Paylaş
Başta çevirmenler olmak üzere, editörün, kapak ressamının, tasarımcının adı da kitapta, kitabın künyesinde yer alıyor.
Bu gerçekten önemli bir gelişme. Zira çok değil bundan birkaç sene evvelinde, önemli eserlerin dilimize kazandırıldığından bahsedilirken, çevirmenin hakkı bir türlü teslim edilmezdi.
Şimdi çevirmenlerin adı kitabın kapağında da yer alıyor.
Yayıncının gösterdiği bu dikkati kitap hakkında yazanların, okuyanların da göstermesini bekliyorum.
Rönesans ve Reform çeviri yapıtlar sayesinde gerçekleşti.
Hasan Âli Yücel, Tercüme Bürosu’nu kurmasaydı, o dönemin kuşağı, Batı ve Doğu klasiklerini okuyamayacaktı.
Biz birçok temel eseri, çevirmenlerin çabasıyla okuyabildik.
Hiç kuşkusuz bu yapıtların içinde Ulysses’i ve çevirmeni Nevzat Erkmen’i anımsatmalıyız.
* * *
BİR besteyi severek dinliyoruz. İlgi onu seslendiren sanatçıda yoğunlaşıyor, söz yazarından, bestecisinden pek söz edilmez; hele bu yabancı dildeki bir parçaysa ihmalin boyutu daha da büyür.
Açıkçası emeğe saygısızlık had safhadadır.
Aranjman parçada Türkçe söz yazarının adı söyleniyor da, özgün bestecinin, söz yazarının adı bilinmiyor, bildirilmiyor.
Televizyonlara bakıyorum, Türk müziğinde söylenen bestenin bestecisi, zaman zaman söz yazarının adı anılmıyor.
Eski taş plaklarda, uzun çalarlarda (long play )Türk müziğinde bir soliste eşlik eden saz sanatçılarının da adı konulmazdı .
Neyse şimdi yeni kuşak CD’ciler bir albüme çalanların da adını koyuyor.
Çoğu zaman bestecilerin de adını göremezdiniz.
Bir tek TRT’de ekranın altına söz yazarının ve bestecisinin adı yazılıyor.
Eskiden radyo programlarında bir Türk müziği sanatçısının eserinin icrasından önce Türkçeyi bilen bir spiker söz yazarını da, bestecisini de söylerdi.
Nice kayıtlarda, şair Baki Süha Ediboğlu’nun sunuşunu, eski kayıtlarda hâlâ dinlerim.
Söz yazarlığı ayrı bir konu, onu da gündeme getireceğiz ileride.
Türkçe sözlü yabancı filmleri seslendiren sanatçıların adı eskiden ekrana yansıtılırdı, seslendirenler başlığı altında. Çoğu da tiyatro dünyamızın Türkçeyi bilen, konuşmayı bilen sanatçılardı.
Dublajın önemini yeniden yazmayı ayıp sayıyorum.
DVD’lerde iki başrol oyuncusunun ya da tanınmış iki sanatçıyı seslendiren iki tanınmış sanatçının adı veriliyor, bununla yetiniliyor, oysa diğer karakterlere ses verenlerin hiçbiri anılmıyor bile... Türk sinemasındaki oyuncuları seslendiren o dönemin ünlü tiyatro sanatçılarıydı, bugün de pek çok yabancı filmi seslendirenler yine tiyatro dünyasından insanlar.
* * *
BİR eserin yaratılışı sırasında emek harcayanları; okuyucuya, seyirciye iletmek gerek. Çünkü onlar, televizyon sunucularının program bitiş anonsunda da belirttiği gibi, yayında ve yapımda “emeği geçen”lerdir.
Yoksa emek korsanlığına ortak oluruz.
Paylaş