Tılsımlı şehir New York. Yaşayanları şöyle dursun, yakınından geçenlere dahi ışık saçıyor, bilgi, kültür, görgü yüklemesi yapıyor. Yerkürenin en çekici bu kenti, kişilerin yaşamlarını zenginleştirip kariyer sıçramasında önemli rol oynuyor.
Belleğimden bir dizi isim geçiyor. Rusya Federasyonu’nun Sergey Lavrov’u, Brezilya’dan Celso Amorim, Mısır’dan Ahmed Ebul Gayt, Çin Halk Cumhuriyeti’nden Li-Zhaoxing, Türkiye’den İlter Türkmen ile Coşkun Kırca, İsrail’den Benjamin Netenyahu, New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde ülkelerinin büyükelçilik görevini üslendiler. Sonra döndükleri vatanlarında dışişleri bakanlığına getirildiler. Netanyahu ise bir kademe üste çıkıp başbakanlığa atandı.
New York tecrübesinin meslek tırmanışında önemli bir araç olması yalnızca yabancılara mahsus bir olay değil. ABD’nin 1970’li yıllardaki BM büyükelçisi George Herbert Walker Bush başkan seçildi. Clinton kabinesinin dışişleri bakanı Madeleine Albright da daha önce BM nezdinde ABD büyükelçisi idi.
KEMAL DERVİŞ GİBİ
Türkiye’de devlet ve hükümet liderleri ABD, ve özellikle New York tecrübesinden geçmiş kişilere değişik gözle bakıyor. "Bu insanlar yerkürenin en ileri ülkesinde başarılı olmuşsa onların tecrübe ve birikimlerinden faydalanmak gerekiyor" felsefesiyle Dünya Bankası’ndan çağrılıp Nihat Erim kabinesinde bakanlığa getirilen Atilla Karaosmanoğlu, Bülent Ecevit’in davet ettiği Kemal Derviş başta geliyor. Turgut Özal da oğlu Ahmet’in önerisiyle basında "Özal’ın Prensleri" diye isimlendirilen Bülent Şemiler, Engin Civan gibi alt düzey banka memurlarını Türkiye’ye çağırıp önemli mevkilerde görevlendirdi.
Şimdilerde ABD’deki Türkler arasında bir "Egemen Bağış Sendromu" hüküm sürüyor. Bağış 37 yaşında. AK Parti’nin İstanbul milletvekili. Özgeçmişi genç yaşına sığmayacak ölçüde yüklü. Babası Siirt eski belediye başkanı Abdullah Bağış’ın New York Öğrenci Müfettişliği’ne atanması üzerine ailesiyle 1985’te ABD’ye geliyor.
New York’ta üniversite eğitimini kamu yönetiminde lisans diplomasıyla tamamlıyor. Turkish Link adlı danışmanlık ve tercüme bürosunu kurarak iş hayatına atılan Egemen, Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun (TADF) genel direktörlüğüne getiriliyor. Dokuz yıl süren cemiyetçilik çalışmaları sonunda 2000 yılında tüm delegelerin oybirliğiyle başkanlığa seçiliyor.
ABD’yi ziyaret eden Türk heyetlerine, üst düzey devlet temsilcilerine tercümanlık yapan Egemen’in lisan alanında ustalığı, ABD Başkanı Bill Clinton’ın TBMM’de konuşmasını simultane çevirisi sırasında dikkati çekiyor.
Bağış, tercümanlığına paralel federasyon başkanlığı icraatında New York’a gelen başbakan, hükümet üyeleri ve politikacılarla yakın dostluk kuruyor. Yakınlarının tavsiyesiyle Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu AK Parti adayı olarak İstanbul milletvekilliğine seçiliyor. Egemen seçimleri takiben Başbakan Erdoğan’ın dış ilişkiler danışmanlığına, Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu başkanlığına getirildi. Başbakan’ın yakın çevresine dahil edilen genç milletvekili, Erdoğan’ın dış seyahatlerinde yanında yer alarak çok sayıda yabancı lideri tanıma fırsatını da buldu.
TÜRKLERE ÖRNEK OLDU
Vasat bir ortamdan devletin üst kademelerine tırmanışın ilginç bir hikáyesi bu. Akabinde ABD’deki bazı Türkler "Egemen başardı, ben niye başarmayayım?" şeklinde ilham almaya başladı. Oysa teğmen olmadan generalliğe özenme gibi bir şey bu. 37 yaşındaki başbakan danışmanı eriştiği konumunu büyük ölçüde TADF başkanlığında gösterdiği başarıya borçlu.
Başkanlık önemli bir mevki. Fırsatlar elverdiğinde Egemen Bağış gibi milletvekili, hatta bakan, devlet kurumunda genel müdür olmak ihtimali yok değil.
Peki ama ABD’deki Türkler federasyon başkanlarını şahsi emelleri gerçekleşsin diye mi seçiyorlar? ABD’de hasım grupların Türkiye’yi karalama kampanyaları yoğunlaşırken Federasyon’un yanı sıra Washington merkezli Asamble’de de iktidar kavgaları hálá sürüyor. Egemen Bağış, yeni kariyerinde yükselmeye devam ederken Federasyon ve Asamble’de ilk kez görülen böyle bir başkan koltuğu çekişmesinin zamanlaması tesadüfi mi? Ama Türklüğe verilen zararların göz ardı edilmemesi lazım. İlgili kişilere sesleniyorum: "ABD’de Türklere hizmet, Türkiye’nin yarar ve çıkarlarını savunmanız için ille Federasyon veya Asamble’nin başkanı olmanız mı gerekiyor? Değilse bu kavga niye?"