Yaşlı adam deri kayışı çekiyor ama minik köpek direniyor. Etrafta insan azmanı korumalar var, ceket kolundaki mikrofonları dudaklara yapışık sürekli konuşuyorlar. Cadde-sokak yetmemiş gibi kaldırıma çıkmış polis arabaları hırıltıyla çalışıyor. Polis atlarının taşlarda yankılanan nal sesleri de cabası.
Köpek korku içinde, yürümeye yanaşmıyor. Adam köpeğini kucaklıyor, karşıdaki parka giriyor nefes nefese. Göz göze geliyoruz, "Her sene aynı manzara, bıkkınlık geldi Birleşmiş Milletler’den. Keşke burdan taşınıp Alaska’ya gitseler de bu ıstıraptan kurtulsak" diyor.
Dünya siyasetinin başkenti BM bir kez daha kuşatma altında. 192 ülkeyi temsil eden diplomatik heyetler Genel Kurul’un genel görüşmeleri için New York’ta. Kentin merkezi trafik keşmekeşinde.
Kasaları kum dolu kamyonlar ana kavşakları çaprazlama kesmiş, binaya bombalı araç saldırısını önlemek için. Güvenlik sisteminde resmi polislerin yanı sıra görevli FBI, Ulusal Güvenlik ile diğer devlet koruma ekipleri bölgede kuş uçurtmuyor. BM’ye cephesi bulunan binalarda keskin nişancılar uzun menzilli tüfekleriyle çevreyi izliyor. Tarihi binanın doğu yüzündeki nehirde sahil devriye tekneleri tur atıyor.
*
Peki içerde ne oluyor? Bu dönem daha hareketli BM. Gelecek hafta sonuna kadar devam edecek genel görüşmelerin açılışı hayli eğlenceli geçti. Amerikalı diplomatlar Başkan George W. Bush’un, kendisini siyasi tartışmaya davet eden İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’la BM’ye girişlerde, bina koridorlarında karşılaşmasını önlemek için hayli gayret sarf etti. İki lider Genel Kurul’da dört saat arayla bir diğerinin yaptığı konuşmayı boykot ederek salondaki yerlerini terk etti.
Genel Sekreter Kofi Annan’ın heyet başkanlarına verdiği öğle yemeğinden önce BM protokolü İran elçiliğine "Alkollü içki servisi yapılacak" şeklinde mesaj göndermesi üzerine Ahmedinejad davete gelmedi. Tatsız karşılaşmayı önleyen protokol rahat bir nefes aldı. Bush yönetimi ’bir numaralı düşman’ diye tanımladığı İran devlet başkanından öç almak için Manhattan’ın Columbus Meydanı’nda 25 mil mesafe dışına çıkamayacağını bildiren mesaj gönderdi.
Genel görüşmelerde 61 devlet başkanı, 21 başbakan ve 92 dışişleri bakanı ile ender görülen bir üst düzey katılım dikkati çekiyor. Kürsüye çıkan heyet başkanlarının konuşmalarının ana temasını uluslararası terörizm, BM reformları, Ortadoğu ihtilafları, yoksul ülkelerin ekonomik durumu, Afrika’yı kemiren AIDS oluşturuyor. Üye devletlerin heyet başkanları Genel Kurul’a hitap ettikten sonra aralarında ikili görüşmeler yapıyor.
Genel Kurul’un 61. dönem toplantılarına katılan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de yoğun diplomatik temaslar sürdürüyor. Dışişleri Bakanı’nın heyetinde 10 diplomat var. Hafta içinde bazı diplomatların New York’a gelip heyete katılması da bekleniyor. İkili temaslar, grup toplantıları, yabancı basına röportajlar, yemek davetleri arasında Dışişleri Bakanı Türkiye’nin 2008’de Güvenlik Konseyi üyeliğine adaylığı konusunda lobi yapıyor.
*
Konsey üyeliği Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’daki stratejik konumunun önemini vurgulamak açısından büyük önem taşıyor. Oysa Türk diplomatlarının lobicilik konusunda başarısı kanıtlanmış değil. BM çok uluslu politikaların odağı. Üye ülke temsilcileri çeşitli sorunlarda karşıtlarıyla pazarlık yaparak alınan kararlarda destek alışverişini sürdürüyorlar. Dostluk ilişkileri böyle durumlarda önemli rol oynuyor.
Oysa BM’de nezdinde Türk misyonundaki diplomatların yabancı meslektaşlarıyla kaynaşmış olduklarını söylemek güç. Onları delege salonunda, lokantalarda dahi görmek ender bir durum. Geçmiş dönemde Hürriyet’in BM ofisinde Türkiye’den gelen gazeteci arkadaşlarımın Türk misyonu hakkındaki sorularını yanıtlarken genç bir Türk diplomatı BM karşısındaki Türkevi’ne gitmek için dışardaki yağmurun dinmesini beklediğini söyleyerek aramıza katıldı. İzahatım bittiğinde diplomatlarımızın içe kapanıklığını, BM’ye ilgisizliklerini eleştirmemi tasvip etmediğini söyledi.
Birkaç hafta sonra BM’deki ofisimin bulunduğu katta New York’u ziyaret eden 15 Türk valisinden oluşan bir grupla karşılaştım. Gruba, görüşlerimi tasvip etmeyen genç diplomat rehberlik ediyordu. Beni görünce yarı mahcup fısıltıyla sordu: "Sizi gördüğüm iyi oldu, acaba Güvenlik Konseyi nerede?"
Tebessüm ettiğimi hatırlıyorum. "Arkanızdaki camlı kapıyı açın, tam karşınızda." Yetinmeyerek duvarda İngilizce ve Fransızca "Güvenlik Konseyi" levhasını işaret ettim. BM misyonunda dört yılını dolduran diplomatımız iki ay sonra Ankara’ya döndü. BM gibi Türk diplomatlarının da reforma yönelmesi zorunlu bir ihtiyaç.