Bebek resmine 500 bin dolar az

KATE Moss moda aleminin yakından tanıdığı ünlü bir model. New York'tan Paris ve Milano'ya moda haftalarında kadın giyimine öncülük eden tanınmış tasarımcıların giysilerini podyumlara çıkararak sergiliyor.

Kate erkeklerin arzu, hemcinslerinin ise gıpta ile seyrettikleri bir vücuda sahip. Baygın bakışlı, dolgun dudaklı, dik göğüslü, ince belli, kalçanın birleştiği yerden başlayan uzun bacaklarıyla genç mankenin görünümü iç gıcıklayıcı.

Kate yazlık veya kışlık birkaç kıyafet teşhir etmek üzere moda yazarları karşısına her çıkışında 20 bin dolar civarında para alıyor. Peki kucağında kundak içinde yalnızca bir avuçluk yüzü görünen bebeği ile fotoğrafçıya poz vermesi için ünlü mankene yapılan ücret teklifi ne kadar dersiniz? 500 bin dolar. Kate Moss'un yarım milyon dolarlık teklife cevabı ise ‘Hayır.’ Yakınları alımlı mankenin bir üniversite profesörünün hayat boyunca biriktiremeyeceği bu meblağı ‘az’ bulduğunu söylüyorlar.

Gene podyumların süperlerinden Claudia Schiffer'a, Cindy Crawford'a, şarap örneği yıllanmasıyla değeri artan Joan Collins, Madonna, Michael Douglas ve Catherine Zeta-Jones gibi starlara evlilik-doğum vesilesiyle ödenen milyonlarca doların ışığında, Kate Moss'a yapılan teklif belki de fazlaca cazip değil. Karnı giderek büyüyen Claudia daha şimdiden bir dergiye yıl sonunda beklediği bebeğiyle resmi için yeniden astronomik meblağ karşılığında anlaşma imzalamış.

Gazete ve dergi okurlarının ilgi odağının nasıl tesbit edildiğini hala keşfedebilmiş değilim. Sinema ve eğlence aleminin şöhretleri hayal gücüne fırsat bırakmayan kıyafetler içinde gala, parti ve açılış törenlerinde kameralara poz veriyorlar. Mankenler podyumlarda şeffaf giysiler altında sütyensiz ve zaman zaman külotsuz boy gösteriyorlar. Ama doğumu takiben bir haftalık bebekleriyle resim çektirdiklerinde niye bol sıfırlı ücret ödeniyor? Madonna, fotoğrafçı karşısına yeni doğan çocuğu yerine apartman kapıcısının bebeğini kucağına alıp çıksa kim farkedecek? Üç günlük bebeğin gazete-dergi sayfalarını süslemesinin ne özelliği var?

Amerikan yazılı basın editörlerinin ödeme cömertliğine bakarsak benimle aynı görüşü paylaşmadıkları ortaya çıkıyor. İleri gelen gazete-dergi editörlerine kimsenin çıkıp da ödediğiniz bunca parayla satış artışı sağlıyor musunuz diyeceği de yok. Bu konuda pazar araştırması da gördüğümü hatırlamıyorum ama Amerika'nın yüksek tirajlı on gazetesi hakkında eğlenceli bulduğum bir değerlendirmeyi size aktaracağım.

GAZETEMİ BIRAKIN

The Wall Street Journal ülkeyi yöneten insanlar tarafından okunuyor. The New York Times'ı ülkeyi yönettiğini zannedenler okuyor. The Washington Post Amerika'yı biz yönetmeliyiz diyen, USA Today ise The Washington Post'u anlamadan ülke yönetimini üstlenmeye hazır kişilerce okunuyor. The Los Angeles Times okurları eğer zaman bulurlarsa ülkeyi yönetmekten kaçınmayacaklarını söylüyor. The Boston Globe'u ecdadı Amerika'yı yönetenler okuyor. The New York Daily News okuyucuları ülkeyi kimin yönettiğinden emin olmayanlar, The New York Post okuyucuları ise, sık sık skandala karışmaları halinde ülke yöneticilerinin kim olduğuna aldırış etmeyenler. The San Francisco Chronicle'ı yöneticiler şöyle dursun, ortada bir ülke olup olmadığından emin olmayanlar okuyorlar. The Miami Herald'ın okuyucuları ise başka ülkeleri yönetenler.

Diğer ülkelerde ciddi satış düşüşüne sebep olan elektronik medya devrimi her nedense Amerika'yı fazlaca etkilemiş değil. Televizyon yayınlarını takiben İnternet kanalıyla beş kıtada olup bitenlerin bilgisayarlara aktarılmasının meydana getirdiği haber bolluğuna rağmen yazılı basının gücü eskisi gibi. Amerikan halkı genelde ekranlarda, bilgisayarlarda izlediği yerel ve küresel olayların perde arkası ayrıntılarını, köşe yazarlarının analizlerini gazetelerde izlemeye tercih ediyorlar. Gelmiş geçmiş en ünlü mizah yazarı Will Smith'in ‘‘Gazetesiz bir kahvaltı semersiz at gibidir. Çıplak at sırtında rahat edebilir misiniz? Salamı, yumurtayı, hatta baharatlı fasulyamı alın ama gazetemi bırakın’’ şeklindeki derlemesi onca yıldan sonra bugün bile geçerli.

Will Smith'in memleketinde The New York Times (NYT) en etkili gazeteler listesinde başı çekiyor. ‘‘Basılmaya layık tüm haberler’’ sloganıyla ünlü bu gazete.

Oysa ‘haberi tanımlayan’ genel bir değer ölçüsü olduğunu da duymadım. Hemen her ülkede tüm editörlerin haber değerlendirilmesinde ortak görüş birliğine sahip olmadıkları da malum. Doğrusu ‘‘Gazeteler neyi basıyorsa haber odur’’ şeklinde olsa daha gerçekçi bir tanımlama olurdu.

Dünyada her gün milyonlarca insanı ilgilendiren binlerce olay cereyan ediyor. NYT'da yayımlanan haberlerin toplamı 400'ü geçmiyor. Papa'nın 27 yıl önce ölen bir İspanyol papazını ‘aziz’ mertebesine yükseltmesi haberi iki gün yarım sayfada yayımlanıyor, AIDS'den ölen yüzbinlerce Afrikalı'yla ilgili bir haber ise kartvizit boyunu aşmıyor. Haber boyutlanmasının çeşitli gerekçeleri var. Yerkürede tüm olup bitenleri, herkese ilginç gelen haberleri yayımlamaya kalksalar NYT'ın her gün ansiklopedi kalınlığında çıkması gerekirdi. Editörlere de fazla yüklenmemek lazım.
Yazarın Tüm Yazıları