Paylaş
Bunu söylememin sebebi basit; edebiyatçıların, yazarların çocukları genellikle edebiyatçı/yazar olmuyorlar.
Olanların da örnekleri çok az.
Genetiğin inandırıcı kanıtları özellikle iki alanda kendini gösteriyor: müzik ve tiyatro. İkisinde de, onu icra edenler, kalabalıkların önüne çıkıyor, çocukları onları sahnede görebiliyor, dinleyebiliyor.
Yavaş yavaş o ortamın cazibesi bir sonraki kuşağı da o mesleğe çekiyor.
Dünyada ve bizde, müzik ve tiyatro konusunda birbirinin devamı kuşaklardan o kadar başarılı aile örnekleri var ki, listesi bir kitapçığı doldurur.
Edebiyatı yaratmanın, yazmanın ortamı farklıdır.
Yazar bir odaya kapanır, “yalnızlık burcunda” yaşamaya başlar.
Saatlerce odaya kapanan birinin, imrenilecek, özenilecek bir yanı yoktur ki...
Tahsin Yücel, bir röportajında durumunu şöyle özetlemişti:
“Karım beni ensemden tanır.”
Gerçekten de masasının başına geçen, bütün gün daktilosu karşısında veya elinde kalem-kâğıt başında bir şeyler yazan bir yazarın yüzünü göremezsiniz.
Yiğit Bener’e bu röportajdaki cümleyi aktardığımda, o da babasını nasıl anımsadığını söyledi: “Ben, babamın evdeki varlığını daktilo sesinden anlardım.”
Neden yazdım bu konuyu?
Bir müzik dergisinde, Jarvi ailesi haberini okuyunca, neden edebiyatta genetik yasaları geçerli değil sorusunun yanıtını aramaya başladım.
Neeme Jarvi (d. 1937), Paavo Jarvi (d. 1962), Kristjan Jarvi (d. 1972).
* * *
KLAVYE başında aklıma gelen müzikçi ailesinden bazı adlar.
Tanburi Cemil-Mesud Cemil, Münir Nurettin Selçik-Timur Selçuk, Duygu ve Gürer Aykal ailesinin çocukları, Gülsin ve Ersin Onay’ın çocukları, Suna Kan, Rengim Gökmen, Nevzad Atlığ, Batanay ailesi, Nubar Tekyay (babası, kardeşi), Ankara Radyosu’nun birçok önemli solistinin çocukları, Özüşenler, Ayganlar, Barış Manço-annesi Rikkat Uyanuk, Bacanos kardeşler (Aleko ve Yorgo), Yurdaer Doğulu ve çocukları, Arif Sağ; Fatih-Sinan Erkoç kardeşlerin babası Hasan Erkoç.
Tiyatro dünyasından da hemen birçok isim akla geliyor: Ali Şen-Şener Şen, Gökçer ailesi, Erbil ailesi, Alaboralar, Sunal ailesi, Berksoy ailesi...
Edebiyat dünyasından bu iki alan kadar zengin bir liste sunamayacağım.
Ama gene de edebiyat ustalarının edebiyatçı çocukları da var.
Hasan Âli Yücel-Can Yücel, Nurullah Ataç-Meral Ataç, Behçet Necatigil-Ayşe Sarısayın, Bener ailesi: Vüs’at O. Bener, Erhan Bener, Bilge Bölükbaşı (kardeşler), Yiğit Bener (Erhan Bener’in oğlu), İsmet Kür-Pınar Kür, Ataol Behramoğlu-Nihat Behram, Barış Behramoğlu (Ataol Behramoğlu’nun kızı), Vedat Örfi Bengü-Memet Fuat Bengü, Hilmi Yavuz-Ali Hikmet.
Yine de bu sayı az gelecektir hepinize.
Yalnız biraz dikkat ettiğimiz zaman, dünya edebiyatında da yazarların çocuklarının yazar olduğu bir silsileye rastlamak çok nadir oluyor.
Bu bir “babanın/annenin gölgesi altında kalma” korkusu mu, yoksa edebiyatın tamamen bir “iç dünya” ile açıklanması meselesi mi?
Kesin cevabını vermek zor. Ama durum da ortada.
Bugün yeni nesil müzikçilerin birçoğunun babası/annesi müzikçi olduğu için, oyuncuların birçoğu yine benzer bir etki altında kaldıkları için bir nevi baba mesleklerini devam ettirirlerken, yazarlarda bunu göremiyoruz.
Basit düşününce bile ilginç geliyor insana.
Yalnızlık Allah’a mahsus derler. Nietzsche’den ödünç alarak, yazarları da katmak gerekiyor sanırım araya...
* * *
KLASİK cümlemizi tekrarlayalım.
Her liste eksiktir ve tamamlanmayı bekler.
BBC Music, 20. Yıl Özel Sayısı, September 2012.
Paylaş