Amerika’da kanıtlanmamış masaj sistemleri her geçen gün yaygınlaşıyor. Çıplak bedenlere kat kat çarşaflar örtülüp üstüne ısıtılmış kristal camlar yerleştiriliyor, gençleşmek için vücuda titreşim veriliyor. Sadece kadınlar değil erkekler de bu furyaya dahil.
Sokak çarşısı bu kez bizim mahalleye kurulmuş. Pazar kahvesi için bir İtalyan lokantasına gideceğiz. Arkadaşım ’Bir bakalım, neler var burada?’ diyor. ’İkinci Cadde’nin güneyinde 20 kadar sokağı kapatmışlar. Karşılıklı kaldırımlarda sıra sıra işporta tezgahları, irili ufaklı çadırlar, tenteler. Seyyar mutfaklarda ekmek içi şiş kebaplar, Polonya sosisleri, Ortadoğu’dan Falafel, Uzakdoğu’nun şekere bulanmış ördek kızartmaları, İskandinavya’nın çiğ balıkları, Karayip meyveleri taze avokado, papaya dilimleri kavanozlarda.
Deri yelek, kaban, keten etek, tül bluzlar askılarda. Kızılderililerin kolye, bilezik, elişi vazo, süsleme eşyaları da ayrı bir bölümde. Büyük boy bir çadırda insanların üstüne yüzü koyun kapandığı koltuklara gözüm takılıyor. Çekik gözlü personel koltuklara abanmış insanlara ceket, gömleğin üstünden masaj yapıyorlar. Durup bakıyorum. Garip bir olay bu. Çinli sandığım bir masör koltuktakinin üstüne yüklenmiş dirsek, diz, sıkılı yumruğuyla sırtını eziyor, hamur yoğurur gibi. Müşteri bekleyen biri boş koltuğunu gösteriyor. ’Tui-Na (ne demekse) on dolar.’ Duymazlıktan geliyorum. Sokak masajı uğruna sakat kalmaya niyetim yok.
*
Meğer arkadaşım bu işe meraklıymış. ’Bu masajlar çok yararlı. ’Qigong’ (Çigang) merkezinde kurs al, birkaç ayda yirmi yaş geriye gidersin. Sağlıklı, bakımlı yaşama düşkün New Yorkluların yeni tutkusu bu’ diyor. Çigang da ne? Anlatmaya başlarken lokantanın yolunu tutuyoruz. ’Çin’de binlerce yıldır uygulanan bir terapi metodu. Köylüler artirit, romatizma ağrılarından kurtulmak için bu masajı yaptırıyorlar. Kung-fu, tai-chi sporlarının özünde Çigang var.’
Lokantada bir masaya yerleşip kahveleri ısmarladıktan sonra devam ediyor: ’İlkin sağlıklı nefes alma, hareket ve meditasyonu öğretiyorlar. Masaj daha sonra vücuttaki toksinleri, bayatlamış enerjiyi vücuttan atıyor. Kan dolaşımı artarak hücrelere taze enerji geliyor. Motor yağı değiştirilmiş araba gibi canlanıyorsun. Cildin pembeleşiyor, yolda yürürken adımların hızlanıyor. Gençleştiğini hissediyorsun.’
Aklım pek yatmıyor bu işe. Yüzümdeki ifadeden anlıyor. İki avucunu bir karış mesafede karşılıklı açıyor, gözlerini kaparken aynısını yapmamı istiyor. ’Enerji akımı oldu mu?’ Hayır. Çigang merkezinde hazırlık kursuna gitmem gerektiğini söylüyor. ‘Zaman bulursam denerim’ diyorum. ’Birlikte gideriz, ben de merak ediyorum’ yanıtını veriyor. Meğer anlattıklarını Çigang’a giden kız arkadaşının verdiği broşürden öğrenmiş.
*
Amerikalıların sağlık, yüz ve vücut güzelliği, yaşlılığı geciktirme iddialı akımlara ilgisi her geçen gün artıyor. Kentlerde, kırsal kesimde göl, nehir kenarında kaplıcalar (spa) mantar gibi çoğalıyor. 95 milyon Amerikalının ziyaret ettiği kaplıcaların yıllık net hasılatı beş milyar doların üstünde. Günübirliğine ziyaretçilerin yüzde 71’ini kadınlar oluşturuyor. Kadınlar genelde cilt temizliği, manikür-pediküre geliyorlar. Toplum giderek yeni arayışlara yönelirken doğruluğu tıbben kanıtlanmamış masaj sistemleri de yayılıyor. Çıplak bedenlere kat kat çarşaflar örtülüp, üstüne ısıtılmış kristal camlar, parlak taşlar yerleştiriliyor, bunların titreşimle kaslarda kan dolaşımını yükselttiği söyleniyor. Boyundan topuğa bedenleri yanardağ lavasıyla kaplama zengin kesimin meraklı olduğu bir ayrı uygulama.
*
Erkekler de son yıllarda güzellik, gençliği muhafaza kulvarında kadınlarla yarış halinde. Güzellik salonları, yeşil çayla, yosun yapraklarıyla vücut masajı yapıyor. Yüzdeki ölü dokuları taze mango ile temizleyip ardından bitkisel maskeyle cilt pembeleştiriliyor. Gözaltı siyahlığını çeşitli otlarla gideriyorlar. Saç dipleri, ezilmiş üzüm çekirdeğiyle güçlendiriliyor. Akabinde yarım saat süren naneli saç maskesi örtülüyor. Alın ve ağız çevresine yerleşmiş çizgiler ise Botox enjeksiyonuyla yok ediliyor. Bu işlemler sürerken salon personeli manikür ve pedikür de yapıyor. Yüz güzelliği, saç bakımı masrafları yılda 15 milyar doları aşıyor. Erkeklerin sakal tıraşı dahil her sabah ayna başında harcadığı zaman ise 24 dakika.
Böylesine güzellik tutkusu zamane erkeklerinin kadınlığa özentisi midir, hüküm vermek güç ama abartılı bir moda girdabına takıldıkları aşikar.