Sinema markisinde masum görünüşlü üç kelimeye gözüm takılıyor: "Dünya Ticaret Merkezi." Çarpıcı, ilgi çekici başlığa ihtiyacı yok bu filmin. Hollywood tarihinde en korkunç yapımlar arasına gireceği kesin. Zira konu ’11 Eylül.’ Üstelik rejisörü Oliver Stone. Rastlantı değil, pazarlama fırsatçılığı. Amerika’nın ’Kara Günü’ 11 Eylül’e dört hafta kala kitabevlerinin vitrinlerine "Hayalet Kuleler: El-Kaide ve 11 Eylül Yolu" adlı kitaplar dizildi.
Belleğimde sayfalar açılıyor, duman bulutları arasında çıra gibi yanan ikiz kuleler, eli-yüzü kül tozlarına karışmış panik içinde kaçışan insanların görüntüleri, itfaiye ve polis araçlarının sirenleri bir kez daha canlanıyor zihnimde. Ofisimin karşısındaki seyyar büfeden sabah kahvemi almaya hazırlanırken ikiz kulelere terör saldırısını farkedince olup biteni yerinde görmek için Manhattan’ın güneyine koşmaya başladığımı hatırlıyorum. Görgü şahidi olduğum tarihi bir olayı tekrar yaşıyorum. Beş yıl önceki gibi yeniden yüreğim sıkışmaya başlıyor.
*
’11 Eylül’ hakkında bilmediğimiz pek çok şey var. Bir avuç El-Kaide teroristinin yerkürenin güçlü lideri Amerika’nın dokunulmazlığını zedeleyen eylemlerinin içyüzü hala meçhul. Fesat teorileri üremeye devam ediyor. Sansasyon yaratacak filmler, TV dramları vizyona giriyor, yarı belgesel kitaplar basılıyor, araştırma raporları piyasaya sürülüyor. Teroristlerin intihar uçaklarıyla yıktığı ikiz kulelerin olduğu yer hala boş. New York’lular benzeri görülmemiş saldırının korkusundan sıyrılmış değil. Olay güncelliğini sürdürüyor.
Yazar Lawrence Wright’ın kaleme aldığı "Hayalet Kuleler" bu karanlık tabloya ışık tutuyor. Usame Bin Ladin ve yakın çevresinin "Dünya Ticaret Merkezi" (DTM) saldırı planlarını yıllar önce hazırladığını bildiren araştırmacı Wright kitabının adını Kuran’ın dördüncü suresinden aldığını söylüyor. Yazar "Teroristler uçak kaçırıp eyleme geçme hazırlığı yaparken Bin Ladin videoya çekilen bir konuşmasında Kuran suresine atıfta bulundu: "Nerede olursan ol, ölüm gelip seni bulacak. Hayalet kulesinde dahi olsan." Usame’nin videosu saldırılardan sonra Hamburg’da bir bilgisayarda ele geçirildi.
*
’Hayalet Kuleler’in terör saldırıları üzerine yazılan kitaplar, resmi ve özel soruşturma raporları arasında gerçeklere en fazla ışık tutacak kitap olacağını sanıyorum. Yıllarca Bin Laden ve sağ kolu Zevahiri’nin ayak izlerini takip eden, yakınlarıyla görüşen yazar militan islamcılığın 1940’lı yıllarda Amerika’da eğitime gelen Mısırlı Seyid Kutub’la başladığına işaret ederek Colorado Devlet Koleji’nden Kahire, Cidde, İslamabad ve Hamburg’a uzanarak ikiz kulelere saldırıların nasıl planlandığını akıcı üslupla yansıtıyor. Bulgularının en can alıcı kısmında CIA ile FBI arasında kıskançlığa varan rekabet nedeniyle uçakla saldırılarının önlenemediği şöyle açıklanıyor:
"Üst düzey iki El-Kaide ajanı 2000 yılında Malezya’da gizli bir toplantıyı takiben ABD’ye sızdı. Bu ajanlar 11 Eylül’de saldırı uçaklarını yönetti. CIA ajanların kimliklerini bilmesine rağmen FBI ile paylaşmaya yanaşmadı. FBI’ın Minneapolis bürosu dedektifleri bir El-Kaide eylemcisinin uçuş okulunda eğitim gördüğünü, Dünya Ticaret Merkezi’ne uçakla bir intihar saldırısına teşebbüs edeceği yolunda ikazda bulundu. Destekleyici kanıt verilmediği için ikaza kulak asan çıkmadı."
*
"ABD’ye yönelik iç ve dış tehlikeleri karşılamakla görevli CIA ve FBI ajanlarının 2001’de ortak toplantılarda CIA ajanları bir buçuk yıl önce ülkeye sızan iki El-Kaide eylemcisinin fotoğraflarını teşhir etmekle beraber ’Soruşturmamız tehlikeye girer’ diyerek kimliklerini ve nerede olduklarını açıklamadı. Saldırıdan üç ay önce, 11 Haziran’daki son toplantıda FBI’in bilgi isteği tekrar reddedildiğinde FBI ve CIA ajanlarının kavgaya tutuşması zorlukla önlendi. 11 Eylül saldırısının ertesi günü El-Kaide faaliyetlerini takip eden FBI ajanı Ali Soufan, CIA’nın açıklamaya yanaşmadığı resimleri ve kimlikleri görmeyi başardı. Biri intihar uçakları saldırılarını yöneten Muhammed Atta’nın resmiydi. Şok geçiren Soufan tuvalete koşarak kustu."
’Hayalet Kuleler’ Pakistan sınırında son buluyor. Zevahiri veya ona benzeyen biri at sırtında bir köyden geçtikten sonra dağlar arasında kayboluyor. Kesin bir son değil bu. Ama El-Kaide’nin de bitmiş olduğu söylenemez.