Amerika’da son birkaç yıldır kökeninde ‘takvimi geri çevirme’yi içeren bir moda başladı. Daha çok varlıklı kesimin tutkusu haline gelen bu moda, gıda rejimi, yoga-pilate egzersizleri, toksin ve yabancı maddelerden arındırma metotlarıyla yaşlılığı geciktirmeyi hedefliyor.
Kalabalık davette arkamdan birisi ‘Epeydir görüşmedik, nasılsın?’ deyince geriye döndüm. Eski bir dost karşımda ama hafızamda kalan görüntüsünden çok farklı. Eski, yeni olmuş. Esmerleşmiş teninde çakır gözleri daha belirgin, alın çizgileri incelmiş, beş-on kilo kaybettiği de aşikar.
‘Bizim tarafta bir yaramazlık yok, sen ne alemdesin?’
Çok mutlu olduğunu, geleceğe farklı yaklaşım sürdürdüğünü söyleyerek tebessüm ediyor. Anlamıyorum ne demek istediğini, soruyorum. Bir sağlık rejimine girdiğini açıklıyor. Neymiş bu rejim? Karakış ortasında bronz tene dönüşmek için güneye, Florida’ya, Karayiplere gitmiş olmalı, ama ya yüzündeki çizgilerin azalması, 60’larındaki insanlarda fazla görülmeyen hareket canlılığı?
‘Komşu ilçede yeni açılan bir sağlık kulübüne üye oldum. Haftada bir kez ‘yanmaya’ gidiyorum ışıkla. Şifalı bitki banyosuna giriyorum, sonra hidromasaj. Gevşeyip, rahatlıyorum. Oksijen barda 15 dakika saf hava çekiyorum ciğerlerime. Gıda perhizim meyve ve sebze üzerine. Arada bir ızgara tavuk, haşlama balık yiyorum. Tatlı, ekmek, makarnaya paydos dedim. Yıllardır sabahları parkta yarım saat koşar adım yürüyorum, egzersiz yapıyorum. Nerdeyse 20 yaşımdaki enerjiye sahibim şimdi. Sana da tavsiye ederim, dünyan değişecek.’
Ya alnında, ağız kenarındaki çizgiler nereye gitti? Botox enjeksiyonu mu yaptırıyor? ‘Fazla deşme, hayatımdan memnunum.’
YAŞLILIĞI GECİKTİRİYORLAR
Dost dediğim kişi kadın değil. İlkin bu katı programı yadırgıyorum. Zira bunlar zaman mevhumu olmayan sosyete kadınları, sinema ve eğlence dünyasının ünlülerinin dedikodu sütunlarından öğrendiğimiz bakımlı, sağlıklı hayata yönelik işlevler. Ama para sorunu çekmeyen, iş koşulları müsait insanlar da mutluluk sağlayan bu rutini niye sürdürmesin?
Amerika’da son birkaç yıldır kökeninde ‘takvimi geri çevirme’yi içeren bir moda başladı. Daha çok varlıklı kesimin tutkusu haline gelen bu moda, gıda rejimi, yoga-pilate egzersizleri, toksin ve yabancı maddelerden arındırma metotlarıyla beden ve zihinleri güçlendirerek yaşlılığı geciktirmeyi hedefliyor.
Zengini bol ülkede, adını Belçika’da bir kentten alan, kaplıca sularının kullanıldığı ‘spa’lar mantar gibi türemeye başladı. Spa’larda şifa bitkileriyle takviye edilen ılık banyolardan sonra bir dizi cilt temizleyen masaj çeşidi sunuluyor. Kadınların yanı sıra gençlik süresini uzatma, güzelleşme peşinde olan erkekler de spa’larda banyo ve masaj listesinde beğendiklerini seçiyorlar.
PROGRAMDA NELER YOK Kİ
Bakın bu listede neler var?
Gecenin ileri saatlerinde kas gevşetici masaj yapılan kişi yatağında deniz yosunları boyundan topuklara çıplak bedenine yerleştiriliyor. Sıcak havlular ile sarmalandıktan sonra uykuya yatıyor. Sabah ilkin ılık sonra soğuk duş ile yosun birikintileri temizleniyor. Spa personeli ardından lavanta suyuyla bedeni ovuyorlar.
Popüler beden temizliğinde çamur maskesi ilk sırada geliyor. Yüzden ayaklara kadar tüm vücut, içinde teskin özelliği olduğu belirtilen lithium’lu çamurla sıvazlanıyor. Asgari iki saat süren çamur banyosunu takiben sıcak duş kurumuş derinin dökülüp yeni derinin çıkmasını sağlıyor. Tüm banyolarda sertleşmiş ayak derisi bitki özleri, çiçek yağları ile ovularak temizlenip pedikür yapılıyor. Sarıp sarmalanma işlemleri odalarda olduğu gibi havuz başında, deniz kenarında açık havada da yapılıyor. Zevke göre müzik eşliğinde.
Spa’larda taze greyfut, ahududu suyu, kafeinsiz çaylar mide ve bağırsak temizlenmesi için kullanılıyor. Izgara balık, ıstakoz, salata türleri gıda rejiminin özünü teşkil ediyor. Aerobik, yoga gibi egzersizler özel hocalar denetiminde sürüyor.
8 BİN DOLARA KADAR
Spa’ların belli kesime hizmet verenleri hayli pahalı. Geceliği 300 dolardan başlayıp 8 bin dolara kadar olanı var. Bu spa’larda ithal malı yanardağ çamurları kullanılıyor.
Yeni türeyen ‘oksijen’ barları ise daha ziyade minik kulüplerde. Hava kirlenmesinin yoğun olduğu Japonya ve Meksika’da başlayan bu barlar bir garip. Açıkgöz organizatörler sağlık ve güzellik tutkusundakilere ‘hava’ satıyorlar. California, Las Vegas’tan sonra New York’a da sıçrayan oksijen barlarında yüzde 90 oranında saf oksijen burun deliklerine takılı borularla nefes alırken ciğerlere ulaşıyor. Dakikası bir dolar. Meraklıları haftanın üç günü ortalama 20 dakika oksijen çekiyorlar. Bazı barlarda oksijen daha cazip olsun diye bitki kokularıyla karıştırılıyor. Yeni tiryakiler saf oksijenin stresi önlediğini, başağrısı, astımı giderdiğini, hücreleri temizleyip enerji verdiğini söylüyorlar. Oysa tıp otoriteleri teneffüs ettiğimiz havada sadece yüzde 21 oranında oksijen olduğuna, uzun süre saf oksijenin nefes almayı engelleyip ölüme yol açacağına işaret ediyorlar.
Hayatın özü havanın dahi pazarlandığı sağlıklı ve uzun süreli gençlik arayışında bakalım yeni ne buluşlarla karşılaşacağız.