Bu muhteşem doğanın benzeri az

Kayra’nın üç cephesi tabandan tepeye cam kaplı. Kaldığım tatil köyünün modern mimarili bar-kahvehanesi Kayra. Solda, Toros Dağları inişli-çıkışlı. Karşımda Akdeniz göz alabildiğine yayılmış. Kahvemi getiren garson Eser’e laf atıyorum: "Sis çökmemiş olsa Kıbrıs sahillerini görürüz, değil mi?" Eser nazik bir genç, coğrafya yoksunluğumu yüzlemeden cevap veriyor: "Sanmıyorum efendim, sis tamamen kalkarsa Antalya’yı, Lara’yı görmek mümkün. Bazıları rutubet çekilince Mısır kıyılarını gördüklerini söylüyorlar ama imkansız. Körfez çok büyük, insanlar karıştırıyor."

Tatil köyü Antalya’da, ufuk çizgisi ardında gene Antalya. Türkiye’nin yaz turizminin yarısının bu eyalete yönelmiş olması boşuna değil.

*

Sabah kahvemden son yudumu aldıktan sonra plaj boyunca yürümeye başlıyorum. Son gelişimden bu yana fazlaca değişme yok. Güneş henüz yükselirken havuzda bir uçtan diğerine yüzenleri görüyorum. Çimlerde yoga yapanlar da var. Ama esas faaliyet "yer kapma" için. Tatil köyünün "misafir" denilen müşterileri, kahvaltıya gitmeden önce havuz başında, kumsal üstünde sıralanmış şezlonglara sahip çıkmak amacıyla havlu, gazete yerleştirme işini sürdürüyorlar.

Sırtı bana dönük, düzgün bedenli esmer bir kadın, iki şezlong arasında yarı eğilmiş havluları yayıyor. Yeni bir "misafir" olsa gerek. Kızgın Akdeniz güneşinde henüz kararmamış. Süt beyazı tenine kontrast düşen siyah sutyeni altında tangası var-yok arasında. Manzaradan şikayet edecek değilim.

Plaj iskemlelerinin çoğu erkenden kapılmış. Havlular üstünde Bild gazeteleri dikkatimi çekiyor, sonra Corriera della Sera, ileride Le Monde. Misafir listesinde Alman, İtalyan, Fransızlar var anlaşılan. Sonra gözüme, görünüşüne yabancı olduğum Kiril alfabesinde tabloid gazeteler çarpıyor. Köyün gazete-dergi bayii, "Bunlar Rus, Ukrayna, Kazak turistler için. MK Kosomalya, Zhizn adlı gazeteler."

*

Tatil köyünün kıdemli "misafir ilişkileri" sorumlusu İtalyan Elvira "Rus, Ukraynalı ve Kazakistanlılar bu yıl bizim kurtarıcımız oldu. Düşkırıklığı içinde bir sezon geçiriyoruz" diyor. Düş kırıklığı neden?

Sekiz yıldır Antalya’da tatil köylerinde çalışan Elvira, 2006 yılında Avrupa pazarının çok zayıf olduğunu söylüyor: "Sebeplerini hálá tespit edemedik. Mesela İtalyan misafirlerimiz çok az bu sene. İtalya’nın en büyük tur organizatörü Franco Russo, geçen yıl tatil köyümüze Milano ve Bologna çıkışlı haftada 10 charter uçağı turist getirirdi. Bu yıl, sayı haftada iki charter’a düştü. Almanya, Hollanda, Fransa ve İngiltere charter trafiğimiz de zayıfladı. Misafir eksikliğini Doğu Avrupa ve bazı Türki cumhuriyetlerden gelenler kapatıyor. Rusya’dan, Kazakistan’dan, İsrail’den aile grupları geliyorlar. Beklentilerimizin altında bir sezon geçiriyoruz ama komşu tatil köylerinin durumu daha da kötü. Tarifelerini yarı yarıya indirmelerine rağmen müşteri bulmakta zorlanıyorlar. Umutları yerli turistlerde. Bu yıl Akdeniz’e inen Türklerin sayısı geçen yıllara kıyasla çok daha az."

Bu bağlamda garip bir ikilem yaşanıyor bizim tatil köyünde. Deneyimli turizmci Elvira, Rus-Ukrayna ve Kazakların liste fiyatı ödediklerini, böylece işletme zararlarının bir ölçüde azaldığına işaret ediyor. Yabancı turizm şirketleri Avrupa’dan turist çekmek için fiyatları yüzde 50 kırdıklarını belirtiyor: "Gene de kafi değil, ümidimiz ağustos başında Avrupa trafiğinin tekrar canlanması."

*

Öğle yemeğinde, lokantanın tekir kedisine ufalanmış köfte parçaları atarken bir İtalyan karı-koca ile sohbete giriyoruz. Nasıl geçiyor tatiliniz? Niye Türkiye’yi seçtiniz?

Biri kız iki çocuk sahibi A. Santarini, bir okul öğretmeni, kocası Floransa’da lokantada çalışıyormuş: "İlk kez Antalya’ya geliyoruz. Akdeniz’in en bakir kıyıları Türkiye’de. Deniz suyu, bizim Sardunya Adası gibi berrak. Hava kirlenmesi de yok buralarda. Yemekleriniz lezzetli. Oda fiyatları ucuz. Euro’nun değer kazanması da bizim açımızdan iyi. Ödediğimiz parayla İspanya, Fransa, Yunan Adaları şöyle dursun denizle çevrili kendi ülkemizde dahi tatile çıkmamız mümkün değil. Avrupa’da yaz turizmi pahalı. Geçen yıl bazı dostlarımız çok hesaplı diye Küba’ya gittiler. Dönüşlerinde şikayet üstüne şikayet. Doğru dürüst bir şeyler yemek için ekstradan yüklü para ödemişler. Yolculuk mesafesi de çok uzun olduğu için çocukları da perişan olmuş. Biz de denemek istiyorduk sonra vazgeçtik. Türkiye ihtiyaçlarımızı fazlasıyla karşılıyor." Peki İtalyan ve Avrupalı turistler niye az bu yıl?

Lokantacı Santarini söze karışıyor: "Türkiye’de bir Katolik rahibin öldürülmesi hayli yankı yaptı İtalya’da. Ekranlarda sık sık gösterildi rahip cinayeti, arkasından tecavüze uğrayan turistlerin haberi. Almanya, Hollanda gibi ülkelerde ekonomi iyi değil. Ayrıca ekonomik krizin de tesiri olsa gerek."

*

Antalya turları düzenleyen bir şirketin rehberi Kerem ise her şeye rağmen iyimser. Avrupa trafiğinin ağustosta hareketleneceğini söylüyor: "Geçen yıl da turizm temmuz sonunda canlandı. 2005’te Türkiye’ye gelen 22 milyon turistin yüzde 40’ı Kemer-Alanya kuşağında tatil geçirdi. Antalya ülkemizin en süratli gelişen bölgesi. Burası dünya cenneti. İşler kötüye gidiyor diye karamsar olmadım hiç."

Kerem’le aynı görüşteyim. Yabancılar hiç gelmese dahi bu deniz, bu güneş, bu sema, bu muhteşem doğayı dize getirmek mümkün değil.
Yazarın Tüm Yazıları