştı. Uygar, uysal görünümlü, konuşma üslubu şık, sözcükleri ihtiyatla seçerek kullanan Cem ‘‘Çok dostane idi görüşmemiz’’ dedi. Bugüne kadar iki dışişleri bakanının kavgalı geçen buluşmasını duymadığımız için İsmail Cem'in neyi kastettiğini anlayamadık. Anılarımız Osman Olcay'a uzandı.

İkinci Kıbrıs çıkarmasından sonra başta Avrupa, tüm ülkelerin BM'de üstümüze çullandığı dönemde Daimi Temsilcimiz Osman Olcay hayli güç günler, haftalar geçirerek Türk tutumunu savundu. Deneyimli diplomat bir Güvenlik Konseyi toplantısında zengin lisanıyla Fransız temsilcisine ‘‘Türkiye'yi böyle suçlamak için Yunanistan'a kaç Mirage filosu sattınız?’’ dedikten sonra İngiliz büyükelçisine ‘‘Sırça sarayda oturanlar dışarıya taş atamaz’’ şeklinde yüklendi. Çevreye tepeden bakan Avrupalı iki diplomat Türkiye temsilcisine yanıt vermeye yanaşamadılar.

Kıbrıs müzakereleri devam ederken Olcay'a asil ve varlıklı bir aileden gelen Yunan Büyükelçisi Katopides'in yumuşak, zarif kişiliğine işaret edip ‘‘Şanslısınız, şamatacı olmayan bir rakibiniz var’’ dediğimde Türkiye'nin zehir-zemberek savunucusu Osman Olcay ‘‘Keşke öyle olsa. Katopides öylesine efendi bir insan ki ona karşı kelimeleri ihtiyatla seçmeye zorlanıyorum’’ diye cevap verdi.

Yabancı forada Olcay tipinde kiminle nasıl konuşacağını bilen elçilere, rahmetli Çağlayangil gibi Türk devletini, ulusunu layık olduğu şan ve şerefiyle temsil eden bakanlara ihtiyacımız var.

İsmail Cem'e yabancı meslekdaşlarıyla görüşmelerinde hangi üslubu sürdüreceğini belirtmek bize düşmez. Ancak özellikle Türkiye ile Yunanistan sorunlarında ‘‘Diyalogta olmamız iyi. Tekrar buluşacağız. Toplantı iyi geçti’’ diyerek Rum katılığını, uyuşmaz ve uzlaşmazlığını örtbas etmeye de gerek yok.

ABD'nin terorist ülkeler listesindeki Suriye ile askeri anlaşma yapan, Ege'nin tümüne göz diken, ‘düşmanımız doğu’da diye adres veren, AB üyeliğimizi engelleyen, karasuları ile FIR hattını ayrı çizerek ABD'nin dahi eleştirisini çeken, insan hakları bahanesiyle iç işlerimize burnunu sokan Yunan yetkilileriyle müzakere tonu böyle olmamalı. Aksine Cem ‘‘Pangalos tüm sorunlarımızı taş yığını Kardak'a bağlıyor’’ diyerek danışmanlarına yakındığı çirkin Rum tutumunu basın yoluyla Türk ve dünya kamuoyuna duyurmalı.

Belki de Halefoğlu'ndan Yılmaz, Bozer, Alptemuçin, Giray, Çetin, Soysal, Karayalçın, Gönensay, İnönü, Kırca, Çiller'e 10 yılda bir düzineyi aşkın dışişleri bakanı geçiren Türkiye'de İsmail Cem işe ısınma sürecinde olduğu için sesini yükseltme niyetinde değil.

Gene de Ege'den Kıbrıs'a bölgede Türkiye'ye rağmen bir sorunu çözmek, Ankara'nın arzusu hilafına karar alıp yürütmek mümkün değil. Atina bunun kesin bilincinde. Cem, karıncayı incitmeyen üslubuyla sözde komşuyla Kardak-İmea nakaratından ileri gidilemeyeceğini tecrübesi arttıkça öğrenecek.

Not : Yazarımız Doğan Uluç’un, Pangalos krizi patlamadan önce yazdığı ve 29 Eylül Pazartesi günü yayınlanması gereken bu yazısını, konu gündemde olduğu için bugünden yayınlıyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları