Türk edebiyatının öncü adlarından Sevim Burak (1931-1983) Dublin’de Trinity College’de anıldı. Tiyatro sanatçısı Tilbe Saran, Yanık Saraylar adlı eserinden bir bölümü, Victoria Holbrook’un İngilizce çevirisinden okudu. Anma; Türkiye’nin Dublin Büyükelçiliği, Trinity College Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Koç Vakfı’nın katkılarıyla düzenlendi. Beliz Güçbilmez ve Nilüfer Erdem, Burak’ın Türk edebiyatındaki yerini belirlerken, yazarın özellikle James Joyce ve Samuel Beckett’e olan ilgisine de değindiler. * * * YURTDIŞINDAKİ Türkiye büyükelçiliklerinin, temsilciliklerinin önde gelen görevlerinin, işlevlerinin Türk kültürünü, Türk edebiyatını, Türk sanatını tanıtmak olduğunu sık sık yineliyorum yazılarımda. Temsilciliklerin birer kültür temsilcisi olduklarını da unutmamaları gerekir. Çünkü siyasal bağlamda, o ülkenin tanınması için en doğru ve kalıcı iletişim bağı sanat, edebiyattır. Türkiye’nin Dublin Büyükelçisi Altay Cengizer’in bu girişimini bu görüş doğrultusunda da destekliyorum, edebiyat alanındaki çalışmalarını da sürdürmesini diliyorum. Cengizer’in Sevim Burak için söyledikleri, doğru saptamalardır: “İrlandalıların çok güçlü edebiyat gelenekleri dahilinde, anlamaya ve içlerine almaya çok müsait oldukları, özgün bir yazar.” Tilbe Saran’ın da seçilmesinin ne kadar doğru olduğunu yazmaya gerek yok. Anma gecesinde kızı Elfe Uluç da bulundu. * * * ELFE ULUÇ’un Sevim Burak ve İrlanda üzerine yazısından bir bölümü okuyalım: “Nihayet, İrlanda’da her şey sürprizdir! Freud ‘Teorilerim bütün insanlar için geçerlidir...’ demiş... Biraz durmuş, sonra herhalde aklına bir şey gelmiş ki ‘İrlandalılar hariç!’ diye eklemiş! (...) Antika İncillerin saklandığı 9. yüzyıldan kalma ‘Book of Kells’ hiç yangın görmemiş. Fakat her yerin ağaç ve kâğıt olduğu okul kibrit çakılacak son yer. Bizse izinliydik. Biraz da bu yüzden Long Room’da Burak’ın ‘Yanık Saray’ları iki mum eşliğinde okunurken herkes nefesini tuttu. İstenen etki yaratılmıştı. Metin yanmamış bir saraya benzeyen üniversitede sesini duyurdu. Kelimelerin, hecelerin ve harflerin tren vagonları gibi birbirinin içine girip tek bir sese FIRE’a (Ateş) dönüşmesi, yaşattığı hız ve elektriklenme ile herkesi heyecandan titretti. Tüm edebiyat tek bir sese dönüştü... Metin adeta modern bir uçak gibi havalandı ve indi. Büyük alkış koptu. (...) Sevim Burak İrlandalıları , İngilizleri de anlatmış Bir yazarı seneler sonra, kendimiz de değişerek görünce onun son derece politik boyutları olan, kimlikler üzerine yazmış yepyeni bir yazar olarak sanki yeniden doğduğunu fark ettik. Hyde Park ile İstanbul’u karşılaştıran ‘Everest My Lord’un ironisi gerçek oldu. İngilizleşmek başka bir kimlikte yeniden doğmak. Olabilir mi? Burak garip bir şekilde İrlandalıların da İngilizlerin de ana konusunun kimlik olduğunu ortaya çıkardı. Çünkü orada da sorular aynı. Edebiyatın hası İrlanda’da mı İngiltere’de mi? ‘Biz kimiz, neredeniz?’ Bu ülkede sanki dünyada her şey bir yanlış anlamaymış ve İngiliz olan her şey aslında İrlandalıymış yanılsaması yaşanıyor. İngiliz yazarları İrlandalıymış da, kimliklerini değiştirmişler gibi. Burası bir M-İ-V-E-S K-A-R-U-B ülkesi. (Afrika Dansı SEVİM BURAK -MİVES KARUB) İ-R-L-A-N-D-A, ‘A-D-N-A-L-R-İ’ sanki... Bu düşünceyi ‘Everst My Lord’u İngilizceye çeviren Maureen Freely de paylaştı.” * * * TÜRK edebiyatı yabancı dillere çevrildikçe, dünya okurunun ilgisini çekecek düzeyde bir edebiyat.